Ayşe kadın fasulye, çalı fasulye, nazende, barbunya, kuru fasulye hepsi birden; böyle acılı sonuç, böyle ayıplı durum, böyle yüz karası gün görmedi.
Son 50 yıla bak!
Otur ağla!
★★★
Son 50 yılda bu ülkenin ekonomisinde 5 daralma (1980-1994-1999-2001-2009) ve 4 durgunluk (1989-1991-2019-2024 ) yaşandı. Fasulye bütün ürünler gibi tüm daralmalarla durgunlukları geçirdi ama bu kadarı düşman başına!
★★★
Tarlada 8 TL.
Markette 80 TL.
Fasulye üreticisi köyünde zarar ediyor, fasulyenin kentte alıcısı ise pahalıya yiyor. Market raflarında pazarcı tezgahlarında fasulye var olmasına var fakat alıcısı kemer sıktı; durgunluk ve daralma bu kez yaman patladı “varlık içinde yokluk” getirdi.
★★★
Gelecek yıl:
Varlık da kalmaz.
Çiftçi ekmez, ekemez.
Çiftçilikten çıkar.
Hepten yokluk olur.
★★★
Fasulye, patates, soğan, patlıcan, pamuk, fındık, domates, fıstık, ayçiçeği, buğday, karpuz, kavun aklınıza ne gelirse hepsinin üreticisi, son yapışkan daralmaya ve durgunluğa yapayalnız, sahipsiz, kimsesiz, çaresiz durumda yakalandı.
Fasulye gübre ister.
Gübre fiyatını.
Çiftçi belirlemiyor.
Tohum fiyatını da.
Mazot fiyatını da.
Elektrik, ilaç, traktörün lastiği, suyun fiyatını da ve bankadan alınacak kredi borcunun faiz oranını da belirlemede çiftçinin kararı, dayatması, pazarlık yapma, almıyorum deme, dikte etme gücü yok.
★★★
Durgunluk geldi.
Çiftçi, kendi ürettiği fasulyesine yabancılaştı, alın terine ihanete zorlandı.
Tüccara ve marketçiye boyun eğdirildi. Fasulyenin tarlada teslim fiyatını, üreticisi değil, tüccar ve büyük market sahibinin alım müdürü belirleyen oldu.
Ya sat o fiyata!
Ya da!
Bırak çürümeye.
★★★
Türkiye’de çiftçiler, 1980 yılından buyana yaşanmış olan 5 daralma ve şimdi en ağırı olanı da dahil 4 durgunluk döneminin hiçbirinde bu kadar çaresiz olmadılar. Fasulyenin, domatesin, kavunun, fındığın elinden bir şey gelmez çiftçiler bunu hak ettiler.
Örgütlenmediler.
Durgunluk ve daralmanın en derinini yaşadığımız dönemde tüccara ve marketçiye örgütsüz yakalandılar.
★★★
Çiftçiler, hiç değilse ürettikleri ürünün fiyatını kendilerinin belirleyebileceği bir örgütlenme modeli önerecek bir yol gösterici bulamadılar.
★★★
Domates tarlada, fındık bahçede, kaysı dalında, buğday harmanda, üzüm bağında, çay çaylığında, karpuz bostanında, fasulye sırığında toplamaya değmez, biçme masrafını bile karşılamaz, şehirdeki pazara ulaştırmak için geçilecek köprü ve otoyol ücretine yetmez noktasına indi.
Kendi inmedi.
Tüccar “piyasa” dedi.
İndirildi.
★★★
Kağıt üstünde bakarsan Türkiye’de çiftçilerin üyesi olduğu 10.000’den fazla kooperatif ve birlik var. 10 bin kooperatif ve birlik içinde örgütlenmiş görünen çiftçiler; darlık ve durgunluk döneminde “ürettiği ürünün fiyatını” belirleyemiyor. Kooperatif ve Birlik Başkanları iktidar partileri ve politikacısı ile sarmaş dolaş oldular.
Çiftçinin hakkını, hukukunu, üretimin şerefini, verimini, alın terini koruyormuş taklidi yaptılar. Üreticiyi aldattılar ve iktidar partisine oy taşıyıcı oldular ve kooperatifin, birliğin başında kaldılar. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin başkanı 30 yıldır aynı isim, değişmedi.
Fasulye:
Tarlada 8 TL.
Markette 80 TL,
Yersen.
Fasulye ne yapsın?
Üreteni örgütsüz!
Orman!
Ormanlardaki ağaçları anlatan bir yazı okudum. Ağacı şöyle anlatıyor: Aşağılık kompleksi yoktur. Yalan söylemez. Tembellik etmez. Sahtekarlık düşünmez. Kibirli değildir. Paylaşır. Yaşatır. Gözetir.
Ormanda bir ağaç yanındaki diğer ağacı kardeşi sayar.
Bu yazıyı okuduktan sonra düşündüm ki, orman yangınlarından sonra Türkiye’de bir yılda çıkan bütün yangınların bir dökümü yapılır.
Yangının neden çıktığı tek tek masaya konur. Ve tembellik edilmez, yalan söylenmez, sahtekarlık düşünülmez, kibir, benlik gösterilmez ormanı önümüzdeki yıl çıkacak yangınlardan koruyacak toplumsal bir seferberlik başlatılır.
Başlatılmadı.
Dün İzmir’de günler önce yangınlarla boğuşan Bayraklı ilçesinde bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması kararını Cumhurbaşkanı’nın imzaladığı duyuruldu.