Kemiklere çay mı kahve mi?

Sabah mutfağında iki fincan durur. Biri kahve, biri çay. Hangisine uzandığınız sadece alışkanlık değil, bazen kimliktir. Kahve aceleyi, çay sükuneti temsil eder. Peki kemikleriniz hangisini tercih ediyor?

Washington Post’ta yayınlanan ve Avustralya’daki Flinders Üniversitesi araştırmacılarının imzasını taşıyan yeni bir çalışma, bu soruya temkinli bir cevap veriyor.

Kemikler açısından çayın çok küçük bir avantajı var. Ama altını çizmek lazım; fark dramatik değil, mucize hiç değil.

Araştırma, yaklaşık 10 bin kadının yirmi yıla yaklaşan verilerini içeren Osteoporotik Kırıklar Çalışması’na dayanıyor. Katılımcıların çay ve kahve tüketimiyle kalça ve uyluk boynundaki kemik mineral yoğunluğu karşılaştırılıyor. Özellikle kalça kırıklarının yaşlılıkta ne kadar yıkıcı sonuçlar doğurduğu düşünülürse seçilen ölçüm noktası tesadüf değil.

★★★

Onuncu yılın sonunda çay içenlerin toplam kalça kemik yoğunluğu, kahve içenlere kıyasla biraz daha yüksek çıkıyor. Neden mi? Kesin bir cevap yok. Ama çayın içindeki kateşinler gibi bazı bileşiklerin kemik yapıcı hücreleri uyarabileceği düşünülüyor. Yani çay, kemik hücresine “biraz daha çalış” diyor olabilir.

Ancak burada frene basmak gerekiyor. Uzmanlar, bu artışın klinik açıdan çok anlamlı olmadığını vurguluyor. Yani “çaya geçtim, kemiklerim kurtuldu” gibi bir sonuç çıkmıyor. Asıl mesele, ne kadar kahve içtiğiniz.

Çalışmanın en net bulgusu burada ortaya çıkıyor. Günde 2-3 fincan kahve içmenin kemiklere belirgin bir zararı yok. Ama 5 fincan ve üzeri tüketim, kemik mineral yoğunluğunda düşüşle ilişkili. Üstelik yüksek yaşam boyu alkol tüketimi de tabloyu daha kötüleştiriyor. Kısacası sorun kahve değil; fazlası.

Bu noktada önemli bir hatırlatma daha var. Osteoporozu tek nedenli bir hastalık sanmayın. Genetik yatkınlık, sigara, alkol, hormon düzeyleri, fiziksel aktivite ve hatta kullanılan ilaçlar bu denklemin parçası. Yani fincana bakarak kader okumak mümkün değil.

O yüzden sonuç basit ama önemli...

Kahve içiyorsanız paniğe gerek yok. Günde iki-üç fincan sınırında kalıyorsanız kemikleriniz alarm vermiyor. Zaten bu miktar, günde en fazla 400 miligram kafein (Günde 3 büyük kupa filtre kahve) öneren ABD Gıda ve İlaç Dairesi’nin genel sağlık tavsiyeleriyle de örtüşüyor. Çay içiyorsanız, kemikleriniz belki çok küçük bir alkış alıyor; hepsi bu.

Hayatın çoğu alanında olduğu gibi kemik sağlığında da mucize tek bir bardakla gelmiyor. Ölçü, hâlâ en güçlü ilaç.

Peynir demansı yener mi?

Şarküteri raflarında bir umut dolaşıyor. “Peynir demansa iyi geliyor olabilir.”

The New York Times’ta yer alan yeni bir çalışma, tam olarak bunu söylüyor. Ama tıpkı kahve-çay meselesinde olduğu gibi, burada da dozu iyi ayarlamak gerekiyor.

İsveç’te 28 bin kişinin onlarca yıla yayılan verilerine bakan araştırma, tam yağlı peynir ve krem peynir tüketenlerde demans riskinin biraz daha düşük göründüğünü ortaya koyuyor. Günde 50 gram tam yağlı peynir (2 kibrit kutusu büyüklüğünde) tüketenlerde demans riski yüzde 10 iken, 15 gram tüketenlerde ise bu risk yüzde 13 olarak seyrediyor. Rakam küçük ama dikkat çekici.

Ne var ki bu bulgu, “peynir beyni korur” sonucuna çıkmıyor. Çalışma neden-sonuç ilişkisi kurmuyor, sadece bir eşlik gösteriyor. Üstelik doymuş yağlar hâlâ LDL (kötü) kolesterolü yükselten, kalp ve damar hastalıklarıyla ilişkili besinler. Bu yüzden bilim insanları frene basıyor. Burada aklanan yağ değil, muhtemelen peynirin içindeki kalsiyum, B12 vitamini ya da K vitamini gibi başka bileşenler.

Bir ayrıntı daha önemli. Analizler, peyniri kırmızı ya da işlenmiş et yerine koyduğunuzda riskin azaldığını gösteriyor. Yani mesele peyniri artırmak değil; daha kötüsünün yerine ne koyduğunuz. Kimse zeytinyağı, balık, baklagil ya da kuruyemiş yerine peynir önermiyor.

Mucize yok. Bir besinle beyin kurtulmuyor, bir besinle de batmıyor. Peynir sofrada yerini koruyabilir ama ölçüyle. Beyin için hâlâ en sağlam sigorta... Bitki ağırlıklı, dengeli ve çeşitli bir beslenme.

Yani kalıp peyniri kucaklayıp zafer ilan etmeyin. Ama bir dilimi de suçlulukla geri bırakmayın. Ölçü, yine kazandı.

Yazarın Diğer Yazıları