Milyonluk arabanızı otoparkta içten içe çürüten 3 tehlike... Siz 'güvende' sanırken aracınız değer kaybediyor

Milyonluk aracınızı güneşten, yağmurdan ve dış etkenlerden korumak için kapalı otoparka çekmek, "güvende" hissetmenin en kolay yolu. Ancak uzmanlar, tam da bu "güvenli" ortamın aracınız için sinsi bir tuzağa dönüştüğü konusunda uyarıyor.

Milyonlarca liralık arabanızı güneşten, yağmurdan ve kuş pisliğinden korumak için "güvenli" kapalı otoparklara bırakıyorsunuz. Ancak uzmanlar, sürücülerin farkında olmadan yaptığı o 3 "masum" hatanın, aracın değerini güneşten bile daha sinsi bir şekilde erittiği konusunda uyarıyor. 

Boyada "yanık" lekeleri, iç mekanda ağır bir "küf kokusu" ve elektronik arızalar... İşte güvende sandığınız otoparkta sizi bekleyen gizli tehlikeler.

Aracınızın ikinci el değerini korumanın, motoru kadar kozmetiğine de bağlı olduğunu artık herkes biliyor. Ancak aracını korumak isteyen sürücülerin en büyük yanılgısı, kapalı otoparkları "tamamen güvenli" bir sığınak olarak görmek.

Otomobil detay (detailing) uzmanları, özellikle yeraltı otoparklarının, aracın değerini düşüren üç sinsi tehlike barındırdığını belirtiyor.

1. Kireç yanığı tehlikesi

Kapalı otoparklarda en sık yapılan hata, tavandan sızan su damlalarının altına park etmektir. Sürücüler bunu "sadece su" zanneder.

O damlayan su, yağmur suyu değildir. O su, betonun, demirlerin ve boruların içinden süzülen 'kimyasal ve kireç yüklü' bir sızıntıdır.

Bu kireçli su, aracınızın verniği (boya koruyucusu) üzerine damladığında ve orada kuruduğunda, güneş yanığından bile daha kötü, asidik bir etki yaratır. Verniği yakar ve boya üzerinde kalıcı, mat lekeler bırakır.

Bu lekeler pasta-cila ile çıkmaz. Tek çözümü, panelin yeniden boyanmasıdır ki bu da aracın "boyalı" duruma düşmesine ve ikinci el değerinin on binlerce lira birden düşmesine neden olur.

2. En dip, havasız köşeye park etmek (Nem ve küf tuzağı)

Sizin de belirttiğiniz gibi, kapalı otoparkların en büyük düşmanı nemdir. Özellikle yeraltındaki katlar, yetersiz havalandırma nedeniyle doğal birer "nem tuzağıdır".

Sürücüler, "en güvenli yer" diyerek araçlarını otoparkın en dip, en karanlık ve en havasız köşesine uzun süreli bırakır.

Yüksek nem, aracınızın metal aksamında (fren diskleri, egzoz) hızla paslanmaya yol açar.

Nem, aracın içine sızar. Klima kanallarında ve koltuk döşemelerinde küf ve bakteri üremesine neden olur. Araca, asla tam olarak giderilemeyen ağır bir "pas kokusu" siner.

Hiç kimse "küf kokan" bir araba almak istemez. Daha da kötüsü, bu nem, aracın elektronik devrelerine ve soketlerine sızarak oksitlenmeye neden olur. Bu durum, kaynağı bulunamayan "hayalet arızalara" (camların kendi kendine açılması, göstergelerin sapıtması vb.) yol açar ve aracın değerini "sıfıra" indirebilir.

3. "Sütun ve duvar diplerine fazla yanaşmak" (Kronik sürtme riski)

Sürücüler, araçlarını korumak için genellikle bir tarafını duvara veya sütuna tamamen yaslayarak, diğer taraftan kapı vurulmasını engellemeye çalışır.

Bu "koruma" manevrası, paradoksal bir şekilde, hasar riskini artırır.

Daralan manevra alanı: Siz sütuna çok yanaştığınızda, yanınızdaki boşluğa girmeye çalışan (özellikle büyük SUV) aracın şoförü, dönüş açısını daraltmak zorunda kalır ve sizin tamponunuza veya çamurluğunuza sürter.

Kör nokta: Otopark sütunları, sürücüler için en büyük kör noktalardır. Hem siz park ederken hem de yanınızdaki araç çıkarken o sütuna sürtme riskiniz çok yüksektir.

Tamponlardaki ve kapılardaki bu kronik "otopark sürtmeleri", alıcının gözünde aracın "hor kullanıldığı" algısı yaratır ve pazarlık payını ciddi oranda artırır.

Otoparkta "yer seçin"

Uzmanlar, "Aracınızı sadece park etmeyin, park edeceğiniz yeri denetleyin" diyor. "Tavan kuru mu? Ortamda ağır bir nem veya küf kokusu var mı? Yanımdaki aracın manevra alanı yeterli mi?" Bu üç soru, milyonluk aracınızın değerini korumanın ilk adımıdır.