Hemen her bölgeden, neredeyse her ilde “vahşi madenciliğe karşı” eylemler yapılıyor, yöre halkı sesini duyurmaya çalışıyor. Bu eylemi başlatanlar, doğa harikası yerlerle ilgili fotoğraflar da gönderiyorlar. Bugün Trabzon’a gidelim, Doğa harikası Uzungöl önemli ölçüde elden çıktı. Çaykara’da kaçak yapılara göz yumuluyor, şikayetçi, şikayet ettiğiyle kalıyor. Çaykara’yı yazmaya başladığımda bu kez Trabzon’un Araklı ilçesinden yükselen feryadı duydum.
Çaykara- Uzungöl’ün 30 kilometre uzağında Balıklı göl ve Aygır gölü bulunuyor. Uzungöl’ü bitirenler, şimdi bu göllerin çevresinde kafeler açıyor, ziplineler kuruyor. Bunların mülkiyetinin hazineye ait olmadığı anlaşıldı, söz konusu bölgenin doğal SİT alanı içerisinde kaldığı belirtildi. Ruhsatsız ve izinsiz yapıların, ziplinelerin hakkında Çaykara Belediyesi’nin üzerine düşeni yapması gerektiği belirtildi. Çaykara Belediyesi görevini yapmış olsa, zaten bunlar yaşanmayacaktı. İzinsiz işletmelere Gıda İşletme Kayıt Belgesi verilmemesi ve verilenlerin iptali yazıda belirtiliyor. Genel tuvaletler kurulmuş göl kenarına. Onlar o güzelim gölleri kirletiyor ki hem de ne kirletme... Eyüp Işıldak’ın şikayetleri için “Haklısın” deniliyor. Siyasi güçlerinden çekinildiği için bir şey yapılamıyor. Ne yapsın, sonunda Çaykara Cumhuriyet Savcılığına suç duyuruşumda bulundu. Bakalım, vali, ilgili müdürlükler harekete geçirebilecek mi? Biz takip edelim.
Çaykara’daki göller tehlike altında.
GİDELİM ARAKLI YAYLALARINA
Yine Trabzon... Bu kez Araklı’dayız. Pazarcık, Yeşilyurt Yılantaş Yaylası 30 Ocak 2021 tarihinde turizm alanı olmaktan çıkarıldı. 1 Mart 2024 tarihinde Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde yapılan ihaleyle maden ruhsatları ihaleye çıkarıldı. İhale, 840 milyon TL veren Sayer Enerji şirketinde kaldı. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu için hazırlık yapılıyor.
Kenan Çebi, “Bizim yaylalarımız, dağlarımız su sarnıçlarımızdır. Dağlardan süzülen sular, Karadeniz’e doğru toprakları sular, içme sularımızı da oluşturur. Derelerimizi, su kaynaklarımızı zehirlemek, canlılara ‘ölüm’ demektir. Karadeniz halkını yok saymak ve bu bölgede göçe zorlamak demektir. Yaylalarımızın, Karadeniz halkında önemi ve yeri çok büyüktür. Bu halk yüzyıllarca bu bölgelerde tarım ve hayvancılık yapmış, neslini devam ettirmiştir. Buralarda yetişen gençler, bu ülke için savaşmış, canını vermiştir. Buralar bizim vatanımızdır” diyor.
Araklı yaylarının fotoğraflarını göndermişler. Olmaz böyle güzellikler! O yaylalar bir kültürdür. Birçok köyün toplandığı, dostlukların, arkadaşlıkların, hısım akrabalıkların buluştuğu yerdir. Oralarda ağıtlar yakılır, türküler söylenir, insanların sosyalleştiği yerlerdir. Karadeniz’de ve Anadolu’nun birçok yerinde bu yaşam kültürü yok ediliyor.
Karadeniz’in sahillerini taşla, toprakla, çimentoyla, asfaltla doldurup yol yaptılar. İnsanları denizden kopardılar. Şimdi de dağlara “Maden” adı altında zehir depoları yerleştirmek istiyorlar.
SÜLÜK GİBİ ÇEKİYORLAR
Araklı Karadere Vadisi yaklaşık 70 kilometre uzunluğundadır. Salmankaş geçidiyle Bayburt’a bağlanır. Tarihi İpek Yolu güzergahıdır. Tarihi köprüleri, haberleşme kaleleri ve hanları vardır. İnanılmaz güzel tabiata sahiptir. Ormanları, yeşillikleri, şelaleleri ve çiçekleri her tarafı süsler. Ayı, geyik, kurt başta olmak üzere onlarca hayvana ev sahipliği yapmaktadır. Göçmen kuşların konaklama ve üreme alanlarıdır. Yıllarca insanlığa hizmet etmiş ve etmeye devam edecek bu canlı tabiata nasıl kıyarlar?
Kanada, Amerika, İngiltere, Almanya ve Avusturalya şirketleri ve onların yerli ortakları ülkemizi parsellemiş durumda. Afrika’da yaptıkları gibi topraklarımızı da sülük gibi emip madenleri alıp götüreceklerdir. Bizlere de milyonlarca ton zehirli moloz yığını bırakacaklar. Millete, devlete hiçbir fayda sağlamayan bu maden ruhsatları nasıl peynir ekmek gibi ihale ediliyor. Kendi ülkelerinde ağacının dalını kesmeyenler Anadolu’yu tıraş ediyor. Bu tamamen işbirlikçilerle yapılmış bir sömürüdür.
VAHŞİ MADENCİLİK
Pandemi döneminde temiz hava, gıda ve suyun önemi anlaşılmıştı ama çabuk unutuldu. Dünyada önemi artan değerler toprak, su ve ormandır. Bunu iyi bilen ülkeler kendi topraklarına dokunmazken ülkemizin her tarafını delik deşik ediyorlar. Daha fazla tahrip etmek için de dağlarımızdan, yaylalarımızdan elini çekmiyorlar.
Yer altı zenginliklerimiz tabi çıkarılacaktır. Ancak bunun kurallarına göre yapılması gerekiyor. Bizde kural diye bir şey yok. “Vahşi madencilik” almış başını gidiyor. Vahşi madencilik yapanlar meydanı boş bulmamalı. Tek yumruk olup bunlarla mücadele edilmeli. Savaştan geri kalan topraklar yeşerir, ekilir, biçilir. Madenden geri kalan zehirli topraklar ise yıllar boyu asla yeşermez, ekilip biçilemez.