Usta oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan, oynadığı unutulmaz rollerin yanı sıra kalemiyle de sevilen bir sanatçı...  Nehir söyleşi niteliğindeki son kitabı ‘Ara Toplam’ Ahmet Mümtaz Taylan’ın hayatı üzerinden ülke siyaseti ve ekonomisine de değiniyor. Her şeyden önce yurttaş ve baba olduğunu söyleyen Taylan “Evlatlarım ve tüm çocuklar için kaygılarım var” deyip herkes kendi sorumluluklarını yerine getirse memleketin halinin böyle olmayacağını belirtti. Konu iki çocuğuna ve babalığına gelince ‘en büyük endişem mutsuz olmaları’ yanıtını veren Ahmet Mümtaz Taylan’la sohbetimiz sanattan siyasete, babalar gününe uzandı... Mart ayında çıkan Ara Toplam kitabınız için ‘Her insan hayatının bir döneminde kendini hesaba çeker’ diyorsunuz.  Sizin hesabınızda sonuç ne çıkarıyor? Ben genel olarak sınıfı geçerim. Geçmişe baktığım zaman pişmanlıklarım ve keşke yapsaydım dediklerim çoktur. Hayatımın kırılma noktalarında kızım Ayşe Dilan’ın doğumu var. O doğduktan sonra eskiden takıldığım birçok şeye takılmamayı öğrendim. Ebeveynlik, babalık, annelik devredilemeyecek sorumluluklar. İyi bir evlat yetiştirmeye çalışmakta insanın kendini inşa etmesi için olmazsa olmazlardanmış. Evlatlarınıza  en büyük nasihatiniz nedir? Oğlum 38,  kızım 21 yaşında. Oğlum müzisyen kendi hayatını kurdu. Bildiği gibi yaşıyor. Kızım da sinema okuyor, Amerika’da son senesi. Görüntü yönetmeni olmak istiyor. Benim nasihatim yoktur.  Ama karar noktalarına geldikleri zaman özellikle keskin kararlar alacakları zaman hayatın odağına mutlu olmayı koysunlar. Karlı olmayı değil de mutlu olmayı koysunlar. Kariyerden önce insanın inandığı gibi bir hayat sürmesi önemli. Gençlerin yarısında fazlası mutsuz olduğu ülkede bu mümkün mü? Eminim dünyada da öyle ama Türkiye’de çok daha fazlası mutsuz. Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu tür krizli zamanlarda yetişmek kolay değildir. 12 Eylül Darbesi’nde 15 yaşında olan bir genç olarak söylüyorum. Gençler için Türkiye’de her dönem zordur. Her dönemin farklı zorlukları vardır. Hayat bunları aşarak baş ederek inşa ediliyor.
UMUT HER İNSANIN VAZİFESİDİR, SORUMLULUKTUR... Hande Zeyrek’in sorularını yanıtlayan Ahmet Mümtaz Taylan “Umut istersen tutup istersen atabileceğin bir şey değildir. Umut yaşam biçimidir. Umut her insanın vazifesidir” diyerek umut etmenin önemini vurguladı.
SORUMLULUK KONUŞMALI Özgür ruhlu düşündüğünü rahatça söyleyebilen bir sanatçı olarak tanınıyorsunuz. Korkmuyor musunuz? Üstüme vazife olduğu sürece söylemem gerektiğine inandığım her şeyi lisanı münasiple söylerim. Korkmadan, dökmeden, incitmeden söylerim. Övgüde de yergide de ölçü önemlidir. Tabii ki çok kaygılarım var. Evlatlarım ve tüm çocuklar için. Ama bu ülkeyi seviyorum, seviyoruz daha iyi bir ülkede ve dünyada yaşamak konusunda mücadele etmemiz gerekenler listesi ortaya çıkınca bu kalabalıkta biraz korkuyorum ama ecele faydası yok. Sorumluluk konuşmalı... Katkı sağlamayı, gerektiği kadar eleştirmeyi vazife edinmekten kaçamam. Kademeli normalleşmede sanatın yer almaması, tüm sanatçıları ayağa kaldırdı. Yangın kapıya gelince yapılan isyanlara ne dersiniz? Bıçak kemiğe dayanınca konuşan vardır. Bir de dayandığı halde konuşmayan vardır. Bir de benim gibi bıçak kemiğe dayanmadan çok evvel uyarmaya başlayanlar vardır. Ben bıçak kemiğe dayanmadan, iş içten geçmeden müsilaj kıyıdan ağzınıza çarpınca değil çok önceden söylemekten yana olanlardanım. Mesela Salda Gölü saldırıya uğradığı zaman başlasaydık ya da daha önce Kuzey Ormanları kesildiğinde yapılsaydı... HES yüzünden kurutulan derelere zamanında daha kararlı sahip çıksaydık belki yürütmeyi de Marmara’yı müsilaj basmada engellemek için harekete geçirme şansımız olurdu. Sanatçılar tüm bu sorunların neresinde olmalı? Yurttaş olarak söylüyorum. Sanatçı herhangi bir konuda görevli değildir. Sadece sanatını yapanlar yapsınlar ben onlardan değilim. Ben sanatçıdan önce yurttaşım babayım. Vatandaşlık hakkımı kimseye devretmeden en geniş biçimde uygun dille haklarımı kullanmak isterim. Bana sorulmuyorsa da bağıra çağıra anlatmaya çalışırım. ‘Ben sanatıma bakarım başka bir şeye karışmam’ diyen varsa da sanatının hayrını görsün. Sanatçı şudur budur söylemi bana göre değil. Her birey kendi etkisi kadar sorumluluklarını üstlenir yerine getirirse memleketin hali böyle olmaz. Sadece siyasetçi suçlayarak bir yere varılmaz. Yurttaş olarak da birçok konuda sınıfta kaldık uzun yıllardır.

Müzisyenleri çok üzdük motivasyon kaybettiler

En çok hangi konuda sınıfta kaldık? Denetleme görevimizi yerine getirmedik. Yürütmenin doğru götüremediği işler için sessiz kalıyorsun iş işten geçtikten sonra hayvanlar öldükten, kadınlar, deniz, doğa öldükten sonra, altın madencisi memleketin bağrını delip cevheri alıp gittikten sonra bağırmaya başlıyorsun. Direnen insanların yanında olmuyorsun, öğretmenin, öğrencinin yanında olmuyorsun. Sonra ‘vay gitti’ diye ağıt yakıyorsun. Sanat, tiyatro, konserler kapalı ama tatil ve geziler serbest... Bu hükümetin sanatla en azından sanatın bazı dallarıyla sorunu olduğunu düşünüyorum. Ya çok ilgisizler ya da antipati duyuyorlar hangisi bilmiyorum ama müzisyenlerin durumu felaket. Müzisyenleri çok yorduk, üzdük, motivasyonlarını kaybettiler. Uçağa binmek, kongrede toplanmak her yerde metrobüste üst üste gitmek mümkün. Ama yan yana müzik dinlemek, tiyatro izlemek yasak. Akşam 21’den sonra içki içilmemesi gibi. Burada yaşam biçimleriyle ilgili bir örtülü faydalanma girişimi görüyorum. Bu antipati yaratıyor. İnsanları gündüz içer hale getirdiler.