İki yıl sonra aynı yazıyı bir kez daha paylaşıyorum

02 Eylül 2024 günü, gazetemiz Sözcü İnternet sitesinde “ BALIK MEVSİMİ” avı konusunda bir yazım yayınlandı.

Bugün gerçekten ülke ekonomisi ve balıkçılığın geleceği açısından bir “Beka” sorunu haline gelen bu yazı üzerine bekledim ki, TV’lerin haber saatlerinde bu konu dile getirilmekle kalmasın, tartışma programlarında da konuşularak yönetenlerin dikkati çekilsin. Aradan iki yıl geçti bu konu ile ilgili ne tek bir haber saatinde ne de bir tartışma programı konusu oldu. Ülkenin ciddi can yakan konuları yerine, gereksiz konular saatlerce konuşuluyor ve gereksiz konularla ülke gündemleri karartılıyor. Üç tarafı denizlerle çevrili, gölleri, akarsuları olan ülke vatandaşları balık yiyebiliyorlar mu ? Ne gezer, ülkenin sadece %10’u ancak balık restoranlarında binlerce lira ödeyerek balık yiyor, % 80’i karnını doyuruyor, doyuramıyor.

Medya sadece Yunanistan’daki balık fiyatlarını ortaya koyarak, neden bizde bu ucuz fiyatlar yok diye iç geçirirken sormuyor, üç tarafı denizlerle çevrili ülkede neden balık yiyemiyoruz ?? Medya, konuyu nasıl iktidar gündemine taşıyabilirizin uğraşını vermiyor.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, balıkçılığın durumu da tarımdan farklı değil !.. Balıkçılık, dünya geneline baktığımızda özellikle İskandinav ülkelerinde büyük bir gelir kaynağıdır. Bulgaristan ve Yunanistan’da da balıkçılık sayesinde ülkeye büyük ekonomik girdi sağlanıyor.

Bugün ise denizlerimizin kirlenmesi ve bunun çözümleri ile alakalı bilimsel veriler göz ardı edildiği için denizlerimizdeki balıklar ciddi biçimde azaldı.

Yönetenler, hep “Beka Beka” diyorsunuz ya, beka o koltukta uzun yıllar oturmak değil, ülkenin bu ve buna benzer sorunlarını çözüp “milletim” dediğiniz insanımıza mutlu bir yaşam sağlamaktır.

Yönetenler, bilim insanlarına kulak verin. Balıkçılıkla ilgili bilim insanları bakın ne diyor, buyrun sizlerle bu konu ile ilgili bir alıntıyı paylaşıyorum.

“Yunanistan'da balık bol mu?

Evet hem de bol bol.

Nasıl oluyor da orada bol oluyor?

Çünkü bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekalı olduğumuz için.

Çünkü, Yunanistan'da 40 metre derinlik sınırı var.

39 metrede balık avlayamazsın, kanunen yasak.

Neden 40 metre?

40 metre derinliğe kadar güneş ışığı ulaşıyor, “posidonia” diye tabir edilen deniz çayırları fotosentez yapıyor, balıklar bu deniz çayırlarında hem besleniyor, hem ürüyor.

40 metre yasağıyla, işte bu üreme alanları koruma altına alınıyor.

Deniz çayırında balık avlarsan, sadece o balığı değil, o balığın gelecek nesillerini de yok etmiş oluyorsun.

Peki bizde sınır ne?

24 metre!

25 metrede balık avlayabilir misin?

Şakır şakır avlarsın.

E, aferin.

Aynı denizi paylaştığımız Bulgaristan'da Romanya'da balık var mı?

Bol bol var.

Nasıl oluyor da oralarda bol oluyor?

Avrupa Birliği üyesi oldukları için kafalarına göre avlanma yapamıyorlar, kaç metre derinlikte balık avlayacaklarını, yılda kaç ton balık avlayacaklarını, balık stoklarını, balıkçı filolarının yönetimini ve denetimini, Avrupa Birliği yönetmeliği belirliyor.

Kurallara uyuyorlar.

Bol bol balıkları oluyor.

Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakerelerinde “balıkçılık faslı” ne zaman açıldı?

2006 yılında.

Müzakerelerde bir milim ilerleme var mı?

Yok.

Avrupa Birliği'ne giremesek bile, Avrupa Birliği'nin kuralları faydalı, biz o kurallara kendi kendimize uyalım diyen var mı?

O da yok.

Avrupa'da en fazla balıkçı teknesi kimde? Bizde.

Avrupa Birliği ülkeleri yılda kişi başına ne kadar balık yiyor? 26 kilogram.

Biz? Sadece 7 kilogram!

Norveç'te 6 bin 400 balıkçı teknesi var.

150 ülkeye balık ihracatı yapıyor.

Türkiye'de 18 binden fazla balıkçı teknesi var.

100 ülkeden balık ithal ediyor!

Norveç'te balıkçılık bakanlığı var…

Balıkçılık, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde “balıkçılıktan sorumlu bakanlığa” veya “denizcilikten sorumlu bakanlığa” bağlıyken,

bizde kime bağlı?

Tarladan ve ormandan sorumlu TARIM BAKANLIĞI’NA bağlı !

Bütün gelişmiş ülkeler aptal, biz ileri zekalı olduğumuz için.

Üç tarafımız denizlerle çevriliyken, sadece kendimize ait iç denizimiz varken, deniz büyüklüğünde göllerimiz varken, biz çiftliklerde

veya karadaki havuzlarda balık yetiştirmeye çalışıyoruz!

Hamsi kavağa çıkar mı? Öyle bir laf var ya hani.

Ağaçta balık yetiştirmeye çalışmadığımıza şükretmek gerek." Alıntı

Efendiler; yönetimde metal yorgunluğunuz ve ülke sorunlarını çözmede yeterliliğinizin olmadığı artık gün gibi ortada. Özeleştiri yapıp son on yılda her açıdan ülkeyi nereden nereye getirdiğinizi görün artık.

Cumhuriyet’in tüm birikimlerini satarsın,

ekonomistim der ekonomiyi çökertirsin,

yeşiline sahip çıkmazsın,

adalarına sahip çıkmazsın,

sınırlarına sahip çıkmazsın,

suyuna sahip çıkmazsın,

zeytin ağacına sahip çıkmazsın,

çocuklar sabah okula aç gider,

seni eleştireni hapse atarsın,

bebek katilini adam yerine koyar,

sonra da koltuğum da koltuğum …

Son günlerde çok sık anlatılan bir anekdot. Adam yeni bir ev yaptırmaya karar vermiş. Bir mimara gitmiş, proje konusunda konuşurlarken sıra tuvalete gelince mimar sormuş:

"Tuvaleti nasıl istersiniz? Alaturka mı olsun, alafranga mı?"

"İkisi arasında ne fark var mimar bey?" demiş adam.

Mimar açıklamış:

"Alafranga tuvalet, batılı siyasi liderlere benzer, dört vidasını söktün mü tuvaleti de modeli de kolayca değiştirirsin…"

"Çok enteresan demiş adam, ya alaturka?"

"Adı üstünde" demiş mimar. Alaturka tuvalet de bizim liderler gibidir. Değiştirmek için bütün tuvaleti kırman lazım."

SON SÖZ:

Vatanımızın geleceğini hafızlara emanet edeceğiz.

ALİ ERBAŞ

Yazarın Diğer Yazıları