Yeni yıla girerken vatandaşlar umutlu olmak istiyor ama gönül rahatlığıyla bunu söyleyene artık rastlayamıyoruz. Hem adaletsizlik algısı, hem de ekonomik koşullar insanların umutlu olmasını engelliyor. Artık çok açık görülüyor ki; toplumda sisteme ve yönetenlere güven olmadığı takdirde; ne ekonomik ne de siyasi istikrarın gelmesi mümkün değil.
Türkiye, herhalde hiç bu kadar yoğun “yargı fırtınası” içinde, yeni bir yıla daha önce girmemiştir. Bir aydır futbolcudan sanatçıya, iş insanından gazeteciye, yüzlerce tanınmış insanın gece yarısı evlerinden alındığını izliyoruz.
Hem içerik hem görüntü olarak, “bilinçli bir senaryo” izlenimi veren, büyük bir curcunanın içinde oyalanıyoruz. Bu arada, ilk kez işçinin olmadığı komisyonlar eliyle, enflasyonun çok altında asgari ücret zammı açıklanıyor.
Tabi ki yargı fırtınasına, sadece son bir ayda maruz kalmış değiliz. 19 Mart’la başlayan süreç, Türkiye’nin siyaset ve yargı tarihine, belli ki “kasıtlı çıkarılan kaos dönemi” olarak geçecek. Bu fırtınada adalete ve siyaset kurumuna güvenin kalmadığı, yargı sisteminin herkese eşit davranmadığı kanısı hakim oldu. Anketlerde bu güvensizlik açıkca görülüyor.
Bu sürecin nedeninin; korku salmak, itirazları bastırmak, adil olmayan siyasi ve yargı kararlarıyla tek kişi ve parti iktidarını devam ettirmek olduğunu söyleyenlerin sayısı giderek artıyor. Demokrasinin temelinde açıkça rekabet eden siyasi partiler ve görüşler vardır, işte Türkiye bunu kaybediyor.
YİNE DE İYİ YILLAR
Vatandaş “verdiği oyla, kendisini yöneten kişileri seçebileceği” gibi, temel bir demokrasi kuralının işleyeceğinden artık şüphe eder oldu. Bunun aynı zamanda, “ekonomi başta, hayat koşullarının düzelme ihtimalinin ortadan kalkacağı” anlamına geldiğini görüp, korkuyor.
İşte yeni yıla girerken, oluşan güvensizlik ikliminin değişeceğine ilişkin işaret görülemediği için, yeni yıla da umutlu girilemiyor. Vatandaşa ya da iş insanlarına yeni yıldan beklentileri sorulduğunda, kimse umutluyum diyemiyor. Bazıları “ihtiyatlı iyimser” olduğunu söyleyerek, aslında yeni yıla karamsar baktığını, dolaylı yoldan anlatmaya çalışıyor.
Sadece normal vatandaş değil, iş insanları da yeni yıla ilişkin umutlu görünmüyor. Çünkü biliyorlar ki; ekonomik şartlar açısından 2025’in bir benzerini 2026’da yaşayacaklar ve 2025’ten hiç de memnun kalmadılar. Vatandaşın alım gücü azaldığı için satışları küçülürken, kurlar nedeniyle ihracat yapamadıklarından yakındılar. Enflasyon düşürülemediği için inmeyen faizlerle, finansman sıkıntılarının aşırı büyüdüğünden şikayet ediyorlar.
Daha önemlisi; böyle bir iklim yaratılarak, varlıklarının tek bir talimat ve yargı kararıyla ellerinden alınabileceğinden, örnekler nedeniyle, kuşku duymaya başladılar. Dün iktidar nezdinde itibarlı olanların, sıkça değişen dengeler nedeniyle, tüm itibarlarını yitirdiklerine şahit oldular.
Özetle; kurumların bilinçli olarak zayıflatıldığı, kuralların herkese farklı uygulandığı bir süreçten geçiyoruz. Bu nedenle kimse önünü göremiyor, ileriye dönük güven duyamıyor. Özetle; ekonominin istikrar kazanması mümkün değil.
Yeni yıla girerken bu kaosun devam edeceği beklentisi hakim. Ancak yine de yaşadığımız ülkenin Türkiye olduğunu, dengelerin her an değişebileceğini, halkın oyuna sahip çıkma inadını koruduğunu hatırlayıp, umutlanabiliriz.
Herkese sağlıklı, huzurlu, umutların yeşereceği, yeni bir yıl dileğiyle...