Ali Rıza Binboğa, 12 Mart muhtırasının ardından yazdığı “Yarınlar Bizim” şarkısı Eurovision’da halkın oylarıyla birinci olduğu halde yarışmaya gönderilmedi. ‘Faşistlerin kafasına özgürlük ve barış kazınmadıkça yarınlar bizim olmaz’ diyen ünlü sanatçı Binboğa ile çocukluğunu gençliğini ve yarınları konuştuk... - Çocukluğunuz ve eğitim hayatınız nasıl geçti? Kayseri Sarız’ın Ördekli Köyü’nde doğdum. Binboğa dağlarının ortasında bulunan 36 haneli köyümüzde kışlar sert geçerdi. Köyde tarımcılık ailelere yetmiyordu. Tek çareleri çocukları okutmaktı. 6 yaşından itibaren parasız yatılı öğretmen okuluna girene kadar her yaz dağda çobanlık yaptım. Cumhuriyet çok büyük fırsat eşitliğidir aslında. 5 sınıflık ilkokulda okudum. Cumhuriyet diyor ki; “Sınava gir kazandığın sürece seni okuturum.” Parasız yatılıyı kazanıyorum. 3. sınıftan sonra müzik yeteneğimi keşfediyorlar. Oradan beni Ankara’ya konservatuar özdeşi okula gönderiyorlar. Fen derslerimin güçlü olduğunu görünce Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na gönderiyorlar. Ardından İstanbul Teknik Üniversitesi’nden elektrik mühendisi olarak 1973’te mezun oldum. Cumhuriyetin böyle on binlerce neferi var. Bunu Cumhuriyet’e,  Atatürk’e borçluyuz. Minnettarız...
YAKINDA YENİ BİR BAYRAK ŞARKI GELİYOR
Sanatçı Ali Rıza Binboğa, süreçte çok eser yazdığını belirterek, “Eserler birikti, eser sizi zorluyor. Türkiye’nin umutsuzluğuna son verecek bir bayrak şarkıyı YouTube’dan halkın hizmetine sunacağım” diye konuştu.
SANDALYE ÜZERİNDE YATTIM - Hep yatılı mı okudunuz? İTÜ’ye girdiğimde yurt bulamadık. Gümüşsuyu’ndaki kampüsün kantininde 6 ay sandalyenin üzerinde yattım. Yurda gelmeyenler olduğunda günübirlik onların yataklarında yatardım. Sonra ev ararken otobüsün biletçisi bir odası olduğunu söyledi ve bize kiraladı. Oda o kadar soğuktu ki cama, “Bu evde dinlendirilmiş soğuk var isteyenlere servis edilir yazıyorduk.” - Bugün eğitim sistemi sizce nasıl? Devletin birinci görevi eğitimdir. Normal yaşamda cehaleti reddeden, cehaleti bir insanlık suçu gibi kabul eden bir eğitim düzeyinin oluşturma zorunluluğu vardır. Bunun içinde eğitenlerin asla ekonomik sıkıntıları olmaması gerekir. Her yıl milli eğitim bütçesinin iki katına çıkarılması gerekir. Teknoloji yakalamak için teknolojiye ihtiyacınız var. - Öğretmen şarkısı nasıl yazıldı? Parasız yatılı öğretmen okuluna girdiğimde sınıfın en kısa boylularındandım, çelimsizdim. İki kadın öğretmenim kendi çocuğuymuş gibi bana özen gösterirlerdi. Özgüven aşıladılar. Zamanla her karşılaştığım öğretmen bana motive eden güçle destek oldu. Bu öğretmenlerin hakkı ödenmez dedim. Onlara duyduğum minnet nedeniyle şarkıyı yazdım. Ne zaman başarılı birini görsem ilk öğretmenin kim diye sorarım. -  12 Mart Muhtırası hayatınızı değiştirdi mi?  12 Mart 1971’de teknik okulda öğrenciydim. Büyük bir baskı vardı, arkadaşlarımız götürülüyordu. Yarınlar Bizim şarkısını yazmama sebep oldu. Biz o dönem teknik üniversitede bir anket yaptık. Öğrencilerin yüzde 86’sı Türkiye’nin  sosyalizmle kalkınabileceğini ama tam bağımsızlık ilkesiyle Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde gidileceği şeklinde bir sonuç çıktı. Tam bağımsızlık aynı zamanda insanların emek bağımsızlığını da getiriyordu. Emek bağımsızlığının da sosyalizmde olabileceği düşüncesindeydik. Tek ışığımız ve rehberimiz Atatürk idi. Atatürk’ü bu yönden incelediklerinde göreceklerdir ki adı konmamış bir sosyalizm götürüyor. Bunu iddia ediyorum. Atatürk’ün o önden iktisat kongresinden tutun attığı bütün adımlar böyledir. Emeğe saygılıdır. Emeğin mutlak egemen olmasını ister. ADALET ARANIR HALE GELDİBugünkü solcularla sizin dönemizdekiler arasındaki fark nedir? Tam bağımsızlıkçı olanlar esnemedi. Hiçbir şey onları yolundan döndürmedi. Kendimi nacizane böyle kabul eden biriyim. - Şarkılarınızda hep umut, sevgi, özgürlük, barış var... Ben bu ülkenin ancak emeğe saygıyla, o emeği oluşturacak fırsat eşitliği ve eğitimle kalkınabileceğine inanıyorum. Yıllarca yazdığım şarkılarda da dostluk barış ve emekten öteye gitmedim. Bu ülkede dostluk ve barışı egemen kılarak yapan tek kişiyim. Sosyal kavramları aşk teması gibi koyan tek kişiyim. Neden? Özgürlük ve barışı tüm insanların özlemi olacak yarınlar dediğimden... - Adalet yürüyüşüne katıldınız. Adalet ülkemizde ne durumda? Adaleti, ruhta adalet olarak düşünüyorum. Yeryüzünde karşılığı olmayan tek şey vicdan kanamasıdır. Şu anda ülkede çok mutlak butlan (yok hükmünde) pozisyonunda adalet var. Adalet aranır gibi bir pozisyon içine girdi.

Bana ambargo koydular

- 16 yıl kendinizi neden geri çektiniz? Birinci olmasına rağmen Eurovision Yarışması’na katılamayan eserim “Yarınlar Bizim”, 1975’te CHP’nin seçim şarkısı oldu. Turan Güneş, “Bunu kullanıyoruz” dediğinde, gidin bir plak alın siz de kullanın dedim. O dönemde bunun bir karşılığı var demedim. Yeter ki özgürlük ve barış kavramları insanlara gitsin istedim. Şarkı öyle bir sinerji yarattı ki, CHP yüzde 44 ile iktidara geldi. MSP ile koalisyon yaptılar. Bir şey oldu. Hangi şarkımı göndersem denetimden geçmedi. CHP iktidara geldi. TRT bana ambargo koydu. Parlamentoda sanatçılara verilen yemeğe tek davet edilmeyen bendim. İktidardan gittiler. MC hükümetleri geldi. İyiden tüy diktiler üstüne. Bir şarkı üretmek sanatçıya sancılar yaşatır. Hemen halka gitmesini ister. 12 Eylül öncesi fakru zarurete düştük. FAŞİST REJİMLE YAPAMAZDIM 12 Eylül ihtilalinden sonra bana “İlk öğretmenim” şarkısı için ödül vermek istediler. Ödülü kabul etmedim. Sonra sanatçılara sahneye çıkmak için karne vermeye kalktılar. O dönem valiye karşı çıktım. Ama sahneye çıkmak için kağıt aldık. 12 Eylül’den sonra düşündüm. İçinde olduğun ortam sana yol vermedi. Karşı oldukların hiç yol vermedi. Karşı çıktığın faşist rejim var. Bunlarla yapamam dedim ve bekledim. Bu rejimle uzlaşıya girmemek için tavır aldım. Sabırla duruşum çok uzun sürdü. Boş durmadım bu dönemde 52 kişiye iş verdim, onları istihdam ettim.

Toplumlar da hastalanır tedavisi sadece barıştır

- Atatürk’ün adı sansürleniyor. Andımız yasaklanıyor. Atatürk’ten neden korkuyorlar?  Atatürk bir dağdır, dağların en yücesidir. İnsanlığın ulaştığı en yüce mertebedir. Her insan der ki; Ahdım olsun bunu başaracağım. Bizim andımızda böyle bir şey. Bu bir ahtır. Ortadan kalkmaz ki. - Türkiye’nin sorunu ne? İnsanlar hastalandığı gibi toplumlar da hastalanır. 12 Mart’ta hastalandık,1975 seçimleriyle tam düzelmek üzereyken, 1980’de hastalandık. 1975-80 arasında iyileşmemize izin vermediler. 15 Temmuz 2016’da toplum yeniden hastalandı. Tedavi barıştır.