Hayatlarımızın pusulası vicdanlarımızdır...

Ülke olarak her yeni güne maalesef “Acaba bugün içimizi karartan neler yaşayacağız” sorusuyla başlıyoruz...

Yalnız ve güzel ülkemizi yönetenlerin yanı sıra, adaleti sağlamak gibi toplumsal yaşamda bana göre en önemli görevi üstlenen bazı yargı mensuplarının (Hâlâ varlıklarını sürdüren dürüstleri tenzih ediyorum) vicdanlarına veda ettiklerini düşündüren kararlar almaları, her geçen gün bu duygunun yaygınlaşmasına neden oluyor.

★★★

Vicdan o kadar önemli ki...

Menandros’un dediği gibi; “Vicdan, içimizdeki Tanrı’nın sesidir.”

Yaptığımız hareketlerde, söylediğimiz sözlerde “hakkaniyete” uyup uymadığımızı sorgulayan, bizi tereddütte bırakan şey de vicdanımızın sesidir.

Vicdan, her işte “iyi niyetin” yanı sıra, faydalı davranışlarda bulunmanın zorunlu olduğunu göstermeye çalışır.

Vicdanın sesine ters düşen kişi, tedirginlik yaşar. Istırabının nedeni, vicdanından gelen sesin gösterdiği doğru eylemlerle, gerçek hayattaki eylemleri arasındaki çatışmadır.

Vicdanımız, kendi öz benliğimizden fedakârlık yapmamız pahasına bize değerli bilgiler verir.

İnsanlık için tek çıkar yol, vicdanının sesiyle birlikte, aklını ve bilgisini de kullanarak karar vermesidir.

★★★

André Rieu, ne güzel söylemiş:

“Vicdan, insanın pusulasıdır... Onun kuzeyi dürüstlük, güneyi şefkat, doğusu adalet, batısı ise merhamettir... Bu yüzden vicdanının sesini dinleyen bir insan yönünü kaybetse bile yolunu kaybetmez Çünkü yolu ona aittir, çünkü yolu değerleridir...”

★★★

Değerli okurum, Prof. Dr. Levent Kırılmaz’ın gönderdiği aşağıdaki muhteşem hikaye ne güzel anlatıyor vicdanı ve hayatlarımızdaki önemini:

Ateş, su, rüzgâr ve vicdan sıkı arkadaş olmuşlar. Çekememezlik, dedikodu, ihtiras girmemiş aralarına.

Bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış; “Ne kadar iyi arkadaşız, hep birlikteyiz. Ama bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi?..”

Ateş; “Dert değil, ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelir beni bulursunuz” demiş.

Su da rahat konuşmuş; “Beni kaybedersiniz, sesimi dinleyin, o ses nereden geliyorsa ben oradayım.”

Rüzgâr ise, şöyle bir esip, gülümsemiş; “Beni kaybetmezsiniz merak etmeyin!”

Vicdan ise arkadaşlarına bakıp, düşünmüş bir süre:

“İyisi mi siz hiç beni kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay bulamazsınız!”

★★★

Gördüğüm kadarıyla en başta yönetenlerle yargı mensupları ve nihayetinde toplum olarak vicdanımızı kaybettik. (Bilim insanları için çok önemli bir araştırma konusudur.)

Özetle, bu girdaptan tek kurtuluşumuz, tek ilaç, vicdanımıza tekrar kavuşmak.

O nedenle tüm gücümüzle haykıralım;

“Ey vicdan, biz yaptık sen yapma, bizi yalnız bırakma!..”

Yazarın Diğer Yazıları