UNESCO, Temmuz 2021'de küresel bir çağrı yayınlayarak bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanlarındaki kadınları, pandemiyle ilişkili hikayeleriyle sanat eserlerini göndermeye davet etti. Creative Resilience (yaratıcı dayanıklılık) sergisini oluşturmak için tüm kıtalardan 54 bilim kadını seçildi. Türkiye'den seçilen iki kadından biri olan Ege Üniversitesi Grafik Tasarım Bölüm Koordinatörü ve Öğretim Görevlisi Bedia Zeynep Çakar'ın (36) 5 eseri Paris ve Dubai'de sergiye sunuluyor. Çakar, pandemi başladığı dönemde eşi İsa Can Çakar (36) ve kızı Lidya Çakar'ın (5) Covid-19'a yakalandığı süreçte yaşadığı endişeyi eserlerinde yansıttığını söyledi. Kendisini çok etkileyen karantina sürecini anlatan Çakar, "Bizi bölen ve iletişim sağlayan balkon camımız vardı. Kızım bana dokunmak ve beni öpmek istiyordu. Ben yanağımı uzatıyordum, kızım camı öpüyordu. 'Our quarantine days' (Bizim Karantina Günlerimiz) adlı eserim o günlerde çıktı. Bu eserde kendimi ve kızımı resmettim" dedi. "SADECE CAMDAN KONUŞABİLİYORDUK" Eşi İsa Can Çakar ve kızı Lidya Çakar'ın Temmuz 2020'de aynı anda coronaya yakalandığını anlatan Bedia Zeynep Çakar, yaşadıkları sıkıntılı süreçle ilgili şöyle konuştu: "Covid-19'un ülkemizde yeni görülmeye başladığı dönemde guatr ameliyatı geçirdim. İyi korunmam gerekiyordu. Hemen akabinde kızım ve eşim pozitif olunca aynı evin içinde farklı odalarda karantinaya girmek durumunda kaldık. O süreçte kızımın nasıl bir tepki vereceğini, vücudunda ne olacağını, psikolojik olarak nasıl bir dönüşüm olacağını bilemiyordum. Şu an biraz daha nasıl davranılması gerektiği biliniyor ama o dönem daha karmaşıktı. Aynı evin içinde sadece camdan konuşabiliyorduk. Bana yaklaşmak istiyor ama yaklaşamıyordu. Neden yaklaşmaması gerektiğine de anlam veremiyordu. Çünkü yaşı çok küçüktü. Zor bir süreçti." PARİS'TEN SONRA DUBAİ'DE SERGİLENECEK Yağlı boya, kumaş, kraf kağıdı gibi farklı malzemeleri tek bir çatı altında derleyip çalışmalarına yansıtan Bedia Zeynep Çakar, "Dokunamama, sarılamama, duygusunu ellerde vurguladım. Çalışmalarımda umut var ama genel olarak acı, korku ve endişeden besleniyorum. Umut kavramını bir renk ya da farklı bir materyalle mutlaka çalışmalarıma entegre ediyorum ama küresel salgınla birlikte psikolojik ve toplumsal değişiklikler benim çalışmalarımın odak noktasını oluşturuyor. Kendime pandemiyle ruhsal çöküş, parçalanmış, şiddete maruz kalmış ve şiddete meyilli olan bireyler üzerine çıkış noktası yaratıyorum. Bu serginin zeminini oluşturan kavramlar da bu duygulardı" dedi. "SESİMİ DUYURABİLDİĞİM İÇİN MUTLUYUM" 27 Ekim'den itibaren UNESCO'nun genel merkezinde fiziki olarak yayınlanan eserlerin 1 Aralık'a kadar online olarak ziyaretçileriyle buluşacağını ifade eden Çakar, ikinci bebeğine hamile olduğu için Paris'teki sergiye gidemediğini ama 2022'de Dubai'de bulunmak istediğini ifade etti. Çakar, "54 bilim kadını arasından Türkiye'de seçilen iki kadınız. Sesimi duyurabildiğim için mutluyum. Bu bir haykırış diyebiliriz. Sadece pandemi değil onun getirdiği farklı sorunlar da var. Son zamanlarda kadın cinayetleri çok dikkat çekiyor. Odak noktasında hissettiğim için çalışmalarımı içtenlikle hissederek yansıtıyorum. Dile getirip söyleyemediklerimizi resimle, fotoğrafla, sanatsal dönüşümle getirilebileceğini düşünüyorum. Umarım bu dönemi daha iyi atlatabiliriz" diye konuştu. (DHA)