Kemana çok erken yaşta, babanızın yönlendirmesiyle başlamışsınız. Başlayışınızdan bugüne kadarki serüveninizden bahsedebilir misiniz? Keman çalmaya 6 yaşımda babam ile başladım; kendisi de bir kemancı olduğu için küçüklüğümden beri onun evdeki çalışmaları ve konserlerini dinleyerek büyüdüm. Çalgının sesine aşık olunca ben de keman çalmaya başlamak istedim. İki yıl çalıştıktan sonra ilk yarışmayı kazandım ve ilk defa sahneye 12 yaşımda, Milano’daki La Scala’da çıktım. Sanıyorum tam da o anda, kendimi müziğe adamam gerektiğini anladım. Hayallerinizi süsleyen bir sahne, size eşlik eden bir orkestra, bir eser var mı? Açık konuşmam gerekirse, kurduğum hayallerin oldukça erken gerçekleşmesi şansına eriştim. Favori şefim olan Gustavo Dudamel ve Simon Bolivar Venezuela Orkestrası ile çalıştım, Paris’te konser sezonunun açılışını şef Mikko Franck ve Radio France Orkestrası ile yaptım, 2014’ten beri de 1716 yılı Stradivarius yapımı şahane bir keman olan “Marechal Berthier”i kullanma şerefine nailim. Ancak tabii ki hayalimde bir sahne ve orkestra daha var: Berlin Filarmoni ile Berlin’de en sevdiğim keman konçertosu olan Şostakoviç 1. Keman Konçertosu’nu seslendirmeyi çok isterim. Sizce sizi başkalarından ayıran müzikal etmenler nelerdir? Her sanatçı farklı ve benzersizdir. Bana ve benim çalmama gelirsek, çok içe dönük ve utangaç bir insan olduğumu söylemeliyim. Biraz tezat gelebilir, ama sahneye çıktığım zaman sahne korkusuna rağmen kendimi çok rahat hissediyorum çünkü orada nihayet tüm duygularımı dışa vurabiliyorum! Sahneye, seyirci karşısına çıkmanın yüklediği sorumluluğu ve beraberinde getirdiği saygıyı hiçbir zaman yok sayamıyorsunuz. Solist olmayı hedefleyen genç kemancılara tavsiyeleriniz var mı? Eğer bir müzisyen olarak kariyer yapmak istiyorsanız, bir profesyonel olmak için gereken zaman ve emeği harcamak zorundasınız. Kendinize amaçlar, gerçekçi hedefler koyun ve bunlar için çalışın. Bir müzisyenin en önemli niteliği sabırlı olmasıdır. Gerçekten iyi bir müzisyen olmak için çok fazla zaman ve emek gerekir. Ve asla vazgeçmeyin! Köklü bir tarihi olan bir kemana sahipsiniz. Böyle bir çalgıyı kullanmak nasıl bir duygu? Bu enstrüman bana 2014 yılında, Milano “Pro Canale” Vakfı tarafından ödünç olarak verildi. 1716 Stradivarius yapımı bu keman, gelmiş geçiş en güzel kemanlardan biridir! Stradivarius dönemi zaten çalgı yapımının altın çağı olarak anılır. Bu kemanı kullanmak çok keyifli; arşenin en ufak bir basınç değişikliğinde ya da dokunuşunda bile inanılmaz hassas ve karşılık veriyor. Bu da kemanı çalmayı kolay hissettiriyor. Ve en önemlisi, özellikle büyük salonlarda daha fazla “ses”e ihtiyaç duyduğumda, beni hiç yüzüstü bırakmadı! Kendinize örnek aldığınız ya da idolünüz olan sanatçılar var mı? Her zaman geçmişteki müzisyenlere gıpta etmişimdir. Oistrakh’ın sağlamlığına, Heifetz’in akıl almaz ve doğal tekniğine, Perlman’ın ise müthiş tonuna hayranımdır. Tekfen Filarmoni ile Türkiye’nin 4 farklı ilinde konser vereceksiniz ve bildiğimiz kadarıyla bu Türkiye’yi ilk gelişiniz olacak! Ziyaretinizle ilgili heyecanlı mısınız? Tekfen Filarmoni ile sahneyi paylaşacağınız için neler hissediyorsunuz? Türkiye’ye geleceğim için çok heyecanlıyım, ayrıca benim Tekfen Filarmoni ve şef Aziz Shokhakimov ile ilk defa sahne alışım olacak. İstanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biri ve uzun zamandır ziyaret etmeyi planlıyordum. Bu şahane ülkeye gelme fırsatını elde etmek benim için bir onurdur; hem de yapmayı en çok sevdiğim şeyi yapmak için: Maestro Shokhakimov ve Tekfen Filarmoni gibi harika müzisyenlerle müzik! [special_article_template title="" desc="Tekfen Filarmoni’nin 2020 yılı ilk temsilleri; 25 Şubat’ta Bursa AKKM’de, 26 Şubat’ta Eskişehir AKSKM’de, 27 Şubat’ta Ankara CSO Konser Salonu’nda ve 28 Şubat’ta İstanbul Lütfi Kırdar’da gerçekleşecek." who=""]