Stili ve resim sanatına yaklaşımıyla dikkat çeken Ressam Vahap Aydoğan çizdiği biyografi tablolarıyla merak uyandırıyor. Vahap Aydoğan 9 çocuklu bir ailenin sekizinci çocuğu olarak Mardin’de doğdu. Çocuk yaşta kil ve taşlardan biblolar yapmaya başladı. Eğitim hayatı kendi değimiyle göçebe geçti. Liseyi Diyarbakır’da üniversiteyi Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bitindi. İnsanların hayatlarından edindiği bilgilerle biyografilerini resmettiği tablolarla dikkat çeken Aydoğan, yaşadığı Şanlıurfa’daki tarihi Göbeklitepe kazılarına özel çizimler de yaptı. Resimlerinde kadın çizimlerine ağırlık verdiği görülen Aydoğan, “İnsanı ehlileştiren en büyük ruhun kadın olduğunu ve çizdiğim tablolarda toplumun kadına biçmiş olduğu roller karşısında başkaldırıyı ön planda tuttuğumu söyleyebilirim” dedi. - Resme olan ilginiz çocuk yaşta mı başladı? Evet. Daha çok taşlardan ve kilden biblolar yapardım. Resim öğretmenim hiç olmadı. - O yıllara ait hatırladığınız ilk çizimleriniz nelerdi? Bacası tüten bir ev, hiç aktığını görmediğim bir dere ve çam ağaçları… - Sizi sürrealist çizimlere yönelten ne oldu? Realist resimleri röprodüksiyon olarak üniversitede çiziyordum. Ama bir mesaj vermiyor ya da izleyiciyi düşündürmüyordu. Çizdiğim çalışmaları sürekli deforme ediyordum. Sürrealist çalışmalarımın temel kaynağı doğduğum ve minnet duyduğum coğrafyamdır kesinlikle… - Nasıl bir bütünlük oluşturuyorsunuz biyografi çizerken? İnanılmaz bir motivasyon kaynağı. Biyografileri oluşturan temel dayanak insan. Her insan bir dünya. Her tablomda yeni bir dünyayı keşfedip imgeleriyle tuvale aktarıyorum. - Biyografi çizimini inceliği nedir? İnsan yaşamı anların depolandığı bir alandır aslında. O anları acısıyla tatlısıyla bir beyaz tuvalde buluştururum. Tablo sadece o kişiye ait, benzeri olmayan bir eserdir. En büyük incelik bu. "BAŞKALDIRIYI ÖN PLANDA TUTUYORUM" - Göbeklitepe çizimleriniz dikkat çekti. Nasıl başladınız? Yaşadığım kadim coğrafya bir tarih ve kültürel zenginlik mabedi… Bunların belki son halkası Göbeklitepe oldu diye düşünebiliriz. Zaten Türkiye’de yaşamanın verdiği çok dilli, çok kültürlü coğrafyanın etkisi hem de Mezopotamya ve Anadolu medeniyetinin kalıntılarının verdiği sanatsal haz bende çok büyük etki yaratıyor. - San_artt sosyal medya hesabınızdan paylaştığınız tablolarınızda resmettiğiniz kadınlar dikkati çekiyor. Bir mesaj mı veriyorsunuz? Bugün kadına yönelik cinsel saldırı hatta cinayete kadar ilerleyen bir süreci izlemekteyiz. Bunun statü eğitim ya da varlıklı olmak ile bir ilgisi kalmamış maalesef. Bizim toplum olarak rehabilite olmamız gerekir. Bu düşüncelerle kadına pozitif bir ayrımcılık yaptığımı söyleyebilirim. Tablolarımda çizdiğim kadın, bir çocuk, bir eş, bir annedir. Çok yönlü olarak daha duygusal, daha derindir. Çizdiğim tablolarda toplumun kadına biçmiş olduğu roller karşısında başkaldırıyı ön planda tutuyorum. -Hedefiniz nedir? Açıkçası sanata ve resme tutkuyla bağlıyım. Sanat anlayışım ile vermek istediğim mesaj insana ulaşma çabası diyebilirim. Çalışmalarımın tablolarımın merkezi insana dairdir. Ne kadar çok insana ulaşırsam ne kadar çok kişiyle çalışmalarımın yollarını kesiştirirsem vermek istediğim mesajda o kadar güçlü olur. Ülkem için en büyük hayalim özgür ve sağlıklı beyinler ile sanata, doğaya, insana bilime umutla bakan çocukların hayatla buluşmasıdır…