Mert Fırat, Türkiye’nin en yoğun tempolarından birisine sahip bir oyuncu. Onu kah bir sinema filminde, kah tiyatro sahnesinde, kah sosyal sorumluluk projesinde görebiliyoruz. Ünlü oyuncu şimdi de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) İyi Niyet Elçisi oldu. Çocukluğundan bu yana dek sosyal sorumluluk projelerinde yer aldığını anlatan Fırat, yeni görevinde başta cinsiyet eşitliği olmak üzere, mülteci hakları, emek eşitliği, doğru kalkınma konularıyla ilgili çalışmalar yürüteceğini açıkladı. Önümüzdeki dönemde başta Yol Ayrımı, Arif v 216, En Yakın Arkadaşım Evleniyor filmlerinin yanı sıra, Joseph K. oyunu ile de izleyicilerin karşısında olacak olan Mert Fırat, hayalindeki Türkiye’yi ile şöyle anlattı: “Demokrasinin, adaletin tartışılmaz olduğu, kadın hakları probleminin aşıldığı, hepimizin barış içinde yaşadığı, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye hepimizin hedefi. Bu söylediğimin arkasında durmayacak tek bir kişi, tek bir lider yoktur.” Türkiye'de STK'lara karşı soğuk bir bakış var. UNDP'nin 'İyi Niyet Elçisi' olarak rolünüz bu anlamda akıntıya karşı kürek çekmeye benziyor, katılır mısınız? Aslında bir yandan tabi zorlu, ama bir yandan da beklediğimizden başka bir şey var. Aslında sivil toplum kirletilmediğinde, vaatler gerçekleştiğinde, kişiler için çok kapı açıyor. Birçok insanın ilgilendiği, zaman ayırdığı, maddi manevi destek olduğu bir alan. Bu kültür de bizde, Osmanlı'dan başlayıp, Cumhuriyet'le gelişen bir yapı. Tımar sisteminden tutun da vakıf sistemine kadar gelişmiş bir kültür var. Destek ve yardımlaşma zaten aslında köklerde var. Cumhuriyetin en önemli kalkınma ayaklarından birisi Köy Enstitüleri ve Halkevleri. Usta-çırak ilişkisine kadar uzanan destekleşme hikayesi var. İmece kültürü yaygın bir kültür. Yeter ki güvenilirlik olsun. Güvenilirlik olmayınca insanlar mesafeli bakıyorlar sivil toplum kuruluşlarına. Böyle problemlerle karşılaşıyoruz, ama bunun rahat aşılacağını düşünüyorum. UNDP'nin İyi Niyet Elçisi olma kararını aldığınızda kendinize vaadiniz ne oldu? Bu görev bittiğinde neleri gerçekleştirmeyi planladınız? Benim için bu hedefler sonrasında belirlenecek, iki yılda yaptığımız çalışmalar var. Kadın girişimciliğinden tutun da, birçok derneğin ve kurumun yaptığı çalışmalara dikkat çekmek anlamında katılımda bulundum. Mesela GAP'tan, İstanbul’daki ve Ankara'daki kadın cinsiyet eşitliği zirvesine kadar uzanan farklı çalışmalarımız oldu. Onlarda etkin bir şekilde görev aldım. Dolayısıyla burada hedefler zaman içinde oluşacak. Sizin öncelikli olarak çalışacağınız alanlar hangileri olacak? Kadın ve cinsiyet üzerine çalışmalara öncelik vereceğim. Dünya nüfusunun yüzde 50'si kadın. Eğer kalkınmadan, gelişmeden bahsediyorsak, öncelikle bu cinsiyet eşitsizliğini kaldırmamız gerekiyor. Tüm, savaş, barış, gelişim başlıklarının üzerinde bu sorun var. İki kişiden birisi eksikse iş yapamazsın. Bu durumu eşitlemek zorundayız. Bu cinsiyet belasından kurtulmamız lazım. Ama ben dünyanın ilerlemesini olumlu buluyorum. Basında duyduğumuz can sıkıcı haberler, kıyafetinden dolayı saldırıya uğrayan kadınlar gibi olayları kenarda tutarak söylüyorum. Bunların yanı sıra, bu haberlerin 5 katından fazla yapılan önemli kadın çalışmaları var. Çok ciddi kadın girişimcilerimiz, yöneticilerimiz var ve büyük şirketleri yönetiyorlar. depophotos_15300852 Suriyeli mültecilerle ilgili de çalışmalar yürüteceksiniz. Toplumda, basında bu konuyla ilgili ırkçılığa varan yaklaşımlar görebiliyoruz. Bunu tamir etmek nasıl mümkün olacak? Diyaloğu geliştirmek, doğru anlatmak gerekiyor. Türkiye'deki benzeri etnik gruplarla ilgili bir önyargı oluşmuş. Bilinenin aksine Suriyeliler'in herhangi bir imtiyazı yok mesela. Anlatılan şeylerin çoğu doğru değil. Bunu netleştirmek ve doğru bilgiye erişmek lazım. Burası bir göç ülkesi, aslında hepimiz göçmeniz. Kimse hiçbir yerin gerçek sahibi değildir, hepimiz yolcularız. Tabii ki, yaşadığımız topraklara emek veriyoruz. Hep beraber aynı emeği verip, kolektif bir şekilde bir bütünün, ülkenin parçası oluyoruz. Savaş zamanı bizim de benzeri durumlarımız olmuş, yokluklar çekmişiz. Biz göçebe bir toplumduk zaten, yerleşik hayata sonradan geçmişiz. Bizim, Yörüğüyle, Çerkesiyle, Kürdüyle, Türküyle, Boşnağıyla, Bulgar göçmeniyle anlattığımız binlerce hikayemiz var. Dolayısıyla, bu toprağın üzerinde Suriyelileri anlayamayacak son kişiler bizler olmalıyız. Bu arada şu da anlaşılabilir, bir ilin sahip olduğu nüfusun iki katından daha fazla mültecinin olması insanlarda psikolojik bir sorun doğurur. Burada da oralardaki yönetim, insanların birbirleriyle iletişimini kuvvetlendirmek, entegrasyonu sağlamak, doğru kent planlaması yapmak, doğru kaynak yönetimini gerçekleştirmek zorunda. ‘BEN BİR ARACIYIM, MAKAM KAYGIM YOK’ Yaşanılan problemlerle ilgili elinizi taşın altına sokmaktan çekinmeyen birisiniz. Bu size ekstra bir sorumluluk da katıyor. Bunu nasıl yönetiyorsunuz? Bunun için özel bir şey yapmamaya çalışıyorum. Benim bir makam kaygım yok. UNDP dahil, bu tarz çalışmalarımda maddi kazancım yok. Ben bir aracıyım. Sorumluluk duygum da, yer aldığım yapılar içinde devam ediyor. Fırsat gibi görüyorum bu çalışmaları. Hayalinizde nasıl bir Türkiye ya da dünya var? Demokrasinin, adaletin tartışılmaz olduğu, kadın hakları probleminin aşıldığı, hepimizin barış içinde yaşadığı, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye hepimizin hedefi. Bu söylediğimin arkasında durmayacak tek bir kişi, tek bir lider yoktur. Toplumsal barış, adalet, demokrasi istiyoruz. Benim politik angajmanım yok. UNDP siyasetler üzeri bir yapı benim için. Bunların hepsi iyilik için, ülkemiz için attığımız adımların daha da görünür kılınmasını sağlayacak. UNDP, Türkiye ile 51 yıldır birlikte çalışıyor. JOSEPH K.’YI OYNARKEN ÇOK EĞLENİYORUM Geçen yıl sanatçı arkadaşlarınızla DasDas'ı açtınız. Beyoğlu Sineması'na da destek oldunuz. Moda Sahnesi de çok ortaklı. Bütün bu dayanışma, kolektif çabaya dayalı çalışmaların size etkisi ne? Moda Sahnesi ile başladı dört yıl önce bu iş, orada 12 ortağız. Arkasından Bursa Görükle'de Sanat Mahal'i 10 ortakla açtık. DasDas'ta da 5 ortağız. Yaklaşık 30 kişiyle birlikte çalışıyorum. Herkesin sorumluluk aldığı bir durum var. Bunlar, kültür hayatına katkı sağladığı sürece beni heyecanlandırıyorlar. mert-firat1 Tom Basden'in kaleme aldığı Joseph K.'yı sahneliyorsunuz DasDas'ta. Böyle bir karakteri oynamak nasıl?  Tom Basden gibi bir komedyenin uyarlaması. Oyun çok eğlenceli, ben oynarken çok eğleniyorum. Trajedisi bir yana çok keyifli. AYRICALIKLI SINIFLANDIRMALAR PEŞİNDE KOŞMADIM Tüm bu çalışmalarınız, üstlendiğiniz sorumluluklar içerisinde sizi en çok heyecanlandıran hangisi? En çok oyunculuk diyebilirim. Bütün anlamda oyunculuk tabii. Tiyatrocu denir ya, öyle bir şey değil. 'Tiyatrocu' kelimesini anlamıyorum, tiyatrocu da değilim, oyuncuyum. Sinemacı, tiyatrocu derken sanki bir şey satıyormuş gibi geliyor. Niye öyle deniyor ki! Oyuncuyuz biz. Eğer bu bize sınıfsal ya da entelektüel bir üstünlük sağlayacaksa ben ona katılmıyorum. Ben öyle ayrıcalıklı sınıflandırmaların peşinde koşmadım. "Ben tiyatrocuyum, arkadaş dizici" diyenlerin de sanatçı olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir üstünlük kurulmaya çalışılıyorsa, onun doğru bir bakış açısı olduğuna inanmıyorum. Benim için oyunculuk başlığı altında olan her şey beni heyecanlandırıyor. Onları da aldığım paraya, harcadığım zamana göre ayırmıyorum. 5 milyona da ulaşsa, 2 kişiye de ulaşsa seyirci aynı seyirci. Rol olarak da öyle görüyorum. En küçük rol, en büyük oyuncudan büyüktür. Al Pacino'dan da büyüktür (Gülüyor). ‘BAZI GÜNDEMLER YAPAY’ Basın, düşünce ve ifade özürlüğüne yönelik baskılarla ilgili bir şey söylemek ister misiniz? Şu an dönen gündemle ilgili insanların algısında mutlak bir şey oluşamıyor. Kaygan bir zemin oluşturuluyor. Ben o gündemle ilgilenmiyorum. Bazı gündemlerin yapay olduğu kanısındayım. Cumhuriyet'in yazarlarının, birçok gazetecinin temellendirilmemiş suçlarla, özgürlüğünü, emeğini talep eden insanların içeride olması gibi... Bunların hepsi itidalli bir biçimde tekrar oturulup düşünüleceğini umut etmek istiyorum. Bu ayrışmanın kimseye faydası yok. Bizim daha çok aykırı seslere, farklı fikirlere ve o fikirlerin daha çok duyulmasına ihtiyacımız var ki, konuşarak anlaşabilelim. Bu şekilde gittikçe sorunları içinde tutan ve çözemeyen bir topluma doğru ilerleyeceğiz. Bizlerin gündemi, daha ileriye doğru olmalı.