Öz nefretinin patolojik boyutlara ulaşmasında yetersizlik duygusunun büyük bir rol oynadığını belirten psikiyatrist Blaise Aguirre, bu durumun bireyin hayatındaki birçok önemli kararı etkilediğine dikkat çekti.

Psikiyatrist Aguirre, "Bu durum ortaya çıktığında, kişinin kendine duyduğu nefret, verdiği kararların büyük bir kısmını, kariyer seçimlerini, eğitim hayatını ve romantik ilişkilerini belirlemeye başlar. Bu, bireyin kişiliğine işlemiş derin bir özelliktir. Öz nefret tam olarak budur" ifadelerini kullandı.

Öz nefretinin köklerinin çocukluk dönemine kadar uzandığını ifade eden Aguirre, bu durumdan muzdarip gençlerin genellikle okulda akran zorbalığına veya duygusal istismara maruz kaldıklarını belirtiyor.

TEKNOLOJİNİN ÖZ NEFRETİNDEKİ ARTAN RÖLÜ

Uzman psikiyatrist, günümüzde teknolojinin bu sorunun büyümesinde önemli bir etken olduğuna dikkat çekiyor:

"Büyük şirketler, teknolojiyi öz nefreti olan bireylere ürün satmak için nasıl kullanacaklarını keşfetti. Sundukları mesajlar çok açık! Yeterince uzun boylu değilsin, yeterince güzel değilsin, cildin yeterince genç görünmüyor, yeterince zayıf değilsin, yeterince güçlü değilsin, yeterince kaslı değilsin ve yeterince zeki değilsin."

Aguirre, büyük şirketlerin bu stratejiyle "Ürünlerimizi satın alırsanız, daha iyi bir insan olacaksınız" mesajını vermeyi amaçladıklarını sözlerine ekliyor.

ÖZ NEFRET VE DEPRESYON ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ

Öz nefretinin depresyonla yakından ilişkili olduğunu belirten psikiyatrist, bu iki durumun birbirine karıştırılmaması gerektiğinin altını çiziyor. Aguirre, depresyon tedavisi başarılı olsa bile öz nefretinin devam edebileceğini ifade ediyor.

Ebeveynlerin yaklaşımlarının, bu sorunların çözümünde kritik bir rol oynadığını vurgulayan Aguirre, anne ve babaların çocuklarını gerçekten dinlemesi gerektiğini belirtiyor:

"Bir çocuk gerçekten zorlandığında, onu teselli etmeye çalışmadan içtenlikle dinlemek büyük fark yaratabilir. 'Sen sevilen birisin. Bir sürü arkadaşın var. Her şey yoluna girecek' demek yerine, yaşadıklarının onlara ne kadar acı verdiğini dinleyin."

Sorunu hızlı bir şekilde çözmeye çalışmanın durumu daha da kötüleştirebileceğini ifade eden Harvardlı bilim insanı, "Buradaki amaç, sorunu çözmeye çalışmadan, en azından onlar dinlendiklerini hissedene ve siz de sorunu derinlemesine anlayana kadar onların yanında olmaktır" diyor.