1345 yılından beri varoluşunu sürdüren, Fransa’nın Normandiya bölgesinin başkenti Rouen’de yer alan La Couronne, Fransa’nın en eski restoranı olarak biliniyor, kabul görüyor. Rouen’in en işlek yerlerinden, sanatın ve türlü etkinliklerin kalbi olarak, hatta 1431 yılında Joan of Arc’ın yakıldığı meydan olarak da bilinen Place du Vieux Marché meydanında yer alan La Couronne, toplamda 6 farklı odadan oluşuyor. Dilerseniz 2 kişilik bir yemek yiyebileceğiniz gibi, isterseniz burada 120 kişiye varan bir etkinliği de gerçekleştirebileceğiniz alan mevcut.                                                                                                                         Restoranın sahibesi MS Cauvin ve oğlum Osman Uzun Dışarıdan bakıldığında meydanın mimarisiyle uyum içerisinde görünen La Couronne, içeriye adım attığınızda 1345 yılında kuruluş felsefesi olarak belirlenen, yurt dışındayken sürekli duyduğunuz “inn” kültürünü yaşatmayı başarıyor. Bu durum, yıllardan beri süregelen bir geleneğin nasıl yaşatılması gerektiğine dair harika bir örnek sunarken, aynı zamanda adım attığınız restoranda samimi ve içten bir atmosfer de hissetmenizi sağlıyor. Restoranın eşsiz tabaklarına dair konuşmadan önce, bu kadar köklü tarihi olan bir yerin, adından söz edilmesini sağlayan bir diğer olaya değinmek lazım. Belki hatırlarsınız, 2009 yılında Nora Ephron tarafından yazılan ve yönetilen Julie & Julia adında bir film vizyona girdi. Bu film, dünyaca ünlü şef Julia Child’ın yaşam hikayesini ve onun gibi yemekler yapmak isteyen bir blogger’ı anlatıyordu. Hikayede Merly Streep tarafından canlandırılan Julia Child, Fransız mutfağı konusundaki başarısıyla ünlü birisi. Ve Child’ın Fransız mutfağıyla tanışmasına vesile olan yer de tam olarak burası, yani La Couronne. Julia Child, 1948 yılında burayı ziyaret eden Child’a, yediği ilk Fransız mutfağına ait tabağı servis ettiğinde, Child deyim yerindeyse büyüleniyor ve akabinde Fransız mutfağına odaklanmaya karar veriyor. Yani La Couronne, tarihi yaşatmanın ve “inn” kültürünü gelecek kuşaklara aktarmanın da ötesinde, dünyanın en ünlü şeflerine de ilham veriyor. La Couronne’a gittiğinde bu hikayeden ilhamla tasarlanan bir tadım menüsüyle de karşılaşacaksınız. Tabii burada servis edilen menüler sadece bununla sınırlı değil. Sonbahar/Kış menüsünde, dilediğiniz gibi seçim yapmakta özgürsünüz. Lakin Şef Vincent Taillefer ve ekibinin elinden çıkan tabaklar, seçim yaparken zor anlar yaşamanıza sebep olacaklar. Belirtmekte fayda var, La Couronne’in en popüler tabaklarından birisi tütsülenmiş ev yapımı ördek ciğeri. Eğer Gourmet Harmony menüsünü seçerseniz, bu tabağın yanında vanilyalı ıstakozun, istiridyenin, salyangozlu risotto’nun, kırmızı şarapta pişmiş dana bonfilenin tadına bakabileceksiniz. Ana menüden seçim yapmak yerine, La Couronne tarafından özel olarak hazırlanmış, günün farklı zaman dilimlerinde servis edilen paket tadım menülerinden birini de tercih edilebilirsiniz. Karnınızı hangi menüyle doyurursanız doyurun, La Couronne’in tatlılarını da keşfetmeyi unutmayın. Fransız mutfağının eşsiz lezzetlerini keşfetmek için La Couronne harika bir durak. Hem geçmişi, hem de modernize edilmiş güçlü mutfağıyla, Paris’e yaklaşık 1 buçuk saat uzaklıktaki bu şehir, Fransa’yı yeniden keşfetmek için sizi bekliyor.