Ada Müzik olarak Burada Müzik Var etkinliğine imza atıyorsunuz. Güçlü bir kadro bekliyor dinleyicileri. Nasıl ortaya çıktı bu festival? 'Ada Müzik Günleri' bugünün müzikal üretim şeklinde var olan bir ihtiyaçtan doğdu. Kayıtlı müzik, yani sanatçının bir plak şirketiyle anlaşıp albüm yapması ile konserler arasındaki bağın kopması gibi bir süreç yaşıyoruz. Buna bir de dijital müziğin hakim hale geldiğini eklerseniz plak şirketi sanatçı ilişkisinin başka bir düzlemde kurulması gerektiği sonucuna varırsınız. Dünyada bu müziği tamamen meta haline dönüştüren ve 360 derece adı verilen bir yöntemle çözülüyor. Yani sanatçı albüm canlı konserler gibi yaptığı bütün etkinliklerde firmaya bağlı kılınıyor. Ada bir plak şirketi olarak hiçbir zaman organizatör ya da menajer olmak istemiyor ve olmayacak da. Ama kayıtlı müzikle sanatçı arasındaki bağın albümden albüme kurulması da her iki taraf için bir yabancılaşma yaratıyor. Biz bu organizasyonun yapılmasına ön ayak olurken bu yabancılaşmayı ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Bunun müzikal üretime yeni alanlar açacağını düşünüyoruz. Festivale katılacak isimleri nasıl bir araya getirdiniz? Bu bizim için fazla zor olmadı. Yolu daha önce bizimle kesişmiş ve hala bizimle çalışan sanatçılar sahne alacak. Bu arada konuk sanatçılarda var. Ada müzik çok geniş bir kataloğa sahip tek zorluk bütün sanatçıları sahneye çıkaramama noktasında yaşandı. Ama bu bir ilk bundan sonraki süreçlerde bu etkinlikte yer almayan sanatçılarla da buluşacağız. buradamuzikvar CD VE PLAK BASKI MALİYETİ İNANILMAZ YÜKSELDİ Artan döviz kurunun müzik sektörüne yönelik etkisini siz nasıl hissediyorsunuz? Artan döviz kuru bütün ekonomiyi etkilediği gibi kültür endüstrilerini de etkiledi. Sorun genelde kağıt ve kitap üzerinden tartışıldı. Oysa CD ve plak baskı maliyetleri inanılmaz yükseldi. Kağıt, CD ve plak kapaklarında da kullanılıyor ayrıca plaklar yurtdışında dövizle basılıyor. Maliyet artışlarının yanı sıra alım gücünün azalması ve zorunlu harcamalarla kısıtlanması da piyasayı ve satışları bire bir etkiliyor. Bu kur durumu yurtiçi festivalleri hareketlendirdi gibi gözüküyor. Burada Müzik Var etkinliği de bu durumun bir yansıması belki de... Bu durumu pozitif manada kullanmak nasıl mümkün? Yabancı müzisyenlerin yüksek maliyetler nedeniyle festivallerde yer alamaması kuşkusuz yerli müzisyenlere yönelinmesini sağlamıştır. Ama bunu bir fırsat olarak görmek pek doğru değil. Müzik evrensel bir olgu dolayısıyla bir İsveçli bir İngiliz bir alman kadar Türkiyeli müzikseverlerde uluslararası sanatçıları dinleyebilmeli. Eğer kur nedeniyle bu gerçekleşemiyorsa bunu bir fırsat değil de bir yoksunluk olarak görmek gerekiyor. MESAM VE MSG'DEKİ SORUN DAHA FARKLI Siz eski MÜYAP başkanısınız. Son dönemlerde hem MESAM'da hem de MSG'de tartışmalara şahit olduk. Sizin başkanlığınız döneminde MySpace ve Last.fm ekseninde de tartışmalar olmuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da bu kurumlarla ilgili yeni bir plan yaptığına dair bilgiler geliyor. Bu kurumlar neden hep tartışmalı bir şekilde ilerliyor? İki olay son derece farklı. MÜYAP’la o zamanki fizy ve last.fm arasında müziğin izinsiz kullanımından doğan bir telif kavgasıydı. Nitekim o olaydan sonra fizy bir Turkcell markası olarak teliflerini ödeyerek yoluna devam etti ve bugün en önemli dijital müzik platformlarından biri. MESAM ve MSG sorunu ise daha farklı bir sorun. Bu mecra sürekli gelişen ve yenilenen bir mecra. Bundan önce sadece yerli oyuncuların olduğu önce telif ödenmesinin gerekliliğini sağlamanın önemli olduğu bir evre yaşadık. MÜYAP üyelerinin hakkını korumak için biraz da şimşekleri üstüne çeken bir düzenleyici oldu. Yaklaşık 7 yıldır bütün dünyada olduğu gibi bu haklar plak şirketlerinin kendisi tarafından yönetiliyor. Dünyada da bu böyle. Fiziki satışların bütünüyle ortadan kalktığı koşullarda dijital müzik artık telif sorunu değil satış ve pazarlama sorunu. MÜYAP bu nedenle asli görevine dönüp bu alanı şirketlere bıraktı ve onların ürettiği albümlerin radyo, tv ve umumi mahal çalımlarından oluşan teliflerini toplayıp dağıtıyor. Sağlıklı olan da bu. bulentforta2 SANATIN MUHALİF KARAKTERİNİN OLDUĞUNA İNANIYORUM Siz sol siyasetin de uzun yıllardır tanınmış bir ismisiniz. Müzik sektöründe son dönemlerde doğrudan olmasa bile dolaylı olarak gidişata tepki gösteren sanatçılarla karşılaşıyoruz. Sessiz kalanlarla ve korkmadan sesini çıkaranlarla ilgili görüşünüz nedir? Müzik ve politika ilişkisi çok karmaşık yanlar taşır. Örneğin politik müzik yapmayan bir müzisyen çok önemli bir aktivist olabilir. Örneğin calipso kralı olarak bilinen Henry Belafonte aşk ve dans şarkıları söylemesine karşın önemli bir politik aktivisttir. Ya da ABD seçimlerinde sanatçılar ya cumhuriyetçilere ya da demokratlara açık destek verip kampanyalara katılırlar. Müzik politika ilişkisi her ülkenin kültürüne göre değişiklikler gösterir. Ben sanatın bir muhalif karakterinin olduğuna inanıyorum. Bu muhalif karakterin müzik yoluyla nasıl dile getirileceğinin tek bir yolu yok bence. Bir marş da bir balat da bir türkü de bir oratoryo da müziğin muhalif yanının ortaya konulduğu biçimler olabilir. Müzikle politika ilişkisi bu nedenle doğrusal bir ilişki değildir. Müzisyenin ve müziğinin muhalif olmasının da bir sakıncası olduğunu sanmıyorum. Politik olarak yaşanan sıkışma ve kutuplaşma müziğin geleceğini nasıl etkileyecek sizce? Türkiye’de kültür hayatı maalesef niteliksiz bir pop kültürünün cenderesinde. Radyolarda televizyonlarda dijital platformlarda sıradanlaşma, müziği salt eğlence olarak gören bir tekdüzelik egemen durumda. Ana akım dışında kalanlar ise kendi alanlarını büyük bir emekle korumaya çalışıyorlar. Kültür alanının bu denli sıradanlaşması sonuçta sanatçıların kendi alanlarına çekilmesine yol açıyor. Sponsorluk yapısının değişmesi büyük organizasyonların giderek aynılaşmasına, belediye eliyle verilen halk konserleri de müziğin bedava ve kolay tüketilir olduğu algısına yol açıyor. Artık bir kültürel müzikal çeşitlilikten de söz etmek zor. Halk müziği, Türk sanat müziği gibi türler çok zor alan buluyor. Biz bu kültürel sıkışma için de ada olarak yeni ortak zeminler yaratmaya çalışıyoruz. bulentforta3KÜLTÜREL MİRASIN YOKSULLAŞMASI... Bir de plak konusun sormak istiyorum. Birçok şirket plak formatını tekrar basmaya başladı. Bu trendi nasıl değerlendiriyorsunuz? Plak bütün dünyada yükselen bir format. Kaset yok olmuştu şimdi de CD yok oluyor. Plak bir önceki format olsa da geri dönüyor. Bu güzel bir şey bir yandan müzik dinleme pratiğinizi kişiselleştiriyor diğer yandan ses genişliği olarak daha nitelikli bir dinleme deneyimi sunuyor. Ses kaydının dışında estetik bir nesne de plak. Örneğin plak kapakları grafik sanatıyla müziğin birleştiği çok güzel bir buluşma. Tabii bir de koleksiyon değeri taşıyor. Bu konuda üç temel sorun var, birincisi üretimi çok pahalı ikincisi plak yayınlamanın önünde çok fazla bürokratik engel var. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuda son derece kısıtlayıcı davranıyor ve binlerce kayıt plak olarak basılamıyor bu aslında kültürel mirasın da yoksullaşması demek. Üçüncüsü ise plak şirketlerine yöneltilmesi gereken bir eleştiri, son derece kötü kayıtlar hiçbir özen gösterilmeden doğrudan CD kalitesiyle plağa dönüştürülüyor. Oysa ya makara ve kanal kayıtlarından yeni bir master hazırlanarak bu işlem yapılmalı eğer yoksa edit ve mastering işlemleriyle ses genişliği sağlanmalı. Kuşkusuz bu titizliği gösteren firmalar var örneğin ada bunlardan biri ama birçok plak, CD den farksız hatta daha kötü ses kalitesine sahip.