Yaklaşık 10 bin yıllık kesintisiz yaşamı boyunca İstanbul’un “kadın eli” değmiş kültürel mirasının keşfedileceği gezi programında, her gün farkında bile olmadan yanlarından gelip geçtiğimiz görkemli surları, manastırları, sarayları, kiliseleri, camileri, çeşmeleri, türbeleri, külliyeleri yaptıran etkili ve efsanevi kadınların unutulmuş, unutturulmuş ve gizli kalmış hikâyelerine kulak kabartılıyor. İstanbul’a kök salmış farklı medeniyetlerde kadının izini keşfe çıkmadan önce, Akdeniz kültür havzasının ürettiği “Tanrıçalar” üzerine sunumlarıyla tanınan, bağımsız araştırmacı Doğa Taşlardan, şöyle diyor: "Byzantion’un ‘koruyucu tanrıçası’ Artemis’ten, Osmanlı’nın gerçek ‘demir lady’si Hatice Turhan Sultan’a; Moğolistan’a gelin olarak gönderilen Bizans imparatorunun gayrimeşru kızı Maria’dan, sarayda gelini tarafından bir karşı darbeyle boğdurulan Kösem Sultan’a; Ayasofya’dan önce dünyanın en büyük Hıristiyan mabedini inşa ettiren Romalı prenses Anicia Juliana’dan, Hippodrom’da ayı oynatıcısı bir babanın imparatoriçeliğe yükselen kızı Theodara’ya kadar, şehri kadın gözünden görmeye, duymaya, duyumsamaya, hissetmeye ve anlamaya aracılık eden bu tarz ‘bellek tazeleme’ çalışmalarını önemsiyorum."