Sevgili okurlarım, memleketin bunların elinde ne hallere düştüğünü ya da düşürüldüğünü hep birlikte izliyoruz.

Yargı ellerinde.

Yargıya istedikleri gibi yön veriyorlar, istedikleri kararları aldırıyorlar.

Ama yolsuzluk yapanlar, devleti ve milleti soyanlar hariç!

Yüz kızartıcı olaylara tanık oluyoruz.

Kendileri sütre gerisine çekilmiş, kendileriyle ilgili olarak istedikleri her kararı anında aldırma başarısını gösteriyorlar!

★★★

Sonra gelsin keskin açıklamalar ve inandırıcı olmaktan uzak sözler...

“Yargımız bağımsızdır, tarafsızdır! Yargının verdiği kararlara hepimiz saygı göstermek zorundayız...”

Bu durum özellikle siyasetçiler, gazeteciler hakkında verilen kararlarda karşımıza çıkıyor...

Yoksa örneğin aile mahkemelerinin ya da asliye hukuk mahkemelerinin verdiği kararlar o gündemde söz konusu değil.

Türk Milletinin büyük çoğunluğu yargıya olan güvenini yitirdi.

Davalı ya da davacı olan herkes duruşma tarihi belli olduktan sonra birbirinden medet umuyor, soruyor:

“Bizim hakim nasıl biri?”

Sorunun anlamı belli!

★★★

Geçtiğimiz kasım ayında Türkiye’de çok ilginç bir olay yaşanmıştı...

Üç MHP’li milletvekili İstanbul havalimanında altın kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle partilerinden ihraç edilmişti.

Üç milletvekili şunlardı:

-Isparta milletvekili Hasan Basri Sönmez.

-Bolu milletvekili İsmail Akgül.

-Kilis milletvekili Mustafa Demir.

Bunların büyük bir altın kaçakçılığı olayına karıştığını bire bir açıklayan kişi ise MHP Genel Başkan Yardmcısı Feti Yıldız idi.

★★★

İhraç talimatını Devlet Bahçeli vermiş ve parti bu kararı derhal uygulamıştı.

Demek ki ellerinde üç milletvekilini suçlamaya yeterli bilgi ve belgeler vardı.

O günlerde yer yerinden oynadı, siyaset dünyası

sarsıldı...

Zira böyle bir olay Türkiye’de ilk kez gerçekleşiyordu...

Çok yönlü bir olay...

AKP iktidarının stepnesi, yedek lastiği olan bir parti ve onun bir değil, iki değil, üç milletvekilinin karıştığı bir olay.       

★★★

Dubai’den Türkiye’ye çantalarla, bavullarla kaçak olarak sokulan onlarca kilo pırıl pırıl altın!

Herkes birbirine aynı şeyi söylüyordu...

“Helal olsun bu işin üzerine giden Devlet Bahçeli’ye... Bu üç milletvekilini partisinden kovdurmakla büyük iş yaptı!..”

★★★

Şimdi sıra yargıya gelmişti!..

Savcılar da işin gereğini derhal yapacak ve soruşturma başlatacaktı!

Bu amaçla üç milletvekili hakkında fezleke hazırlanıp Meclis’e sunulacak ve bu üç şahsın dokunulmazlığı çok büyük olasılıkla kaldırılacaktı.

Son sözü elbette bizim ‘bağımsız yargı’ söyleyecekti ama önce bunların mahkeme önüne çıkarılıp hesap vermelerinin sağlanması gerekiyordu.

★★★

Sevgili okurlarım, şimdi o tarihten bu yana iki ayı aşkın bir süre geçti.

Fakat gelin görün ki memleketin hiçbir makamından “tık” yok!

Meclis Başkanı bu olayı kınamadı.

MHP işin üzerine daha fazla gidemedi, sünger çekti.

Ama önemli olan savcılıklardı.

Bu süreç sonrasında derhal harekete geçip soruşturma başlatması gereken savcılardan da ses çıkmadı.

Fezleke falan hazırlanmayacağı artık kesinleşmiş gibi.

Dün itibariyle durum ne yazık ki böyle idi.

★★★

Şimdi bu konuda akla gelen bir husus daha var...

Partilerinden istifa etmek zorunda bırakılan bu üç milletvekili niçin hiç konuşmuyor?..

Siz milletin oylarıyla Meclis’e seçilmiştiniz, bir şeyler söylemeniz, eğer size iftira atıldıysa kendinizi savunmanız gerekmez miydi?

Bizim balık hafızalı toplumu soracak olursanız!..

Toplum bu olanları çoktan unuttu bile.

Bu gibi işler kamuoyunu artık ne yazık ki ırgalamıyor.

★★★

Varsayalım altın kaçakçığı yapıp enselenen kişilerden biri ya da birkaçı CHP milletvekili idi.

Recep Tayyip vallahi de billahi de kıyametleri koparır, ne yapıp yapar ve o milletvekillerinin bizim ‘bağımsız yargının’ önüne çıkarılmasını sağlardı...

Ama unutmayalım burası Türkiye abicim!