Yeni bir single ile yeniden müzikseverlerin karşısındasınız. Ne kadarlık bir ara oldu? Aslında hiç ara vermedim. 2007 döneminde Yüksek Sadakat ile birlikteydik. 2012'de bir solo albüm yaptım. Ardından Meyra ile birkaç tane şarkı yaptık. Arada farklı sanatçı arkadaşlarla düet yaptık. Müzik hep devam etti ama istediğim kadar zaman ayıramadım. Sizin önemli bir dinleyici kitleniz de vardı ama profesyonel hayata ağırlık verdiniz. Onun sebebi neydi? Benim biraz Ankaralı olmamım etkisi de var. Ankaralı bir memur çocuğuyum. Kendimi acındırmak için söylemiyorum. Rahmetli babam memur, annem de ev hanımıydı. İki tane de abim vardı. Aydın bir memur ailesiydik. Vatanı, milleti seven, modern bir ailede yetiştim. Çok paramız olmadı ama idare edecek şekilde yetiştik. Hayata korkarak bakmadım ama evlenip, aile kurduktan sonra, maddi kaygıları en aza indirmek için beyaz yakalı, 8-6 yaşam 24 sene devam etti. Bunun temel sebebi bu. İŞ HAYATINDA NEFES ALACAK ALANIM KALMAMIŞTI Dışarıdan müzisyenler çok para kazanıyorlar gibi düşünülür ama gerçek farklı değil mi? Biz en popüler olduğumuz dönemde toplam geliri 5'e böldüğünde, profesyonel yaşamdan kazandığım paradan daha azını kazanıyordum. Aileyle birlikte, o kaygılarla çalışmaya devam ettim. Bir süre sonra müzikten uzak kalmaya başladıkça yürek çarpıntısı oluyor. Tansiyonun inip çıkıyor, haftada bir kez hastaneye acile gidiyorsun. Bu yaşta gördüm ki, benim hayatta en iyi becerebildiğim, kendimi en mutlu hissettiğim şey müzik. Eşimin de başından beri desteği var. cemil-demirbakan3 Müziksiz kalmak hastalıklara mı yol açtı? Tabii... İş hayatında nefes alacak bir hareket alanım kalmamıştı. Müzik, iş hayatını nasıl etkiliyordu? Müzikle iş hayatının en yoğun olduğu dönem 2005-2007 dönemiydi. O dönemde çalıştığım firmada müzik bir değerdi. Bana da değer veriliyordu. Her türlü konuda bana destek oluyorlardı. Konser olunca, kafa izni veriyorlardı. Organizasyonların çoğunda ben sahne alıyordum. Müziği yapmama engel hiçbir durum olmadı. Oradan ayrıldıktan sonra durum daha farklılaştı. Özel sektörde köstek olmadılar ama, şunu hissettim: "Müzik yapan adamın bir alternatifi var, acaba bizle uzun dönemli mi çalışacak?" İşverenlerin hep böyle soru işaretleri vardı. Bu da bende rahatsızlık yarattı. İş hayatının belli kuralları var. Patron firmasında çalışıyorsan, kurallar biraz daha katı olabiliyor. İş hayatında gürültü çok fazla var. Bir ahenk yok, düzen yok. Halbuki iş hayatı da müzik gibi olmalı. İşverenlerin de bütün enstrümanları çalmayı bırakıp, orkestrayı yönetmeye çalışmaları lazım. Yöneticiler bütün enstrümanları kendi çalmak istiyor. Yeni single'da da bunlardan bahsediyorsun. Sanki gömleği yırtıp, Superman tişörtüyle sahneye fırlayacak gibisin... Tam olarak öyle aslında. Şimdiye kadar o gömleği araladım, tekrar gömleği ilikledim, çok açamadım. Şimdi hızlı bir şekilde gömleği açtım. AKLIMDA OLAN TEK ŞEY MÜZİK Çok da mutlu gözüküyorsunuz... Öyle hissediyorum kendimi. Aklımda olan tek şey müzik yapmak, insanlarla daha çok buluşmak. Sosyal medyada da bakıyorum, çok fazla dinleyiciden güzel mesajlar alıyorum. Onların da tekrardan bir araya gelmek için sabırsızlandığını görüyorum. Şu anda huzurluyum. Bu beyaz yakalıların yaşamları da artık müzikte, sinemada, edebiyatta çok yer kaplıyor. "Bu Hesap Tutar mı?" bu durumun neresinde duruyor? Bu şarkı, 23-24 yıllık iş hayatımın bir özeti. Kendi hayatım. Umut dolu bir şarkı. Beyaz yakalı yaşam bana göre insanların önüne konan seçeneklerden bir tanesi. İnsanlar sadece kendilerine sunulan seçenekler arasında bir şey tercih ettiklerinde başarılı olamıyorsun. Kararlı olmak lazım. Eskiden önüme konulan seçenek, 8-6 çalışmak ve para kazanmaktı. Başka da bir seçenek yoktu. Şimdi ben müzik yapmakla ilgili kendi kararımı aldım. O yüzden şu anda özgürüm. Bu şarkı da bütün çalışanlar için... İnsanlar, karar almayı becerirlerse, özgür olurlar. Bu çok kolay bir şey değil. Bu profesyonel kariyeri bırakıp, "Bu Hesap Tutar mı?"yı yayınladıktan sonra, İstanbul'u terk etmek gibi bir planınız var mı? Nereyi terk edersen et, orada aslında bu dünyanın dışında çok fazla kalma şansın yok. Nice meşhur insanlar Bodrum'a yerleşiyorlar ama bir ayakları hep İstanbul'da. Gittikleri yerlerde kümeleniyorlar, orada da küçük İstanbul'u yaratıyorlar. Aslında nereye gidersen git olay kafada bitiyor. Oraya gittiğin zaman da seçimlere kendini tabii bırakırsan, o başarısızlıktan kendini kurtarma şansın yok. Ben şu anda kendimi kimseye bağımlı hissetmiyorum. Şarkımı bile herhangi bir firmadan çıkarmak istemedim. Klibi de kendim finanse ettim. Bundan sonraki hedefim de kendi ürettiğim şeylere sahip olmak ve o şekilde devam etmek. cemil-demirbakan4 TEKRAR GRUP KURMA FİKRİ YOK Peki, Yüksek Sadakat geçmişiniz, orayla özdeşleşmeniz bir avantaj mı, yoksa dezavantaj mı? Yüksek Sadakat'in ilk albümünü biz birlikte yaptık. Bir evlilik yaptık, sonra boşandık ama sonuçta bir çocuğumuz var. Dolayısıyla bu çocuğu atsam atamam, satsam satamam, benim çocuğum çünkü... Onlar çocuğun annesi olarak yola devam etseler de, ben de babası olarak buradayım. 2005-2007 dönemi hayatımın ayrılmaz bir parçası. Dünyadaki bütün örnekler de böyle... İkinci kez evlilik yapan gruplar da var... O tekrar grup kurma bir şey ama aklımda bir grup kurmak yok. İnsanlar bir süre sonra benim yaptığım şarkıları dinledikçe, algı da başka yere oturacak, ben de yoluma devam edeceğim. O yüzden avantaj ya da dezavantaj diye bir şey yok. GENÇLERLE İLGİLİ ŞARKI YAZMAK İSTİYORUM Beyaz yakalı yaşam dışında yaptığınız şarkılarda dert edindiğiniz başka olgular neler? Mesela savaşlar, göçler, mülteciler, kadın ve çocuk istismarları gibi... Memlekette gördüğüm, gençlerde gördüğüm, kendi çocuğumda gördüğüm pek çok şey var. Eğitim sisteminde çocukların ruhlarını öyle bir baskılıyorlar ki... Küçücük çocuk daha o yaşlarda sınav stresini yaşamaması lazım. Çünkü o başarısızlığı bir kere yaşadığında, o ruhuna yer ediyor. Direkt güvensizlik yaratıyor. Aileler de mesela bu sistemin dışında kalamadıkları için çocuklara o kadar baskı yapıyorlar ki, çocuklar bütün yaratıcılıklarını kaybediyorlar. Bundan sonra gençlerle ilgili şarkı yazmak istiyorum. Çocuklar popüler olmasa da çok yaratıcı işler yapıyorlar. Onların da hayatın işleyişi içerisinde bir misyonları var tabii ki. Şimdi tekrar sınav sistemi değişecek. Filmi tekrar başa saracağız. Benim kızım özel bir okula gidiyor, oradaki görsel sanatlar öğretmeni, "Çocuğunuzun görsel hafızası üstün yetenekte" diyor. Okul her ne kadar buna değer verse de, bir müfredat var. Çocuk akşam geliyor, "Çizim yapmak istiyorum" diyor. "Kızım ödevin var" diyorum. Müzikle ilgilenmeme rağmen, ödeve iki saat harcıyor, ancak 15 dakika çizim yapabiliyor. Toplumla ilgili gördüğüm o kadar çok şey var ki... Orada bireysel bazı gözlemler var. [special_article_template title="" desc="Şu anki en büyük değer para. Cebinde parası olan birisi her anlamda diğerlerinden üstün kabul ediliyor. Trafikte, bağda, kırda, yolda... Bu çok üzücü. İçimde bir isyan var. Her insan hayatının bir döneminde aydınlanma yaşıyor. " who="Cemil Demirbakan"] cemil-demirbakan