Kurultay

İşine gücüne dolmuşla gidip gelenler gayet iyi bilir... O kadar boş yer varken, illa gidip şoförün yanındaki tekli koltuğa oturan tipler vardır. Daha on metre gitmeden başlarlar şoföre yalakalık yapmaya, “abi sizin de işiniz zor valla” derler. Bakarlar ki, şoför pek oralı olmuyor, goygoyun dozunu arttırlar, patır patır arka arkaya sıralarlar, “sabahtan akşama kadar bu trafiğin içindesiniz, hakikaten Allah kolaylık versin, katlanılacak gibi değil yani, peygamber sabrı ister yahu, acayip çileli meslek” filan derler. Dolmuş şoförü ufak ufak dolmuşa gelir... Vitesi birden ikiye işaret parmağıyla atmaya başlar, ikiden üçe serçe parmağıyla atar... Bozuk para kutusunun yanında duran çakma Ray Ban’ı gözüne takar, hafif hafif Formula pilotu pozisyonu alır. Yan koltuktaki gazlar... “Etraf bakkaldan ehliyet alanlarla doldu” der, “sizin gibi tecrübeli şoför kalmadı ekmek çarpsın” der, “bak şu Range Rover ciptekini eşşeğe bindirsen süremez” der, bir başkasını gösterir, “geçmiş Mercedes’in direksiyonuna gariban taksiyle yarışması kolay tabii, sıkıyorsa gel minibüs kullan da göreyim” der, kadınlara da hakaret etmeyi ihmal etmez, “gıcık oluyorum şu bağyanlara, sanki çok biliyorlar da araba kullanıyorlar, bebek arabası bile kullanamaz bunlar be” der, “aahh ah şu siyah Porsche senin altında olcak var ya” filan der. Dolmuş şoförü şöyle gözucuyla aynada kendine bakar, evet, yandaki herif haklıdır, dünyanın en iyi şoförüdür kendisi... Maharetlerini göstermek için durup dururken sollamaya başlar, zikzaklar yapıp, korna çalmaya, önünden çekilmeyenlere küfretmeye başlar. Zıvanadan çıkmıştır artık, hızlanır hızlanır hızlanır, kapaklanır gibi zınk diye fren yapar, kırmızı ışıkta geçer, yeşil ışıkta sırf arkadaki BMW’yi uyuz etmek için inadına yavaşlar, yan koltuktaki yalakaya gerek yoktur artık, kendi kendine konuşur, kendi kendine kahkaha atar, kendi kendine sinirlenir. Arka koltuklardakilerden biri korkuyla karışık kibarlıkla uyarmaya çalışır, “beyefendi lütfen biraz dikkatli kullanır mısınız” diye uyarmaya kalkışınca, vay sen misin uyaran, “beğenmiyorsan in” diye kestirip atar, susturur. Netice kaçınılmazdır tabii... Önündeki tampona patlatır. Dandik dolmuş haşat olur, trafik de kilit olur. Olan, işine gücüne gitmeye çalışan, arka koltuklardaki sessiz çoğunluğa olur. En önce, şoförün yanındaki tekli koltuğa oturan yalaka iner... “Böyle olacağı belliydi” der, “deli gibi gidiyordu” der, “böyle dolmuş şoförlerinin trafiğe çıkmasına nasıl izin veriyorlar anlamak mümkün değil” filan der, durmak yok dolmuşa devam, ilk gelen başka dolmuşa biner. İlla girip şoförün yanındaki tekli koltuğa oturur, başlar, “abi sizin de işiniz zor valla” der.

Her kurultayda illa şoförün yanındaki tekli koltukta oturan tipler vardır, hep aynı tiplerdir, olan yolculara olur, bunlar ise ilk gelen dolmuşla, durmak yok dolmuşa devam ederler.

Her kurultayda şoförün yanındaki tekli koltuğa oturan goygoycuları bir kenara bırakırsak, en başta değerli başkanımız Ekrem İmamoğlu, her CHP’linin, geleceğe dair samimiyetle umut arayan her vatandaşın samimiyetle kendine sorması gereken soru şudur... “Normalleşme” denilen kurgulanmış oyun planı, toparlanıp karşı saldırıya geçmek için vakit kazanan saraydan başka, saaaadece kime yaradı?

Yazarın Diğer Yazıları