Birçok isimle birlikte sahne aldınız, birçok ismin şarkılarının düzenlemesi size ait. Müzik dünyası sizi tanıyor ama bizim için de kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Lise yıllarında davul çalarak müziğe karşı epey büyük bir tutku duymaya başladım. Okul yönetiminin aksiliklerine rağmen kurduğumuz okul grubuyla iki sene üst üste müzik yarışmalarına katıldık ve farklı dallarda ödüller aldık. Bu müziğe daha ciddi bir şekilde bakmamı sağladı sanırım. Lise sonrasında müzik okumaya karar verdim ve tam burs alana kadar Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nün kapılarını arşınladım. Hayatımın dönüm noktalarından birisi o bölümü kazanmamdır; orada tanıştığım insanlar ve etkilendiğim hocalar. Üniversitenin son yıllarında müzik prodüksiyonuna yönelmek istediğime karar verdim. Kendi yazdığım şarkıları okul projelerinde kaydedip kendi üstümde prodüksiyon deneyleri yaptım. İlk hatrı sayılır prodüksiyon/aranjman işimi o zaman halihazırda konserlerinde de eşlik ettiğim Mabel Matiz’in ikinci stüdyo albümü ‘Yaşım Çocuk’da dostum Cihan Mürtezaoğlu’yla beraber gerçekleştirdim. Sonrasında kendi albümümü kaydetmekteyken sevgili Ceylan Ertem’le yollarımız kesişti ve onun üçüncü albümü olan ‘Amansız Gücenik’te de aranjör/prodüktör olarak görev aldım. Peşi sıra Mabel’in üçüncü albümü ‘Gök Nerede’nin bütün şarkı aranjmanlarını ve prodüksiyonunu üstlendim. Mabel ve Ceylan için yaptığım düzenlemeler fazlasıyla ilgi gördü, hem müzikal hem de ticari açıdan başarılı oldu diyebilirim. Bunun üstüne birçok sanatçıdan beraber çalışma teklifleri aldım. Nazan Öncel, Göksel, Ayşegül Aldinç, Koray Avcı gibi isimler için düzenlemeler yaptım. Moda Sahnesi’nde sahnelenen üç farklı tiyatro oyunu için özgün tiyatro müzikleri yaptım. Son 10 yılda birçok sanatçı ve gruba davulumla eşlik ettim; Teoman, Göksel, Mabel Matiz, Yasemin Mori, Korhan Futacı ve Kara Orkestra vb. Şimdilerde ise davuldan daha çok aranjör/prodüktör olarak sanatçılarla ortak üretimler yapıyorum. Birçok enstrümana hakimsiniz ancak davul sizin için daha özel bir yere sahip. Hem besteleri yapmak hem de kayıt süresince tüm enstrümanları çalabilmek nasıl hissettiriyor? Sanırım iplerin elimde olması bana iyi hissettiren bir şey. İlk şarkılarımın demolarını yaparken evdeki odamda tek başımaydım. Müziğin ihtiyaç duyduğu şeyleri tek başıma bulmayı, çözmeyi; işin içinden kendi başıma çıkmayı orada öğrendim. Şimdi zaman zaman grubumla müziğimi paylaşsam da; kuvvetli yanım, rahat oynadığım yer kendi başımayken oluyor. cangungor3 TESELLİ ÖRGÜ GİBİ ÖRDÜRTTÜ KENDİSİNİ Yalnız Ölmek hala çok popüler ve sizin en çok dinlenen parçanız. O şarkının önemi nedir sizin için? Dolaysızlığın insanları ne kadar etkileyebildiğini öğretti bana o şarkı. Aslında ben yalnızlıktan, ayrılıktan bahseden şarkılar yaptım hep ama ‘Yalnız Ölmek’ bende bu halleri bam diye söyleme isteği uyandırdı. Yolda yürürken, şarkının ilk giriş cümlesini bir anda mırıldanırken buldum kendimi. Sonra eve gidip o gece şarkıyı tamamlayıp, hatta ‘soundcloud’a da o derme çatma sarhoş halimle söylediğim eskizi yükledim. Sağ olsunlar insanlar da hissettiler, kalplerinde bir yere koydular şarkımı. Son olarak Teselli teklisini çıkardınız. Ne zaman ve hangi ruh haliyle ürettiniz?  Şarkının giriş kısmındaki o küçük melodiyi epeydir gitarla çalmaktaydım. Sonra 1 yıla filan yayılan bir süreçte örgü gibi ördürttü bana şarkı kendini. Kendiliğinden bir sürü bölüm çıktı. 2014-2015 dönemi olması lazım. O zamanki ilişkim, içine düştüğüm karanlık haller. Kendime olmadığı kadar, kimseye de bir faydamın olamayacağını düşünmüştüm. Hele ki bir sevgililikte nasıl olsun. İYİ OLDUĞUM İÇİN ŞARKI YAZMAYA DOĞRU... Teselli'de de diğer parçalaranızda hissettiğimiz, yalnızlık, kendini tüketmek, iletişimsizlik ve devingen bir hüzünle karşılaşıyoruz. Genelde ruh haliniz bu yönde midir? Ne yalan söyleyeyim içimdeki öz beni lastik gibi oralara çekiyor. Bununla bir kavga halindeyim sürekli. Gülmeyi, neşeli olmayı çoğu zaman başarabiliyorum ama bazen her şeye karşı bir inanç yitimi yaşıyorum. Anlamsızlık sarıyor etrafımı. Bu zamana kadar çoğunlukta karanlık hislerimi şarkılaştırdım, onları hatırlattım kendime. Yeni albümümde başka halleri de kaydetmek niyetindeyim. İyileşmek için şarkı yazmaktan, iyi olduğum için şarkı yazmaya doğru bir arayış diyebilirim. cangungor4 Sizin müziğinizi dinleyince aklıma Poe'nun 'Flaneur' adam için yaptığı "Kendini içinde bulunduğu toplumda tedirgin hisseden biri" tanımlaması geliyor. Sizin de böyle bir tedirginliğiniz var mı? Kesin var. Yabancılaşma ve iletişimsizliğe dair korkular. Kendimi bu yüzden şarkı yazmaya ve müziğe verdim belki de. En iyi ifade alanını kendime oralarda açabiliyorum gibi geliyor bana. MELANKOLİ DE VAR VAROLUŞ MÜCADELESİ DE Sizin de içinde bulunduğunuz bir grup müzisyen 'Üçüncü Yeniler' olarak adlandırılıyor. Yine yakın arkadaşınız Cihan Mürtezaoğlu, bu tanımla ilgili "Bu açıdan, ‘Üçüncü Yeni’ hikayesini anlamakla birlikte, üstümüze büyük gelen bir şey olduğunu düşünüyorum" demişti. Sizin fikriniz nedir? ‘Üçüncü Yeniler’ tamlamasını gördüğümde bir tüylerim diken diken oluyor benim. Çok alakalı bulmuyorum yaptığımız müziklerle. Belki naiflikten, kırılganlıktan bir paralellik kuruluyor ikinci yeni şairleriyle ama bu çağda şair olmak mümkün mü bilemem. Hele ki şarkı sözü ve şiir arasında dev bir mesafe olduğunu düşünürken o yakıştırmaya çok katılamıyorum. Bir röportajınızda "İnsanlar artık gerçek duygulara, gerçek şarkılara ihtiyaç duyuyor. Pop müzik bunu 90’larda yaptı ama sonra ipin ucu kaçtı" demiştiniz. Bu bahsettiğiniz 'gerçek duygular' şimdi sizde ve sizin çevrenizdeki müzisyenlerde görülebiliyor. Ancak bu 90'lardakinden biraz daha melankolik sanki. Buna katılır mısınız, melankolik olmasının nedeni nedir sizce? Melankoli de var ama varoluş mücadelesi de var. Gezi döneminde ayyuka çıkan baskıdan sonra tesadüf değil ki birçok insan yaptığı şeye olduğundan daha fazla sarıldı. Bizi görmeyen, anlamayan bir tayfaya karşı ‘biz varız’ demekti bence o üretimler. Sen varlığımı yok sayabilirsin ama bak müziğim burada duruyor. KADIKÖY ARTIK ÇOK DA ROMANTİK DEĞİL Yeni bir albüm hazırlığındasınız. Nasıl bir albüm bekliyor bizleri? İlk albümle bir anlamda kardeş ama duygu ve müzik olarak çok daha geniş bir skalada seyrediyor yeni albüm. Teselli gibi hırçın, sert bir şarkı da var; başka çok bölümlü uzun şarkılar da; tek gitar vokal ilerleyen şarkılar da… İnsanların ayaklarının yerden kesileceği, güçlü ve umutlu hissedecekleri şarkılar da var. Nefesliler ve yaylılar da kullanmak istiyorum, bütün o hisleri ve coşkuyu perçinlemek için. cangungor5 Can Güngör deyince akla bir de Kadıköy geliyor. Sizin için önemi nedir Kadıköy'ün? Kurtuluş’ta yaşadığım dönemde Kadıköy’de yaşamaya özeniyordum. Bana biraz Adalar hissi veriyordu. Vapurdan indiğiniz anda başka bir dünyaya inmişsiniz gibi. Hele ki 2010-2011 döneminde sakince bir yerdi Kadıköy. O sakinlik bana iyi gelmişti. Yalnız yaşamaya başlayıp, kendime yeni bir sayfa açtığım ve artık bir albüm hayali kurduğum bir yer olduğu için de önemli. Ama öyle çok romantik bir yere oturmuyor şu anda Kadıköy aklımda. Birkaç röportajda daha denk geldi ‘Kadıköy Müziği’ filan diye anıyor insanlar ama bu tanım da katıldığım ya da hissettiğim bir şey değil. [special_article_template title="" desc="Şarkının sözü, müziği, düzenlemesi ve birçok enstrümanın icrası Can Güngör’e; miksi ve mastering’i Emre Malikler’e ait. Şarkının kayıtları sanatçının Nilipek’le ortak olarak kurduğu Şen Bakkal Stüdyoları’nda Umut Çetin tarafından gerçekleştirildi. Şarkının belli bir kısmından sonra dahil olan koro bölümündeyse sanatçının sevdiği müzisyen dostları yer alıyor. Kapak tasarımında ise Hare Sürel’in illüstrasyonu dikkat çekiyor." who="Teselli"]