Artık hayata veda etmek üzere olduğu günlerdeki hastane ziyaretlerimin sonuncusunda “Sıkıldım, burdan çıkınca beni içmeye götür” demişti. Ben de inanmadığım halde “Doktorla konuştum, haftaya taburcu ediliyorsun. Sulukule'ye gidelim abi” karşılığını vermiştim. O an gözleri dolmuş ve “Çok hınzırsın” diyerek, 10 ay önceki röportajımızda bana anlattığı yıllar önce yaşadığı Sulukule yıllarını hatırlamıştı. İşte o röportajın Sulukule bölümü... Roman vatandaşlarımızı çok sevdiğini biliyorum… Sulukule'yle ilgili anıların var mı? Pek çok kişi benim Roman olduğuma inandı. Roman değilim ama Sulukule’de dört sene yaşadım ben. Müziği daha iyi öğrenmek için oraya gittim, gönüllü bir şekilde. O insanların nasıl büyük yetenek olduklarını öğrendim. Farklı bir kültürdür orası. O canım Sulukule’yi yıktılar. Yazık ettiler. Sulukule’yi, Sultan Mahalleyi, Karagümrük’ü korumak gerekirdi. Müziğimizi sırtlayanlar Romanlar’dır. Her ne kadar Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde, halk evlerinde, radyoda musiki kültürü aldıysam da Sulukule benim için Oxford olmuştur. Dört yıl ve Sulukule... Kimbilir neler yaşamışsındır orada? (Gülüyor) Belli ki ağzımı arıyorsun. Ama beni tanıdığın için merak etmekte de haklısın. Evet, Sulukuleli Çingene Safinaz’ın kızına aşıktım. Adı bende kalsın, çok güzeldi, çok cilveliydi, çok saftı... Her Sevgililer Günü'nde onu hatırlarım. Bana verseler gözüm kapalı evlenirdim ama vermediler. asenses3 Neden vermediler? Çingene olmadığım için kızını vermedi Safinaz. Bir gün anılarını yazacak mısın? Anılarımı yazmam. Çünkü yazarsam her şeyi açıklamam gerekir ve bu durumda da pek çok kişi kırılır. Her kazanovanın hayatında farklı olaylar vardır. Ben bir kazanovaydım ve yaşadıklarım benimle mezara gidecek. Delikanlı adam birlikte olduğu kadınları açıklamaz. Bak, sana Çingene Safinaz'ın deliler gibi aşık olduğum kızının adını da vermedim, gizledim. Ancak geçmişte yaptığım hataların şimdi farkına varıyorum. Bakın, altı kez nikah masasına oturmam yanlıştı. Ancak doğru olan altı evlilikte sadece bir çocuğumun olmasıdır. Her evlilikten iki çocuk yapsaydım, bir düzine çocuğum olacaktı. Çok büyük bir sorumluluk olurdu bu. Atatürk ne akıllı adammış. Bak, evliliğinden çocuk sahibi olmadı. Siyasetten hep uzak kaldın. Oysa kapını çalan çok siyasi parti olmuştur... Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a kadar kapımı çalan çok oldu. Ancak benim politikayla işim olmaz. MHP’den de çok çağırdılar, hatta onlara da sıcak baktım ama sonuçta girmedim. Meclis’e girseydim, her gün olay çıkacaktı, hedef olacaktım. Hep yanlışım aranacaktı. Hayatımda her şeyi doğru yapmaya çalışarak vatanıma hizmet ettim. Ateşli bir Atatürkçü'yüm. Asker çocuğuyum. Babam, Kurtuluş Savaşı sırasında İzmir’e giren ilk subaylar arasındadır. asenses4 ADNAN ŞENSES'İN HAYATI... Önce üç damarı değiştirilen kalbi yordu onu, sonra da midesine musallat olan kanser. Midesinin tamamı alınsa da direndi, şarkılarına sığınarak müzikten kopmadı, “Allah canımı sahnede alsın” dedi. Ne var ki Türk müziğinin kıranta şarkıcısı Adnan Şenses de olsa, beklenen ama kabul edilmesi zor olan final değişmedi. Okmeydanı Memorial Hastanesi'nde olan ünlü sanatçı 25 Aralık 2013'te hayata veda etti. Geride kalan, onun bir ömür boyu biriktirdiği ve her zaman “En büyük zenginliğim” dediği hayranları, sevgileri, alkışları oldu. Bundan sonra şarkılarda, filmlerde yaşayacak olan Adnan Şenses'in hayatını 5. ölüm yıldönümünde bir kez daha hatırlayalım. MARANGOZLUKTAN ŞARKICILIĞA 1935 yılının ağustos ayında Bursa’da dünyaya geldi. Daha sonra ailesi önce Ankara’ya sonra İstanbul’a taşındı. İlk ve ortaokulu Karagümrük’te tamamladı. Babası onun marangoz olmasını istedi ama Şenses’in aklı fikri ve yüreği müzikteydi. Elbette her nimetin bir külfeti vardı. Adnan Şenses de gazinolarda sahneye çıkana kadar neler çekti, neler… “1956 yılında, babam iyice ustalaştığıma inanıp bana marangoz dükkanı açtı. Ama hayatım müzikti benim. Hele Zeki Müren’i dinlerken kendimden geçiyordum. Sonunda arkadaşlarımın da gazına gelerek, bir gün dükkana kilidi vurup kendimi Beyoğlu’na attım. Evden de kaçmıştım. Çünkü dükkanı kapadığımı duyan babam, beni görürse öldürebilirdi.” İSTİKLAL'DEKİ YAZIHANE Adnan Şenses, o dönemin ‘şöhret fabrikatörü’ olan Tikofiş Hasan’ın İstiklal Caddesi’ndeki bürosuna gitti… “Merhum Tikofiş, ben yalvarınca ‘Madem ısrar ediyorsun, oku bir şarkı da dinleyelim’ dedi. ‘Bir Kendi Gibi Zalimi Sevmiş Yanıyormuş’ şarkısına başladım. Tikofiş şarkıyı yarıda kesti; ‘Sesin karga gibi. Senden bir bok olmaz’ dedi. Yıkıldım, gözyaşlarına boğuldum. Yatacak yerimin olmadığını öğrenince, ‘O zaman bu yazıhanede kalırsın. Gelenlere çay verir, ortalığı süpürürsün’ dedi. Sevinçten uçtum.” asenses2 HAYATI GEMLİK'TE DEĞİŞTİ Adnan Şenses için başka bir hayat vardı artık. Turneler, konserler, ünlüler. Müzeyyen Senar’dan Safiye Ayla’ya kadar valizlerini taşıdığı ünlüler arasında mutluydu… Onun beklediği ise bir fırsattı… “Sonunda beklediğim fırsat çıktı. Gemlik’te Atlas Sineması’nda Sabite Tur konseri düzenlemiştik. Ancak konser saatinde Sabite Hanım gelemedi. Sahneye çıkıp seyirciyi oyalamak için Tikofiş’e yalvar yakar oldum. Sonunda ‘Tamam karga, çık bakalım’ dedi. Beni önce yuhalayan seyirci, üçüncü şarkıdan sonra alkışlamaya başladı. Tabii dördüncü şarkıda ben salya sümük ağlamaya başladım. Bu arada Sabite Hanım da sinemaya gelmiş ve beni dinlemiş. Sahneden inince ‘Tikofiş bu çocukla ilgilen, burnunun dibindeki yeteneği göremiyorsun’ demiş.” ALTI EVLİLİK YAŞADI Adnan Şenses o geceden sonra hızla yükseldi. Öyle ki, 1960’ta Tepebaşı Gazinosu’nda Zeki Müren’e rakip olarak çıkarıldı. Asıl yükselişi ise devrin en ünlü yıldızlarından olan Suzan Yakar’la tanışmasıyla başladı. ‘Fakir Şarkıcı’ adlı filmde başrolü oynadı ve 1962’de “Annen yaşında bir kadın, sakın nikahlanma” diyenler olsa da, dinlemedi ve evlendi. 1963 yılında da aralarındaki yaş farkı nedeniyle ‘ana oğul’ yakıştırılması yapılan Yakar ve Şenses boşandı. Bu arada Ankara Radyosu’na girdi ve 16 yıl görev yaptı. Sinemada 35 filmde rol aldı. Altın Plak dahil olmak üzere pek çok ödül aldı. İkinci evliliğini 1964’te Meral Tunalı ile yaptı. Dört yıl süren bu evlilikten Arzum adlı bir kızı oldu. Ardından Ayten Kahraman’la nikah masasına oturdu ama bu da kısa sürdü. Dördüncü evliliğini Londra’da Christine adlı bir İngilizle yaptı ve sonuç yine fiyaskoydu. 1984’te Hayal Devran’la evlendi, 6 ay sonra ayrıldı. Adnan Şenses’in altıncı ve son eşi Lale Şenses’tir. HER ŞEY MİDESİYLE BAŞLADI 1983’te sağlığı ilk alarmları vermeye başladı. Önce mide ameliyatı geçirdi. Sonrasında, alkol, sigara ve sahne stresi nedeniyle kalp hastası oldu. 1994 yılında ilk by pass ameliyatını yaşadı. 1999’da ise Amerika’nın Cleveland kentinde üç kalp damarına by- pass yapıldı. Ne var ki kısa sürede kendini toparladı. Bülent Ersoy ve Muazzez Abacı ile birlikte konserler veren Şenses’e kısa süre sonra mide kanseri teşhisi konuldu. Amerikan Hastanesi’nde altı saat süren ameliyatla midesinin tamamı alındı. Eşi Lale Şenses, o günden sonra onu hiç yalnız bırakmadı. Doktorların “Mucize” dediğini gerçeğe dönüştüren Şenses, kapısında ambulansın sahne kenarında doktorun beklediği Günay'da sahneye bile çıktı. Gecelere katıldı, single'lar yaptı, klipler çekti. “Benim niyetim sahnede ölmektir” diyen Adnan Şenses, 25 Aralık 2013'te hayata, sevenlerine ve canından çok sevdiği Türk müziğine veda etti. asenses