NİL SOYSAL 1957’den 2018’e… Sinema sevdası ile dolu 61 yıllık bir mesleki yaşam öyküsünün kahramanı o! Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en uzun ömürlü şirketi Erler Film’in kuruculuğu ve bugüne lider olarak gelişi… Hakkıyla kazanılan onlarca büyük ödül… Dönemin en büyük sinema salonlarının işletmeciliği… İtalya, İran, Hong Kong, Fransa ve Yunanistan’la imza atılan ortak yapımlar… Video ve video kasetlerle ilk tanışma… Uydu ve uydu antenlerle dünyaya açılma… Özel televizyonlarda ilk televizyon dizileri… İlişkilerin en gergin olduğu dönemde çektiği “Yabancı Damat” adlı dizi ile Türk-Yunan ilişkilerine sağladığı pozitif katkı nedeniyle dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Avramopulos tarafından gerçekleşen ziyaret… Türkiye’nin ilk ve tek, Avrupa’nın ise az sayıdaki sinema müzelerinden birinin kurulması… Türk Sineması’nın kanunlara kavuşması… “İlk”lerin adamı diye de ünlenen yönetmen, yapımcı, işletmeci Türker İnanoğlu, bugün 82 yaşında… Başta akciğer kanseri olmak üzere ciddi sağlık sorunları var. Ciğerinden bir lop alınmış, aort damarından tehlikeli bir ameliyat geçirmiş. Yüzündeki çok tehlikeli bir kanser türü olan “malign melanom” altı saat süren bir ameliyatla temizlenmiş! Gözleri çok az görüyor. Çünkü “Sarı Nokta” hastası ve tedavisi yok! İnanoğlu bu yönüyle de “ilk”lerin adamı!... Hâlâ işinin başında.. Hâlâ televizyon dizileri reyting rekorları kırıyor ve hâlâ yeni projeler üretiyor… Başarıları kadar azmi ile de herkese örnek olan, son zamanlarda yeni çıkardığı Afişlerle Türk Sineması adlı kitapla medyada sıkça yer alan Türker İnanoğlu, nam-ı diğer BAY SİNEMA ile hem kendi hayatının, hem de sinemadan siyaset dünyasına kadar bir döneme damgasını vuran isimlerin merak edilen yönlerini konuştuk… turkerinanoglu2‘SEKSAPELİ VARDI...’ Size “İlklerin Adamı” diyorlar. Bunun içinde keşifler de var. Türkan Şoray ilk keşfiniz miydi? Çan Film’de yönetmenlik yapıyorum. Köyde Bir Kız Sevdim’i çekiyoruz. Başrolde Emel Yıldız var. Emel sonra bıraktı bu işleri. Kendini hayvanları korumaya adadı. “Panter Emel” diye ün yaptı. Genç bir köylü kızını oynayacak filmde. Ama yaşı da ileri biraz. İçime hiç sinmiyor benim. Mecburen başladık. İki gün çektik biz filmi. Üçüncü gün sabah Emel bir kızla geldi sete! O güne kadar ben böyle bir şey görmedim hiç! Gözler ahu… Yeşil bir manto üstünde… Kenarda oturuyor ama, bakışlar filan öyle böyle değil! Müthiş etkileyici. Kızın bir seksapeli vardı! Çan Film’in sahibi Zeki Çan’a; filmin selameti bakımından “Bunu alalım” diye ısrar ettim. “Dünyanın masrafını ettik, olmaz” dedi. Dayattım ben. Sonunda; “Tamam” dedi. Ama nasıl yapacağız? Emel’in alt katında kiracıymış bunlar. Sulukule’nin biraz üstündeki bir mahallede oturuyorlar. Sultan Mahallesi yanılmıyorsam. Suat diye bir prodüksiyon amiri vardı. Dedik ki; “Git oğlum, çaktırmadan annesini bir davet et.” Ertesi gün geldi annesi. Dedik ki; “Senin kızını oynatacağız başrolde.” 500 lira verdik. Büyük para mı? Yok canım. Yani onlar için büyük para da. Paradan daha önemlisi başrole çıkıyor. Ortaokul üçüncü sınıfta daha. Fatih Ortaokulu’nda okuyor. Ama irice bir kız. Öyle böyle değil, çok gösterişli!... Panter Emel’e nasıl söylediniz? Söyleyemedik! Türkan’ın anneannesi ile dedesi çok muhterem insanlardı. Fatih’te iyi de bir muhitte oturuyorlardı. İlk önce bunları Emel’in evinden çıkarmak lazım diye düşündüm. Dedim ki; “Gidin orada oturun”… turkerinanoglu3 “BABASI POLİSTİ!...” Baba nerede? Polisti baba. Yıllar önce ayrılmışlar annesiyle. Aldık biz Türkan’ı başladık. Ama bu arada Emel her gün telefon ediyor. “Ne zaman geleceğim” filan diye sorup duruyor Suat’a. Suat da atlatıyor. Üç gün sonra patladı olay!. Geldi yapımcının başına. “Sizi mahkemeye vereceğim” diye kıyameti koparıyor. Nereye veriyor! Filmdeki alacağı parasını almıştı zaten… “İLK FİLMDE PATLADI!” Türkan yetenekli miydi peki? Çok yetenekliydi. Hatta müthiş yetenekliydi. O filmle patladı zaten. Boşuna “Sultan” olmadı. Çok hırslıydı. İşini çok seviyordu. Gelmiş, geçmiş, gelecek, gidecek en büyük yıldızdır Türkan. Her şeyi ile… İşe olan saygısı, terbiyesi, oyunculuk kabiliyeti ile çok önemlidir. n “Türker İnanoğlu olmasaydı ben Fatih’te 4 çocuklu bir ev kadını olurdum” demiş bir röportajında… Sık sık söylüyor. “Allah tuttuğunu altın etsin” diyor. “Allah ona ömür versin” diyor… Türkan’ı bu şekilde Yeşilçam’a aldık. Birkaç film oynadı daha sonra Rüçhan’la tanıştı… 'RÜÇHAN, TÜRKAN'I BENDEN KISKANDI' Ve Türkan Şoray kanunlarıyla tanıştı Türk Sineması!... Rüçhan benden kıskandı onu! Bir daha benimle çalıştırtmadı. Türkan çok üzüldü, çok ağladı. O Türkan Şoray kanunları, bu kıskançlık neticesinde yazıldı diye tahmin ediyorum. Tuhaf bir adamdı Rüçhan Adlı. Sonra Cihan Ünal ile Cihan benim setimde çalışırken evlendiler. İlişkilerini de evleneceklerini de ben en başından beri biliyordum. turkerinanoglu4 ‘ALTI BÜYÜK AMELİYATI YENDİM AMA BU GÖZLER DE BENİ YENDİ!’ Ciddi sağlık sorunlarıyla boğuştunuz. Şimdi iyi misiniz? Altı büyük ameliyat geçirdim. İki tanesi akciğer kanseri ameliyatı bunların. İlk 2008’de çıktı ortaya. Amerika’da temizlediler. Geçen yılın sonlarında tekrar nüksetti. Yine kalktık gittik Amerika’ya. Benim orada Özal’ın sağlığıyla ilgili Özal’ın zamanından kalma doktor dostlarım olmuştu. Onlara gitmekten vazgeçemiyorum. Biri de yüzümdeki malign melanom diye çok tehlikeli bir kanser türü. Onun dışında aort damarım, kalbim… Çok şükür hepsi de erken yakalandı. Ama gözden çok muzdaripim. Sarı nokta var. Gözlerim doğru düzgün görmüyor. Ben altı büyük ameliyatı yendim ama bu gözler de beni yendi. Nasıl okuyorsunuz senaryoları? Senaryoları kendim okumuyorum artık. Okutuyorum. Diğer yazışmalar için masaya bu dev bilgisayarları kurdurdum. Buradan büyüterek okuyorum. Reytinglere filan da büyüteçle bakıyorum. Bir şekilde hallediyoruz yanİ turkerinanoglu Türkan Şoray’dan Cüneyt Arkın’a, Özal’dan Demirel’e kadar bilinmeyen anılarını anlatıyor... Yıl 1957… Türker İnanoğlu Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi ikinci sınıfta okuyor. Babası tıp doktoru Hakkı Nevin Bey, dedesi Abdülhamit’in Huzur Hocası Mustafa Lüftü Efendi, annesi Safranbolu eşrafından Mehmet Bey’in kızı Nazmiye Hanım. Kanlıca’da babadan kalma yalıda oturuyor. Hemen yanındaki konak, son Osmanlı Sadrazamlarından Saffet Paşa’nın torunu Kadri Cenani Bey’e ait. Saray gibi. İçinde 24 oda var! Kadri Cenani Bey Fransa’da eğitim görmüş, Fransız terbiyesi ile yetişmiş nazik, kültürlü, entelektüel bir beyefendidir. Tek başına yaşadığı o koca konakta kendisine hizmet eden bir Fransız uşak, bir Romanyalı hizmetkar, bir de Türk aşçı vardır. Aşçı hariç diğerleri Türkçeyi doğru dürüst konuşamazlar. Konağı bazen filmlere verir Kadri Cenani Bey. Ama para ile vermez. Senaryosunu ister, okur, hoşuna giderse verir. Çekim sırasında da o 20-30 kişilik film ekibini yedirir, içirir! Kerime Nadir’in romanı Funda filmi için yer arıyorlar, gelip konağa bakacaklar… Shell’in Yönetim Kurulu’ndadır Kadri Cenani Bey. Toplantısı uzamıştır. Gecikecektir. Türker’i arar: “Evdekiler belki anlatamaz. Sen ilgilen. İsterlerse beklesinler, isterlerse gitsinler benim adıma Kanlıca’da yoğurt yesinler. Özür dilediğimi söyle” der. Gelen üç kişidir. Yönetmen Nişan Hançer, Yapımcı Necil Ozon ve Sanat Yönetmeni Zaven Bey. (İnanoğlu Zaven Bey’in soyadını hatırlayamıyor) Buyur eder. Deniz kenarına geçerler. O arada genç Türker’in denizden motorla gelen arkadaşları, onlarla şakalaşmaları filan dikkatlerini çeker. Sosyal hayatından etkilenmişlerdir. Yarın: Kazandığının çoğunu tazminatlara ödeyen iki ruhlu ünlü kim?