“Mankenden şarkıcı olur mu?” sorusu bir dönemin magazin dünyasını kasıp kavurdu. Ancak o günden bugüne internet yaygınlaştı, albüm satışları düştü, pop müzik elektronikleşti ve o eski mankenler DJ oldu! Birçok ünlü en az bir kez DJ setinin başına geçti. Peki DJ'lik nedir ve herkesin yapabileceği kadar kolay bir iş midir? Türkiye'de işletmeler de dinleyiciler de DJ kültüründen habersiz. DJ'seniz, hele bir de kadınsanız işiniz daha da zor. Konuyu, yıllardır profesyonel olarak DJ'lik yapan Berfu Beysanoğlu'na, nam-ı diğer “DJ Berfu”ya sorduk...

RÖPORTAJ: SEDA TÜRKOĞLU FOTOĞRAFLAR: MERT ALTUNCU

Sevgili Berfu, öncelikle seni biraz tanıyalım. Neler yaptın bugüne kadar? Şimdilerde ne yapıyorsun?

Doğma büyüme Ankaralıyım. Bilkent Üniversitesi, Turizm ve Otel İşletmeciliği mezunuyum. İngilizce ve İtalyanca biliyorum. Eğlence sektöründe birçok ünlü kulübün pazarlama ve halkla ilişkiler departmanlarında çalıştım. Hatta bir süre kendi İtalyan restoranımı işlettim. Daha önce de birçok işletmecilik deneyimim oldu. Son 7 yıldır da profesyonel olarak DJ'likle ilgileniyorum.

O zaman klişe bir soruyla başlayalım. Neden ve nasıl DJ oldun?

Ben de çok klişe bir cevap vereyim o zaman, müzik benim en büyük aşkım! Kendimi bildim bileli müzikle yatıp, müzikle kalkıyorum. Şan dersleri aldım, nota biliyorum. Çeşitli enstrümanlar çaldım: Klasik gitar, elektro gitar, ney, akordiyon, klavye… Fakat hiçbirini kendime ait hissetmedim. Demek ki benim enstrümanım DJ set-up’mış! (Gülüyor)

BÜYÜYÜNCE MADONNA OLMAK İSTİYORDUM

Çocukluğunda var olan bir hayal miydi bu?

Müzik yapmak her zaman hayalimdi. Çoğu çocuk ya öğretmen, ya doktor ya da astronot olmak ister. Bense büyüyünce 'Madonna' olmak istiyordum! Bu hayalim de daha sonraları iyi İngilizce konuşmamı, iyi dans etmemi, şarkı yazarlığı ve DJ'lik yapmamı sağladı. Tabi bir de çocukluğumu ve gençliğimi, bence tüm zamanların en iyi müziklerinin yapıldığı bir dönemde geçirmem büyük şans oldu.

Bestecilik, şarkıcılık, aranjörlük gibi şeyler denemedin mi?

Aslında Tanrı’nın bana verdiği en büyük yetenek şarkı yazmak ve beste yapmak. İnsanlar benim şarkılarımı dinlesinler istiyordum. Daha öncesinde birçok kez müzik yapma girişimim oldu. Bir albüme başladım ancak çeşitli talihsizlikler yüzünden çıkarmadım. Yaşadığım deneyimler bana çok güzel şeyler öğretti. Tek bildiğim şey insanlar için güzel müzik yapmak istiyordum ve bunu ne şekilde olursa olsun yapacaktım.

Peki sonra DJ'liğe nasıl geçtin?

Türkiye'de müzik yapmanın 'güvenli alanı' olarak DJ'liği gördüğüm için bu mesleğe başladım. DJ'likle birlikte en sonunda müzik yapma fırsatı buldum diyebilirim. Kurstan mezun olur olmaz da tüm cesaretimi toplayıp İstanbul'un en ünlü mekanlarından birinde parti düzenleyip kabine geçtim. Başta geçiş yapmayı (miks) bile doğru düzgün bilmiyordum. Şimdi aradan 7 yıl geçti ancak her gün yeni bir şeyler öğreniyorum.

Ne tür müzikler çalıyorsun?

Performanslarımda etkinliğe ve kitleye göre house, deep house, tech house, nu disco, chill out, 70’ler, 80’ler ve 90’lar (pop, rock, new wave) çalıyorum. Ne tarz çalarsam çalayım, performanslarımda beğenmediğim hiçbir parçaya sırf popüler diye ya da çok talep ediliyor diye yer vermiyorum. Bence insan sevdiği şarkıyı çalınca, dinleyiciye geçen enerji de çok güzel oluyor ve karşılıklı eğleniyoruz.

Sence DJ’ler tek bir türde mi uzmanlaşmalı yoksa her türde çalabilmeli mi?

Bence bir DJ kendini beslemek, iyi miksler yapabilmek için farklı müzik türlerini bilmeli. Bir tarzda değil, birçok tarzda uzmanlaşılabilir. Bu, kişinin ne çalmaktan zevk aldığına ya da ticari düşünüp düşünmediğine göre değişir.

Nerelerde çalıyorsun?

Kimliği ve tarzı olan her yerde. Lokasyonu çok önemsiyorum. Bir mekan ya elektronik müzik yapar, ya commercial, ya oldies-goldies ya da Türkçe. Bunların hepsinin bir arada olduğu yerlerde tam bir kakofoni oluyor.

DJ'lik son yıllarda bir anlamda 'moda oldu'. Bir dönem "Tarkan'ın baldızı" olarak tanınan Berna Öztürk'ten Yasemin Kozanoğlu'na, Gizem Özdilli'den Tuğba Özay'a kadar birçok kadın oyuncu, şarkıcı ya da manken DJ'liğe merak sardı. Sence neden?

90'larda albüm çıkarmak modayken 2000'lerde DJ'lik yapmak moda oldu. Bence bunun en büyük sebebi, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ücretsiz indirilen şarkılar ve albüm satışlarının düşmesi. Yapımcılar artık yüksek bütçeli prodüksiyonlara destek vermiyor. Albüm satışlarından para kazanmak zorlaşınca, sanatçıların tek gelir kaynağı 'ekstralar' oldu. Orkestranın ve solistin maliyeti yüksek olunca da işletmeler ve organizatörler bu kez, tek kişilik özgün performansların sergilendiği, insanların dans etmeye daha çok vakit bulduğu ve daha çok eğlendiği DJ performanslarını tercih etmeye başladı. Müzik yapmak isteyen birçok kişi de bu alana yöneldi. Her DJ de farklı parçalarla farklı bir performans sergilediği için tıpkı bir şarkıcı gibi müzikal anlamda isim yapması mümkün oldu. Üstelik sesinizin güzel olmasına gerek yok, elleriniz ve kulaklarınız çalışsın yeter!

Herkes bu işe merak salıyor ancak DJ’lik sanıldığı kadar kolay bir meslek mi?

Kesinlikle çok zor! DJ'lik yapan birinin öncelikle müzik kulağının çok iyi olması gerek. Gece geç saatlerde ve en az 4-5 saat aralıksız performans sergilemeye hazır olmak lazım. Gece hayatının dinamikleri ise çok yönlü. Bir yandan çok alkol tüketilen bir ortamda, eğlenmeye gelmiş bir dinleyici kitlesiyle, işletmenin ya da organizasyonun taleplerini karşılamak zorundasınız. O an tüm kontrol DJ'de; En ufak bir teknik hatayla ya da yanlış parça seçimiyle tüm enerjiyi dağıtabilirsiniz. DJ empat olmalı, ortamın aurasını sezip, ona göre çalmalı. Bu nedenle DJ'likte en önemli şey iyi bir miks ve bir sonraki parçadır!

Peki DJ'lik pahalı bir meslek mi?

DJ’lik pahalı bir meslek. Kulaklığımız, kullandığımız programlar, DJ set-up, alınan eğitimler... Bu mesleğe maddi yatırım yapmak da gerekiyor. DJ'lik için sadece teknik ve kişisel beceriler de yetmiyor, sosyal becerileriniz de olmalı. Bu meslekte başarılı olmak için mutlaka iyi bir çevreye sahip olmalısınız.

Peki, DJ'lik konusunda Türkiye'de olmaktan kaynaklanan ekstra zorluklar var mı?

Türkiye’de DJ olmak zor, tıpkı diğer her meslekte olduğu gibi. Ülkemizde ne yazık ki sanata kıymet verilmiyor, ki bence DJ’ler de birer sanatçı... Menajerlik sistemi tam oturmamış, işletmecilerin çoğu ne yaptıklarını bilmiyor. Bazen bir işletmenin aşçısı aynı zamanda müzik direktörlüğü yapabiliyor!

Bir de DJ'lerin kendi arasında olan sorunlar var. Çok fazla sayıda DJ'e karşın, kaliteli mekan çok az. DJ'ler arasında rekabet çok fazla ve ne yazık ki Türkiye'de bir mesleki birliğimiz yok. Hiçbir şey profesyonel yürümüyor. Ücretler arasında uçurumlar var. Kimi DJ gecede bir biraya çalışırken, kimi ise birkaç saatte binlerce lira alıyor. Müesseseler yeni işe başlayan DJ’leri ücretsiz ya da çok az ücretlerle çalıştırıyor. Bu da piyasa fiyatını düşürüyor. Çoğu kişi parasını alamıyor ya da kötü muameleye maruz kalıyor. Rekabetin, özellikle de haksız rekabetin çok olduğu bir piyasa. Bilgi ve deneyimden ziyade, Türkiye'de iyi bir çevren varsa iyi yerlerde ve iyi koşullarda çalıyorsun.

DJ'lik Türkiye'de hala bir meslek gibi değil de bir hobi gibi değerlendiriliyor. Bu konuda neler söyleyeceksin?

DJ'lik hobi değil, bir meslek. Öğrenme kısmının dışında, ne yazık ki Türkiye'de DJ'liği meslek haline getirmek zor. Bu işi amatör bir ruhla ve profesyonel bir şekilde yapmak lazım.

Eğer DJ'liği yakın çevrenize 'meslek' olarak kabul ettirdiyseniz daha zor bir aşamaya geçiyorsunuz: DJ'likte kariyer yapmak. Ülkemizde bu iş profesyonelce yürümediği için belirli kapılar tutulmuş ve oralarda çalmak çok zor. Piyasa, özellikle de İstanbul piyasası, birkaç kişi ve birkaç mekan arasında dönüp duruyor. Mekanlar iyi müzik ve kaliteli dinleyici peşinde değil, 'müşterisi' çok olan DJ peşindeler. Elbette çok profesyonel işletmeler ve DJ'ler de var. Tüm bu zorlukları göze alıp, sadece müzik aşkı olan kişiler bu işi meslek olarak yapabilir.

ERKEK OLSAYDIM DAHA İYİ YERLERDE OLURDUM

Bir de böyle bir piyasada 'kadın' olma durumu var. 'Kadın DJ' olmanın artıları ve eksileri var mı?

Kadın DJ olmanın bence eskileri daha fazla. Bir dönem 'Que' ve 'Play' tuşu nedir, 'bpm' nedir bilmeyen, kulaklık bile takmadan başkalarının setlerini çalan, eser miktarda ünlenip full dekoltelerle kabine geçmiş ve bu şekilde kendini DJ olarak lanse etmiş hemcinslerimiz yüzünden, bugün DJ'liği profesyonel olarak yapan ve bu işe gönül vermiş kadınlar ön yargıya maruz kalıyor. Tabi diğer yandan, bu işi iyi yapabilen kadın sayısı az olduğu için daha çok talep görüp, daha çok para kazanma şansımız da var.

Ancak yine de erkek olsam çok daha iyi yerlere gelebilirdim. Kimsenin önyargısı olmadan, değişik tekliflere maruz kalmadan, kendimi sürekli 'iyi çalıyorum' diye ispat etmek zorunda kalmadan...

Bu konuyu biraz açar mısın?

Bence kadın ya da erkek DJ yoktur, iyi DJ vardır. Zaten bir işletmenin özellikle 'Kadın DJ' diye tutturmasında art niyet arıyorum. Çünkü bu tip işletmeler kadın DJ’leri konsomatris gibi değerlendiriyor. İyi bir görüntü olsun, DJ dekolte giysin, masaları doldursun... Bu tarz işletmeler müzik ve eğlence sektörüne çok kan kaybettiriyor. Erkek DJ'ler çoğu kez özensizce kabine geçerken, kadın DJ'den ekstra güzel ve bakımlı olması bekleniyor. Bence kadın DJ de erkek DJ de dış görünüşünde biraz özenli olmalı ve en önemlisi iyi çalmalı! Tek kıstas bu.

Erkek meslektaşlarınızla sorun yaşıyor musunuz?

Erkek meslektaşlarımız kabini bize bırakırken ön yargılarından dolayı önce tereddüt ediyor, ancak iyi çaldığımızı görünce de bu sefer bizi kendilerine rakip görebiliyorlar. Neyse ki ben bu konuda çok şanslıyım ve bana yardımcı olan çok iyi erkek meslektaşlarım oldu.

DJ'DEN İSTEK PARÇA YAPILMAZ!

Ülkemizde genel olarak müziğin, DJ’lerin ve işletmelerin durumu nedir?

Bir çok mekanın müzik sistemine, müziğe gereken değeri verdiğini düşünmüyorum. Bazı yerlerde monitör bile olmayabiliyor. Kullandığımız DJ set-up'lar arızalı olabiliyor. Ses mühendisleriyle çalışmıyorlar. Çoğu yerde DJ kabini bile olmuyor. İnsanlar zar zor sığdıkları yerde DJ'lik yapmaya çalışıyor. Bu da DJ'in performansını olumsuz yönde etkiliyor.

Dinleyiciden yukarıda ve korunaklı olmayan DJ kabinleri yüzünden çeşitli 'isteklere' maruz kalıyoruz. 3-4 dakikada bir parça değiştirdiğimiz göz önünde bulundurulursa dikkatimiz kolay dağılabiliyor. Buradan DJ performansı dinlemeye/izlemeye gelenlere sesleniyorum: DJ'den istek parça yapılmaz!

Türkiye'deki dinleyiciler DJ'liği bilmiyor mu?

Türkiye'de işletmeler olduğu kadar dinleyiciler de DJ kültüründen habersiz. DJ'den şarkı istenmez. Oldu olacak müzik kutusuna para atsınlar. (Gülüyor) DJ Tiesto'yu dinlerken şarkı isteyebiliyorlar mı?

Peki, işletmecilerin bu konuda yapması gereken şeyler var mı?

Basit bir matematik var: İyi müzik yaparsan kulüp dolar! İşletmecilere ve organizatörlere bu konuda büyük iş düşüyor. Bir işletmeci trendsetter olmalı. Örneğin, CBGB’nin sahibi ve aynı zamanda Punk'un öncüsü kabul edilen Hilly Kristal'e göz atalım. Blondie, Iggy Pop, Talking Heads, The Police, Ramones, Patti Smith gibi isimlerin hepsi ilk olarak CBGB'de sahne aldı ve ondan sonra ünlü oldu. Çünkü iyi müzik insanları kendine çekiyor. Aynı şekilde disco ve dans müziği denilince Studio 54 ve Steve Rubbell'e bakmak gerek. Slyvester, Gloria Gayner ve Donna Summer gibi isimler de burada sahneye çıktıktan sonra ünlendi.

Bu işi para için mi yoksa zevk için mi yapıyorsun?

Bu iş zevk almadan yapılacak bir iş değil. Yabancı DJ'ler performanslarında maksimum 1,5-2 saat çalarken, bizler en az 4-5 saat çalıyoruz. Bu çok yorucu bir durum ve bir saatten sonra kulağınız duyarsızlaşıyor. Bu işten büyük paralar kazanan birkaç şanslı kişi var ve ben ne yazık ki onlardan biri değilim. (Gülüyor) Ancak DJ’lik benim kalbimin işi. Çok zengin olsaydım, hiç çalışmaya ihtiyacım olmasaydı da yine bu işi yapardım. Şimdilik DJ'liği mesleğe dönüştüremiyorum ve bunun dışında kendimi finanse ettiğim başka bir işim var. Bu anlamda DJ'lik, para için değil zevk için yaptığım bir şey. Üstelik bundan para da kazanıyorum.

TÜRKÜCÜLER BİLE ELEKTRONİK MÜZİK YAPIYOR

Şimdi biraz senden bahsedelim. Neler dinliyorsun? Çaldıklarından farklı şeyler dinliyor musun?

İşim gereği daha çok nu disco, house, deep house, tech house ve techno dinliyorum. Bunun yanında her tür müziği ruh halime göre dinliyorum. Tek kıstasım kaliteli olması. Ancak bunlar bir yana 80’lerin rock, new wave ve popunu çok seviyorum. 90’ların house’una aşığım. Artık maalesef pop müzik bitti. Elektronik müzik dünyayı ele geçirdi. Ve bizde buna ayak uydurmak zorundayız. Türkücüler bile elektronik alt yapı kullanıyor!

Müziğin konusunda nelerden besleniyorsun?

Çok fazla radyo dinliyorum. Yeni trendleri ve müzik listelerini çok yakından takip ediyorum. Fırsat buldukça Türkiye'yi ziyaret eden DJ'lerin performanslarını izlemeye gidiyorum. Farklı mekanları geziyor, sık sık meslektaşlarımı ziyaret ediyorum. Gece hayatı çok hızlı değişiyor ve bu mesleği yapmak için kendinizi sürekli güncellemelisiniz.

En beğendiğin DJ’ler kimler?

Hercules and Love Affair, Claptone, Amine Edge, Gene Farris, Audiowhores, Matador, Teenage Mutants, Purple Disco Machine, Kenny Summit, David Penn, Man Without a Clue, Super Nova, Sandy Rivera, DJ Fudge ve şu an adı aklıma gelmeyen bir çok kişi... David Vendetta, Avicii ve Diplo gibi isimleri ise çok ticari buluyorum.

Müzik kariyerinde bir sonraki hedeflerin neler?

Tek istediğim müziğimle insanları şifalandırmak ve en kısa zamanda kendi parçalarımın yapımcısı olmak. DJ'likte daha çok elektronik müziğe yönelmek istiyorum. Şarkı sözü yazarlığımı yapımcılığa dönüştürüp performanslarımda kendi parçalarımı çalmak istiyorum. Bir sonraki aşamada sadece DJ değil, şarkı sözü yazarı, besteci ve yapımcı kimliğimle müzik dünyasında ilerlemek istiyorum. Tabi bir de bunların dışında yurtdışı festivallerinde daha kalabalık kitlelere çalmak istiyorum.

GELECEKTE ROBOTLAR DJ'LİK YAPACAK

Son olarak elektronik müziğin müzik dünyasını ele geçirmesi ve diğer türleri “gölgede bırakması” hakkında neler düşünüyorsun?

Teknolojinin de etkisiyle her şey kolaylaşıyor. Belki de birkaç yıla kadar robotlar DJ'lik yapacak. Biraz fütüristik ve distopik olacak ama DJ'ler olarak az zamanımız kaldı! (Gülüyor)

Pop'un artık üretilmiyor olması çok üzücü. Sadece pop değil, rock ve punk da buna dahil. Elektronik müzik dışında satan bir şey ne yazık ki yok. Her ne kadar elektronik müziği sevsem de yapım aşaması o kadar basit ki bilgisayar programlarıyla yarım saatte bir parça çıkarabilmek mümkün. Müzik yapımına verilen emek azalınca az sayıda kaliteli eser ortaya çıkıyor. Oysa ki tüm dünyada insanlar hala pop müzik dinlemek istiyor. İşte bu yüzden 80'ler ve 90'lar çalan her yer dolup taşıyor.