Muğla'nın Kavaklıdere ilçesine bağlı Derebağ Mahallesi'nde yer alan, Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerine ait yapıların bulunduğu Hyllarima Antik Kenti'nde, Muğla Valiliği, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Kavaklıdere Belediyesi ve Muğla Müze Müdürlüğü tarafından yapılan temizlik çalışmasının ardından kazı çalışmalarına devam ediliyor. 2 kilometre uzunluğunda surlarla çevrilmiş Hyllarima yerleşimi, tiyatro, meclis binası, agora gibi önemli yapıları bünyesinde barındırıyor. Kentteki sur duvarları ve anıtsal teras duvarlarında kullanılan taşlar doğrudan yerleşimin bulunduğu bölgeden temin edilmiş, anıtsal yapılarda kullanılan mermerlerin ise kentin doğusundaki mermer ocaklarından getirildiği öngörülüyor. KENTİN TARİHİ MİLATTAN ÖNCE 4. YÜZYILA DAYANIYOR Roma döneminde sikke basmış kentlerden birisi olan Hyllarima Antik Kenti'nde proje kapsamında Doç. Dr. Bekir Özer'in bilimsel danışmanlığında kazı çalışması yürütülüyor. Geçen yıl başlayan çalışmaların bu yıl da devam ettiğini anlatan Özer, kentte tiyatro ve tümülüs (mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepecik) alanında çalışma yürüttüklerini dile getirdi. Kentteki tümülüs yapısının, bölgenin diğer yerleşim yerleri ile kıyaslandığında, yerleşimin içerisinde bulunduğuna dikkati çeken Özer, kentin milattan önce 4. yüzyıl ortalarından sonra inşa edildiğini dile getirdi. Bu yıl kazısı tamamlanan Helenistik Dönem'e ait tiyatro binasının bulunduğunu anlatan Özer, şunları söyledi: "Buranın bölgenin en iyi korunmuş tiyatrolarından olduğunu ve  2 bin kişilik olduğunu söyleyebiliriz. Tiyatroda yaptığımız araştırmalarda kentin kuruluş aşamasının hemen sonrasında tiyatronun inşa edildiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki yıl kentin kimliğini oluşturan meclis binası, agora ve ana kaya içerisine açılmış mekan sıralarında kazı çalışması yapacağız." Özer, Hyllarima Antik Kenti'ni yakın civardaki yerleşimlerden ayıran en önemli özeliklerinden birisinin çok iyi korunmuş sur duvarları olduğunu vurguladı. Yapılan ön araştırmalara göre sur duvarlarının inşasının, 4. yüzyılın ikinci yarısında başladığını anlatan Özer, sur duvarlarının üzerindeki "Doğu kapısının" en önemli kalıntılardan birisi olduğunu ifade etti. (AA)