- Öncelikle Hollanda’dan aldığın ödülünü tebrik ediyoruz... Bu ödülü ve ödül getiren karikatürünü anlatır mısın? Rönesans’la birlikte ortaya çıkan hümanizm akımının yaratıcısı olan Rotterdam doğumlu Erasmus adına yapılan uluslararası karikatür yarışması... Konusu hümanizmin temel konularından birisi olan ‘arkadaşlık’tı. Jüri ödülü verme gerekçesini şöyle açıkladı: ‘Hicabi, bize tekerlekli sandalyedeki arkadaşlarına yardım etmek için ellerinden geleni yaptıkları besbelli iki çocuğu gösteriyor. Artık bisikletlerini kullanamayacaklar, ama resim bize böylelikle üçünün de yola devam edebileceğini sezdirmektedir. Biri tekerlikli sandalyede ve ikisi yayan olarak. Erasmus, gerçekten, bu gençlerle gurur duyardı! Bu çalışma, ayrıca, ince bir ustalığı da yansıtıyor.’ Evet, bu açıklama beni çok mutlu etti. Zaten Erasmus da ‘Bir can dostun için bir iş yapmaktan, o iş ciddi bir emek harcamayı gerektirse bile, kaçınmamalısın’ demiş.
Hicabi Demirci, Yüksel Şengül’e konuştu.

Dalyaya sanırım 1 kaldı

- Bugüne kadar kaç yılda kaç ulusal ve ulaslararası ödülün oldu, galiba dalya dedin veya demek üzeresin? Ulusal ve uluslararası karikatür yarışmalarından 100’e yakın ödüller kazandım. Yarışmaları üretmek ve uluslararası izleyiciyle buluşmasına katkı sağlayan bir unsur olarak görüyorum. Ödül konusunda Dalya demedim ama dalyaya sanırım 1 kaldı. - Karikatürün gençler üzerindeki etkilerini nasıl anlatırsın? Desen Yayınları’ndan çıkan Çizgili Hayat ve Çizginin Çizgisi kitaplarım üzerinden okullarda görsel okuma etkinlikleri yapıyorum. Bu vesileyle gençlerle çok sık bir araya geliyorum. Gençler karikatür üzerinden hümanizmi, adaleti, kadın erkek eşitliğini öğreniyor. Karikatür bize erdemli bir insan olmanın yollarını gösterir. Karikatüre sevgiyle ve hoşgürüyle bakılmalıdır. Karikatür mesajını hızlı verir ve dijital çağa son derece uyumludur... Bu yüzden karikatürün vazgeçilmez bir sanat olduğunu söyleyebilir miyiz? Dünya’daki eğitim sistemi yaratıcılık kavramı üzerinden ilerliyor. Karikatür yapısı gereği mesajını çok hızlı veren bir sanattır. Bu hız hiç kuşkusuz digital çağın hızı ve gençlerin hızıyla uyumludur. Peki bu vazgeçilmez sanatın Türkiye'deki konumu ve durumu nedir? Gerek Dünya’da gerekse ülkemizde karikatür güç odakları tarafından bir tehdit olarak algılanıyor. Çünkü karikatür sadece gerçeklerle ilgilenir. Gerçekleri söylerken taraf tutar, halkının yanında yer alır. Eşitliği, özgürlüğü ve adaletin güçlenmesini istemeyenler karikatürle savaşır. Ancak bu savaş beyhudedir. Karikatürün yeşerdiği, serpilip büyüdüğü atmosferin ya da toprağın adı da 'hoşgörü' olmalı galiba... Hoşgörü kültürünün gelişmesine evrensel olarak katkı sağlayan bu kadar güçlü bir sanat yoktur. Hoşgörünün olmadığı ortamlarda, karikatür savaşarak bu yolu insanlık için açar. Karikatürün, barışa, sevgiye, eşitlik anlayışına ve adalete katkısını nasıl anlatırsın? Karikatür güçlüye karşı güçsüzü, savaşa karşı barışı, haksızlığa karşı adaleti savunmuştur her zaman. Çözüm üretmez ama sorunun ne olduğunu bize gösterir. Kapitalzmin açtığı yaralara parmak basar. Çevre kirliği, GDO’lu gıdalar, göçler... Kısacası hayata ait ne varsa karikatür oradadır. Günlük bir siyasi gazetede güldürmeyi ve düşündürmeyi hedefleyen karikatürler çizmek ne gibi sorunlar ve sorumluluklar yüklüyor günümüzde? Düşünce suçu, karikatürün gündemindeki en önemli olaylardan birisidir. Çizer, düşünce suçunun olmaması için çizdiği bir karikatürden dolayı yargılanabilir. Bu da başka bir çelişkidir. Karikatürcü bir yandan gündelik çelişkileri çizerken, bir yandan sistemin kendi üzerinde kurduğu baskı ile mücadele etmek zorundadır. Demokrasi ve özgürlük ne kadar çoksa, çizer için bu mücadele de o kadar azdır. Atılan kahkahaların insan egosunu yıktığı doğru mudur? Otoritenin asık suratını, bir kahkaha darmadağan eder. Karikatür ise o kahkahanın ne zaman ve nerede olacağına karar verir. Dolayısıyla otoriter sistemlerin her zaman korktuğu bir sanattır karikatür.