Zeki insanların garip bulunan 4 alışkanlığı: Gören 'deli' zanneder
Bilim insanları ve psikologlar, dehanın gizli dünyasını araştırdı ve zeki insanların, çoğu zaman yanlış anlaşılan o 4 garip alışkanlığını ortaya çıkardı.
Zekâ, her zaman kusursuz rutinler veya etkileyici kelimelerle kendini göstermez. Kimi zaman "tuhaf" veya "mantıksız" olarak nitelenebilecek davranışlarla da kendini gösterir.
Bilim insanları ve psikologlar da zeki insanların "garip" alışkanlıklarının rastgele olmadığını, beyinlerinin dünyayı nasıl algıladığıyla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtiyor.
İşte zeki insanların çoğu zaman yanlış anlaşılan 4 alışkanlığı..
1. Dağınık alanlar ve kaos
Birçok kişi için dağınık bir alan, dağınık bir zihin anlamına gelir. Ancak son derece zeki bireyler için durum genellikle tam tersidir.
Dağınık masalar, üst üste yığılmış kitaplar ve kaotik ortamlar, sadece düzensizlik değil, hareket halindeki yaratıcılığın zihinsel haritalarıdır.
Independent'a konuşan psikoloji bilimci Kathleen Vohs, "Düzensiz ortamlar, geleneklerden kopmayı teşvik ediyor ve bu da yeni bakış açıları üretebiliyor. Düzenli ortamlar ise aksine, gelenekleri ve güvenli oynamayı teşvik ediyor" diyor.
Bu eşya yığınları, zihinlerindeki açık sekmeleri, yani bağlanmayı bekleyen farklı fikirleri temsil eder.
2. Kendi kendine konuşmak
Birini etrafta kimse yokken kendi kendine konuşurken yakalamak, bir kafa karışıklığı işareti gibi görünebilir. Oysa bu iç konuşma, zihinsel berraklığın bir göstergesidir.
Albert Einstein'ın bile karmaşık fikirleri ve cümleleri yüksek sesle kendi kendine tekrarladığı biliniyordu.
Modern sinirbilim de bunun zihinsel organizasyon olduğunu onaylıyor. 2017 tarihli “Kendi Kendine Konuşmayı Anlamak” adlı bir çalışma, bu eylemin "problem çözme, planlama, dikkat ve motivasyon gibi çeşitli üst düzey zihinsel işlevlerle" ilişkili olduğunu belirtiyor.
Düşünceleri söze dökmek, zeki bireylerin fikirlerini pekiştirmelerine ve senaryoları analiz etmelerine yardımcı olur.
3. Duygusal olarak mesafeli görünmek
Zeki insanlar genellikle dışarıdan "soğuk" veya "mesafeli" olarak algılanabilir. Gerçekte ise, genellikle derinden duygusal insanlardır; tek farkları, olayları tepki vermeden önce içsel olarak işlemeyi tercih etmeleridir.
Aniden patlamak veya fevri davranmak yerine duraklar, düşünür ve analiz ederler. Bu öz-düzenleme (self-regulation), yüksek duygusal anlarda dışarıdan "kopuk" görünmelerine neden olabilir, ancak bu aslında bir güç işaretidir. Verdikleri ölçülü tepkiler, duygu yoksunluğunun değil, duygusal olgunluğun bir göstergesidir.
4. Yalnızlığa ihtiyaç duymak
Zeki insanlar için tek başına geçirilen zaman "yalnızlık" değil, bir "beslenme" aracıdır. Genellikle başkalarından kaçtıkları için değil, düşünceleriyle yeniden bağlantı kurmak ve şarj olmak için kendilerini geri çekerler.
Yalnızlık, fikirleri işlemek, yeni kavramları keşfetmek ve odaklanmak için gerekli zihinsel alanı sağlar. Birçok büyük atılım ve yaratıcı fikir, bu sessiz anlarda ortaya çıkar. Başkalarına bu durum "izolasyon" veya "asosiyallik" gibi gelse de, onlar için bu hayati bir ihtiyaçtır.
Bu özellikleri anlamak, sadece "deha" kavramının gizemini çözmekle kalmaz, aynı zamanda bizi düşünce ve davranış çeşitliliğini kucaklamaya da davet eder. Çünkü bazen zekâ, en beklenmedik yerlerde gizlidir: Dağınık bir masada, sessiz bir bakışta veya kişinin kendi kendine fısıldadığı bir sohbette.