Ekibimizden biri 2013’te Bremen’de yapılan ve aynı zamanda hem caz festivali ve hem de sektör profesyonellerinin bir araya geldiği bir fuar da olan Jazzahead’te performansınızı deneyimlemiş. Söylediğine göre, o sene yapılan performanslar arasında en iyilerden biri sizin konserinizmiş. O performanstan sonra hayatınızda neler değişti? Jazzahead 2013’teki performansımız şüphesiz çok özeldi. Sonrasında çok iyi geri dönüşler aldık, olumlu eleştiriler oldu. Bence en büyük etkisi, müziğimin ve temsil ettiği şeylerin dünyada büyük bir bilinilirlik kazanması oldu. Müziğiniz ve Anadolu’da sahip olduklarımız ve ürettiklerimiz arasında bir benzerlik olduğunu düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili bir notunuz olur mu? Müziğim çok büyük ölçüde Ortadoğu ve Balkan müziğinden etkileniyor. Anadolu’da sahip olduklarınız ve ürettiklerinizle müziğim arasında birçok ortak unsur bulabiliriz, pek çok etki ortak ve benzer. Türkiye’de müziğinizle sadık bir dinleyici kitlesi oluşturabileceğinize inanıyoruz. XJAZZ İstanbul’da yaptığınız gibi, Türk müzisyenlerle de ortak projeler geliştirmeye açık mısınız? Kesinlikle! Müziğimle ilgili en çok sevdiğim noktalardan biri de insanlar ve farklı dünyaları birbirine bağlayabilmesi. Müziğin bizi ayıran her şeyin ötesinde, her zaman için büyüleyici bir şey olduğunu düşünmüşümdür. Tamamen farklı dünya görüşleri olan insanların, müzik başladığında tüm farklılıklarına rağmen bir araya gelmesi müziğin gücünü gösteriyor. Gelecek konserlerinizden ve planlarınızdan bahsedebilir misiniz? 2020’de çıkarmayı planladığımız yeni bir caz albümünün kayıtlarını henüz bitirdim. Proje davulcu Daniel Dor, olağanüstü genç yetenek gitarist Nitzan Bar ve benden oluşuyor. Mart 2020’de Avrupa’da turneye çıkacağız. Diğer projeler ile ilgili de her zaman çalışmaya devam ediyorum.