Filmin adı Hep Yek 3 (Titrettin Beni)... Seyirci filmi izlerken titreyecek mi ve neden titreyecek? Ali Sürmeli: Gökhan Yıkılkan buldu lafı. Seyirciyi yine esprilerin yüzünden ve kahkahadan titretecek diye ummuştum, öyle de oldu. Gökhan Yıkılkan: Ben zaten 3 filmdir titriyorum, güzel bi motto oldu, bilen bilmeyen herkesin ağzına dolandı, nereye gitsem herkes 'Titrettin beni' diye bağırıyor titreyerek. İnanın onların niye titrediğini hala anlamış değilim (gülüyor). Bize filmdeki rollerinizi kısaca anlatır mısınız? A.S: Benim oynadığım Nizam Baba karakteri, akıllı insanların çocuğunu hapisten kaçıramayacağını düşündüğü için Altan ile Gürkan’a son bir şans vermek istiyor. GK: Gürkan karakteri hayatın her alanında yırtmaya çalışan biri ve konu her ne olursa olsun amacına ulaşmak için çok Makyevelist bir tavırda. Etrafındaki herkesi çok hızlıca satıp, hedefine ulaşmaya çalışıyor ve olabildiğince dünyanın en dürüst yalancısı. Ali Bey projeye nasıl dahil oldunuz? A. S: Gökhan Yıkılkan yüzünden oynadım bu projede. Teklifi o iletti bana. O kadar sevimli ki hayran olduğum bir oyuncuydu zaten. Kendisi dostum ve arkadaşımdır. En yetenekli gençlerimizdendir. Onunla birlikte aynı filmde görünmek istedim. Avantür komedi tarzındaki filmlerin oyuncu açısından avantajı var mıdır? A.S: Bir şansımızı deneyelim dedik. Açılışı 150 bin ile yapan filmimiz bugünden itibariyle de seyirci sayısı giderek yükseliyor. Demek ki başarılı olmuş. G.K: Serinin üçüncü filmini yaptık ve ilk haftasında hem kendi rekorunu hem de salon sayısına oranla haftanın rekorunu kırdı. Avantajı var gibi duruyor. Komedi mi avantür mü yoksa dram mı? Hangi tarz rolleri kendinize daha yakın ve uygun görüyorsunuz? A.S: Senaryosu güzel olduktan sonra yakınlık uzaklık yok. İnandığım tüm projelerde yer alırım. Eve ekmek götürüyorum neticede. G.Y: Şu bana yakın bu bana uzak diyemem. Ben bir oyuncuyum ve bana verilen rolü en iyi şekliyle ortaya koymak görevimdir. Komedi, avantür ya da dram farketmez, her tarzda da başarıyı yakalamak için elimden geleni yaparım. Ben oyuncuyum, neyi seversem o olurum ve onu oynarım. İkiniz de tiyatrodan geldiğiniz için sormak istiyorum. Ülke genelinde tiyatronun durumunu ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? A.S: Türkiye'deki tiyatronun durumunu gayet iyi görüyorum, daha da iyi olacağına inanıyorum. Bu arada gençlere de güveniyorum. G.Y: Tiyatro her geçen gün daha iyiye gidiyor. Her gün yeni alternatif sahneler hayatımıza giriyor ve yenilikçi oyunlar ortaya koyuluyor. Seyirciler de bu durumu destekliyor, yenilenen tiyatrodan çok umutluyum. Tiyatronun gelişimi asıl bundan sonra olacak, yürekten inanıyorum. Tiyatro mu sinema mı televizyon dizileri mi? A.S: Doğrusunu isterseniz sanatta ayrım olmaz, nerede icra ettiğinin de önemi yoktur. Tiyatro, sinema, televizyon farketmez. Her üçü de olur, ayrım yapmıyorum. Yeni bir şey icad olursa da mutlaka haberim olsun, macerayı severim ben. G.Y: Hepsinin oyunculuk tarzı başka. Ama son dönemde beni sinema daha çok heyecanlandırıyor. Sıkı bir tiyatronun tadı da çok başka olur, ona da asla hayır demem Siz gülmenin gücüne ve şifasına inanıyorsunuz... G.Y: Evet, gülmenin gücüne ve şifasına inanıyorum. Gülerek kanseri bile yenebiliriz. Ayrıca bunu ben demiyorum, bilimsel bir açıklama bu. Mutluluk öylesine güçlü bir hayat bağlılığı yaratıyor ki, kanser hücrelerini bile öldürüyor. Siz gülmenin gücüne inanır mısınız? A.S: Gülmek çok önemli... Dünyayı değiştiren, ruhu güzelleştiren ve insanla hayvanı birbirinden ayıran tek şey o. Elbette gülmenin gücüne inanıyorum. Bu filmin süresi, şayet yanlış bilgi edinmediysem, 1 saat 35 dakika... Bölüm süreleri neredeyse 3 saate ulaşan dizileri izleyen seyirciler, acaba filmin süresini yadırgar mı? A.S: Einstein’ın dediği gibi 'Zaman izafidir'. Keyifle geçirdiğin 1,5 saat kısadır ama sıkıldığın 10 dakika bir türlü geçmek bilmez. O yüzden film süresinin dizilere göre kısa olmasının önemi yok. G.Y: Üç saat süren dizilerde 5’er dakikalık klip tadında bakışmalar izliyoruz zamanı doldurmak için. Biz bu komedi tarzı filmde 5 dakika bakışsak asıl o zaman bizi topa tutarlar. Ayrıca komedi tarzı bir çalışmada insanları 3 saat güldürmek zor olsa gerek. Bu nedenle komedi tarzı dizi yapanların ve yazanların Allah yardımcısı olsun. Dizi setlerindeki ağır çalışma koşulları sizi de çok etkilediği için bir dönem oyunculuğu bırakıp emekli olacağınızı söylemiştiniz. O koşullar sizi canınızdan mı bezdirmişti? A.S: Doğrusunu söylemek gerekirse dizilerdeki çalışma koşulları ve çok uzun zamanlarda sette kalmak her canlıyı canından bezdirebilir. Beni de canımdan bezdirmişti. Siz ne düşünüyorsunuz dizilerin ağır çalışma koşullarıyla ilgili olarak? G.Y: Asgari koşullarda çok daha kaliteli ve güzel işler çıkacağını düşünüyorum. Ancak o zaman daha mutlu, daha verimli ve başarılı olunabilir. Tiyatro ve dizi çalışmalarının yoğunluğu yüzünden hayatı ıskaladığınızı söylüyordunuz. Hala aynı fikirde misiniz? A.S: Hayatı ıskalamadan sanatçı olunmuyor ki. Çok sevdiğim bir yazar ‘Sanatçılar sizin gibi hayatı dolu dolu yaşamazlar. Tanrının yardımcılarıdır onlar’ demiş ve çok güzel söylemiş. Yoksa bir yazarın, masa başında aşk, macera, serüven yazmasını nasıl açıklayacağız. Siz bu konuda neler söylersiniz? G.Y: Ali abi o kadar güzel açıkladı ki altına imzamı atıyorum. Yeni hazırlıklarınız ve yeni projeleriniz var mı? A.S: Tabi ki yok. Çünkü sağlık koşulları yüzünden. Nasılsınız diye soranlara memleket gibiyim diyorum. Bugünlerde bizim sektörde hava çok sisli, önümüzü göremiyoruz. G.Y: Her zaman yeni projeler var. Yeni bir film senaryosu yazıyorum, tüm sahnelerinin ve mizah türünün benim olacağı bir iş olacak. Bu filmde icracı sanatçı olmaktan ziyade, senaryonun da altına imzamı atıyorum. Gelecek sezon için hayatımdaki komik anları anlattığım bir tiyatroya hazırlanıyorum.