Most Production'un yapımcılığını üstlendiği İzmir'in Kızları oyunu izleyicilerle buluştu. Oyunu Serdar Saatman kaleme aldı. Yönetmenliğini Gaye Çankaya üstlendi. Müzik direktörlüğünde Murat Cem Orhan'ın, kareografide Selçuk Borak'ın imzası bulunuyor. İzmir'in Kızları 'Bir Çocuk Sevdim' şarkısının bestesi eşliğinde canlı bir şekilde karşılıyor izleyicileri. Sahnede kötülerden kaçan Edis ile birlikte 12 Eylül darbesinin yaşattıklarına tanık oluyoruz. Burak Sevinç'in başarılı bir şekilde canlandırdığı Edis, sadece ülkesinden değil, birlikte 'Şiir Otel' açmayı planladığı biricik sevgilisi Gülümser'den de koparılmış oluyor. GÖKÇE BAHADIR SESİYLE ÖNE ÇIKIYOR Gülümser'e can veren isim Gökçe Bahadır. Oyunun hemen başında “Son Bakış” ile balkonda arz-ı endam eden Gökçe Bahadır'ın sesiyle tanıştığınızda şaşkınlığınızı gizleyemeyeceksiniz. Başarılı oyuncu geçtiğimiz yıl sanatın müzik tarafına da ağırlık vermişti, ki bunun ne kadar doğru bir karar olduğu İzmir'in Kızları'nda bir kez daha görülüyor... İzmir'in Kızları, usta isimleri bir araya taşıyan, biraz Neşeli Hayat etkisi yaratan, metropollerden kurtulup yerleşmek istediğimiz o sakin ve neşeli Ege kasabasında geçiyor. Kalabalık ve uyumlu bir ekip var sahnede. Oyunun merkezinde Sezen Aksu şarkıları yer alıyor. Hikayenin de şarkılar ile uyumu oldukça başarılı.
İzmir'in Kızları'nda Gökçe Bahadır, Olgun Toker, Burak Sevinç, Derya Alabora, Parla Şenol, Nihan Büyükağaç, Seda Akman, Sinan Çatıkkaş, Yağmur Anaz yer alıyor.
Gülümser'in ailesindeki her bir kadın oyuna ismini veren şarkıda geçtiği gibi dişi, ana ve efe... Hepsinin dertleri, sevinçleri, kederleri farklı. Bu farklılık arasında ailedeki dayanışma, eski Türkiye günlerini anımsatan cinsten... Ailenin başında Derya Alabora'nın canlandırdığı anneanne yer alıyor. Bilge, ama despot olmayan bir karakter. Gülümser'in teyzesi, halası ve kuzeni ailenin diğer üyeleri. Hayat hepsi için kendi seyrinde ilerlerken, darbe döneminde ülkeyi terk etmek zorunda kalan Edis, kuzeni Necibe'nin düğününde kasabaya geri dönüyor. Bu andan itibaren hikaye tempo kazanıyor. Gülümser artık Edis'in bir zamanlar yakın arkadaşı olan Poyraz (Olgun Toker) ile birlikte olduğundan dolayı bol bol hesaplaşma, bol bol hasret doluyor sahneye... İlk yarım saatten sonra karakterler gitgide vakurlaşıyor. Şarkıların tonunun da ağırlaştığı görülüyor. Sezen Aksu'nun o kültleşmiş aşk şarkıları eşliğinde, 3 kişilik bir aşk çıkmazı anlatılıyor. İlk perde sona erkerken ise oyundaki en büyük sürpriz yaşanıyor.
İzmir'in Kızları 21-22 Şubat'ta saat 20.30'da Uniq Hall'de sahnelenecek.
CESARETİ ÇOĞALT İkinci perdede tüm bu düğümler sırasıyla çözülüyor. Oyunun ilk dakikalarındaki eğlence, son anlarda yine beliriyor. Mutluluk arayışı karşılık buldukça, şarkıların ritmi gibi oyuncuların performansları da artıyor. Keşke oyunun tamamında bu ritm daha yüksek tutulsaydı diye söylemeden edemiyorum. Yer yer güldüren, yer yer gözleri yaşartan hikayeyi, müzikle ve dansla, bu kadar kalabalık bir kadroyla sahneleyen yönetmen Gaye Çankaya'yı ve tüm ekibi tebrik etmeliyiz. 'İzmir'in Kızları' özgürlüğüne düşkün, o özgürlükle birlikte hayatını istediği gibi doyasıya yaşamak için mücadele eden kadınların, sonra da aşkı için her şeyi yapabilecek erkeklerin oyunu... Bunlar için asgari bir cesaretin şart olduğunu söylemeye gerek yok. Anneanne karakterinin oyunda “Tıka burnunu iskeleden denize atlar gibi” diyerek kızlarına aşıladığı cesaret de tam olarak böyle değil mi? O cesaretin çoğu Sezen Aksu'nun şarkılarında da yer alıyor. Umarım izleyenler de oyunun ardından bu cesareti çoğaltır.