Augustus Tapınağı'nın daha önceki yıllarda Frig tanrıları Kibele ve Men'e adanmış fakat zaman içerisinde aldığı ağır hasarlar sonucunda yıkılmış olan bir kutsal mekanın üzerine inşa edildiği düşünülüyor. Milattan Önce 25-20 yılları arasında, son Galat hükümdarı Amintas'un kızı Pilamenes tarafından, Roma İmparatoru Augustus adına bir bağlılık nişanesi olarak yaptırılmış. 21. yüzyıla gelene kadar birçok depreme ve hava kirliliği gibi diğer yıkıcı çevresel etkenlere maruz kalan tapınağın duvarları büyük oranda yıkılmış ve içinde bulunan yazıtlar da zarar görmüş olsa da, tarihin farlı dönemlerinin izlerini burada görebilmek mümkün. [caption id="attachment_6998665" align="alignnone" width="1200"] (Fotoğraf: DepoPhotos)[/caption] Yapılan arkeolojik araştırmalar ile daha önceki zamanlarda şehri ziyarete gitmiş yabancı turistlerin bıraktıkları gravür ve betimlemelerden yola çıkılarak tapınağın yıkılmadan önce etrafı sütunlarla çevrili, dikdörtgen planlı bir yapı olduğu biliniyor. Bu sütunların birbirine paralel olarak, uzun duvarlarda on beşerli, kısa duvarlarda altışarlı gruplar halinde yan yana sıralandığı; ayrıca binanın ön kapısında dört, arka cephesinde de iki tane sütun yeri olduğu tespit edilmiş. 5. yüzyıl dolaylarında, Bizans İmparatorluğu döneminde cephelere pencereler açılmış ve bir kilise haline getirilmiş. Günümüzde, yalnızca iki yan duvarı ile kenarları işlemeli olan kapı kısmı ayakta kalabilmiş. [caption id="attachment_6998667" align="alignnone" width="1200"] (Fotoğraf: DepoPhotos)[/caption] Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Kutsal Roma İmparatoru I. Ferdinand'ın diplomatik temsilcisi olarak İstanbul'a gönderilen Flaman diplomat Ogier Ghiselin de Busbecq, Augustus Tapınağı'na yaptığı ziyaret esnasında binanın duvarlarına kazınmış olan İmparator Augustus'un vasiyet metnini ilk keşfeden kişi de kendisi olmuş. İmparator Augustus'un hayattayken yaptığı işleri anlatan Res Gestae Divi Augusti'nin bir kopyası da Augustus Tapınağı'nın duvarlarına işlenmiştir. Roma'daki orijinal yazıt kaybolduğu için bu metnin günümüze ulaşmış olan tek tam kopyası. Yapı, bu yüzden tarihçiler tarafından 'Monumentum Ancyranum' (Ankara Anıtı) olarak adlandırılıyor. [caption id="attachment_6998666" align="alignnone" width="1200"] (Fotoğraf: DepoPhotos)[/caption] Kırmızı boyayla ve iki farklı dilde kaydedilen metinlerden Latince olanı, yapının ante duvarlarının pronaos'a (ön oda) bakan yüzüne; Grekçe olansa güneydoğudaki cella (kutsal bölüm) duvarının dışa bakan tarafına yazılmış. Latince metinde imparatorun rahipleri ve onların görevleri boyunca gerçekleştirdikleri işleri anlatan bir liste yer alırken, Grekçe metinde ise daha sonraki dönemlerde yaşamış olan bir rahiple alakalı bilgiler bulunur. Roma tarihi açısından çok büyük bir öneme sahip olan Ankara Anıtı, dünya tarihi içinde değerlendirildiğinde de evrensel bir kültürel mirası.