Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Almanya’ya gidecekti. Havaalanının polis noktasında durduruldu. Araçtan indirildi, polisin sert bir hamlesiyle anında yere yatırıldı. O görüntüler televizyonlarda defalarca gösterildi. Suç örgütü lideri olduğu öne sürülen Ayhan Bora Kaplan’ın valizindeki ayakkabılarının içinde 55 bin dolar çıktı. Almanya’ya yatırım için gittiğini söylese de inandırıcı bulunmamıştı. Yargılandı, 68 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tabii davanın bundan sonra ki aşamalarında nasıl bir sonuç çıkar bilemeyiz.
Ayhan Bora Kaplan olayında “gizli tanık” olduğu belirtilen Serdar Sertçelik’in hem açık kimliğiyle, hem de gizli tanık ifadesinde, bazı siyasilerin adını söylemesi için bazı emniyet mensupları tarafından yönlendirildiği öne sürülse de, bunlar ifadelerde yer almadı. Daha sonra, bazı emniyet mensupları hakkında açılan ayrı bir soruşturmada, şube müdür yardımcısıyla Serdar Sertçelik arasında yapılan ve kayda alınan konuşmalarda bir siyasi parti ve eski bir bakanın adı geçiyor. Bunun davası devam ediyor.
KELEPÇESİNİ SÖKÜP ATTI
Bir yayında, Ayhan Bora Kaplan davasında da gizli tanık olan Serdar Sertçelik’in yurtdışına kaçtığını belirtmiştim. Günümüzde, “gizli tanık” iddiaları başka belgelerle, tanıklarla, olaylarla desteklenmeyince büyük sorunlar çıktığını, yargıya güvenin de azalmasında etkili olduğunu belirtelim. Gizli tanık, ayağında elektronik kelepçe olmasına rağmen, çıkartıp yurtdışına kaçtı.
Gözaltına alındığında gizli tanık oldu. 19 sayfalık ifadesinde polisin bazı isimler vermesini istediğine ilişkin bir bölüm yok. Daha sonra açılan davada, telefon konuşmalarına yer verilmiş. Ayhan Bora Kaplan’ın mektubunu okuyalım:
“YURTDIŞINA KAÇMASI İSTENDİ”
“Bu gizli tanık bana operasyon yapıldıktan sonra aleyhime ifade verince serbest bırakılıyor. Evet o ifadede siyasilerin adı yok ama daha sonra bu gizli tanığın dosya genişletilince gözaltına alınması gerekiyor, örgüt yöneticisi yapmışlar. Fakat bu gizli tanığa tutuklanmayacağına dair söz verilmiş!
Gözaltına alsalar tutuklanacak, tutuklanırsa da gerçeği söyleyecek, gizli tanık ifadesinin gerçek olmadığı ortaya çıkacak. Bunun olmaması için, ayağından yaralı, gizli tanığı gözaltına almamaları lazım. Bunun için polisler bir doktora ‘Gözaltına alınmasında sakınca vardır’ diye el yazısıyla bir yazı yazdırıyorlar. Savcı da bu yazıyla gizli tanığın gözaltına almadan evde ifadesinin polis tarafından alınmasını istiyor. İfadesini aldıktan sonra gizli tanığa ‘yurtdışına git, biz mahkeme açılınca seni çağıracağız. Gelirsen, tutuklanmama garantisi alırız’ deniliyor. Gizli tanık yurtdışına gidiyor.”
BU ÜLKENİN BAŞINA BELA
Ayhan Bora Kaplan, mektubunda, “Size asıl şunu söylemek istiyorum: Bakın bu gizli tanık konusu gerçekten bu ülkenin başına bela. Size gizli tanık ile ilgili benim dosyamdaki bir kaç konuyu daha yazayım” diyor. Kaplan, mektubunu şöyle sürdürüyor:
“Gizli tanık ifadesini ya savcı ya da hâkimin alma zorunluluğu vardır. Yani gizli tanık ifadesini polis alamaz, kanunen yasaktır. Ama benim dosyamdaki iki gizli tanık ifadesi de emniyette alınmış. Delili nedir diyeceksiniz? Delili kimsenin söylemi değil. Delili polisler gözaltına alınınca telefonlarında yapılan incelemede bir komiserin telefonunun imajı 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nde çıkıyor. Emniyette ifadeyi alıp WhatsApp’tan savcıya PDF olarak atıyorlar.
Dosyamda bir gizli tanık daha var. Bu da gizli tanık Ü5. Bu tam bir facia. Bunun da ifadesi yine emniyette alınmış. Ama asıl facia, bu gizli tanık Ü5 mahkemeye geliyor ve diyor ki hakime, ‘Beni zorla gizli tanık yaptılar. Ben Bora Kaplan’ı tanımıyorum. Beni tehdit ettiler, bir sürü şey yazdılar, bana da parmak bastırdılar.’ Hakim dilekçeyi almıyor. Bu gizli tanık Ü5 gizli tanık savcısına gidiyor bu defa. Gizli tanık savcısı hakimi arıyor ‘İfadesini almak zorundasınız’ diyor. Dilekçe alınıyor, kasaya konuluyor. İçeriği de bize söylenmedi.
O BİLGİLERE NASIL ULAŞILDI?
Kasada kilitli olan gizli tanık Ü5’in dilekçe içeriğine nasıl ulaştık? Gizli tanık Ü5 kendi instagram hesabından avukatıma mesaj atıp her şeyi anlatıyor. Bunun gibi dosyamda bir sürü usulsüzlük var. Anlatmaya kalksam 50 sayfa mektup yazmam gerekir.”
Ayhan Bora Kaplan, “Bir örnek daha vereyim” diyor ve bunu da şöyle anlatıyor:
“Polisler bir HTS krokisi oluşturmuşlar. Benim HTS’min yani bazımın saat 21.20’de Çukurambar’da olduğunu yazmışlar. Ben tutuklandım; cezaevindeyim. Bir bakıyoruz ‘21.20 Çukurambar’da’ diye küp içerisinde. Haritada Çukurambar’a yerleştirilen küpün içerisinde ‘Saat 19.21 Ümitköy’ yazıyor. Yazıları da o kadar küçük yazıyorlar ki görme imkânınız yok. Yani, ‘Ümitköy’de saat 19.21’de olan bazınızı ‘saat 21.20’de Çukurambar’ diye yerleştiriyorlar. Resmen sahtecilik yapıp beni tutuklattılar.”
PARMAK BASTIRILIYOR
Kimliği açıklanmayan, mahkemede yüzü gösterilmeyen “Gizli tanıklarla ilgili Ayhan Bora Kaplan’ın bir iddiası daha var. Onu da okuyalım:
“Özellikle bu gizli tanıkları emniyetin nasıl oluşturduğunu anlatın. Bakın gizli tanıklara emniyet dosyaların içerisindeki bilgilere göre ifade hazırlıyor ve buna gizli tanığa parmak bastırıyorlar, sonra bu kadar detaylı ifade verdiği için ‘Doğrudur’ diyor. İyi de detayı yazan polisler. Tabi ki savcının da buna göz yumması gerekiyor. Hatta gizli tanık Ü5’e ulaşın, o da anlatsın.”
Gizli tanıklar kendilerini kurtarmak için her türlü iftirayı atabilir. Çok dikkatli olunması gerekiyor.