Çanakkale Savaşı'nda Avustralya'da yaşayan iki mülteci... Birisi deve sahibi Mehmet, diğeri ise dondurmacı Abdullah... İngiltere'nin çağrısı üzerine Çanakkale'ye savaşmaya giden Anzaklar gibi, onlar da Osmanlı adına savaşmak istiyor. Tek amaçları Anadolu'ya dönmek... Ancak bir türlü izin alamıyorlar. Her defasında, "Bize kurşun sıkmanız için sizi oraya mı göndereceğiz?" cevabıyla karşılaşıyorlar. Savaş, o güne kadar huzurlu bir şekilde geçirdikleri hayatlarını zindan ediyor. Yaşadıkları gettoda işlerini yapamaz hale geliyorlar. Önceden kabullendikleri mahalleden atılmak isteniyorlar... İşte, 18 Mart 2019'da Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünde vizyona girecek olan Turkish'i Dondurma'nın hikayesi böyle. Film, Dijital Sanatlar Yapımevi'nin gerçek hikayeden esinlenerek beyazperdeye taşıyacağı dördüncü yapım... Film, Kemerburgaz'ın eteklerinde 7 bin metrakare alanda kurulan platoda çekiliyor. Plato, oldukça görkemli. İnsanı 100 yıl öncesinin Avustralyası'nda hissettiren hemen her şey hazır: Kostümler, yabancı figüranlar, deve, eski evler... Daha önce Ayla, Çiçero ve Müslüm'ü beyazperdeye uyarlayan ekibi sette ziyaret ettik ve filmde Abdullah karakterini canlandıran Ali Atay ile Gülsüm karakterini canlandıran Şebnem Bozoklu'yla sohbet etme imkanı bulduk...
turkishidondurma5 Turkish'i Dondurma'nın başrol oyuncuları: Ali Atay (solda), Şebnem Bozoklu (ortada), Erkan Kolçak Köstendil (sağda).
Turkish'i Dondurma'da nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz? Ali Atay: Ben Avustralya'ya gitmiş, Avustralya'ya yerleşmiş ve Çanakkale'deki savaşı öğrenince, buraya gelmek isteyen, iki çılgın Türk'ten, iki çılgın çocuktan birisini oynuyorum. Dondurmacıyım. Son derece naif iki tane çocuk, Çanakkale Savaşı'nı öğrenince Osmanlı'ya gelmek istiyorlar, savaşa katılmak için. Bir türlü fırsat yaratamıyorlar. Gelemiyorlar. Ülkeden çıkış izni alamıyorlar. "Gidip bize karşı silah mı sıkacaksınız" diyorlar ve bunları göndermiyorlar. Bunlar da bir maceraya giriyorlar, kaçak yollarla gitmeye çalışıyorlar, onun hikayesini izleyeceğiz. "Bir savaş filmi olmasına rağmen barışı anlatıyor" dediniz. Şu anda yaşadığımız mülteci sorunuyla ilgili de bir şeyler söylüyor. Siz nasıl tarif edersiniz? A.A.: Aidiyat hissi dünyanın en önemli şeyi bence ve bizim elimizden yavaş yavaş alınmaya başlanıyor. Bir zaman sonra olması gerektiği noktaya ulaşacaktır. Biz de burada 2 tane mültecinin hikayesini anlatıyoruz aslında. Savaşa değinmeden, savaşın korkunçluğunu anlatan hikayeye de dönüşüyor aynı zamanda. Bir şey anlatmak için onunla ilgili bir şeyler söylemeye gerek yok aslında. İnsan her yerde insandır ya... Amaçları, hayalleri, niyetleri, iyi niyetleri olan her insan, dünyanın her yerinde ait olduğu yere daha fazla bağlı olma çabasındadır. Buradaki hikaye de biraz öyle. İnsanlık bence ait olduğu noktaya bir zaman sonra gelecektir. turkishidondurma6 'HAYATIMDA YAŞADIĞIM ARAYIŞLA İLGİLİ...' Limonata, Ayla, Turkish'i Dondurma'da siz yönetmen ve oyuncu olarak hep sınırları aşıyorsunuz. Bu tesadüf mü? A.A.: Hayatımda yaşadığım birtakım mevzularla ilgili bir şeyler düşünürken, böyle hikayelere denk geliyorum. Onlar da benim ilgimi çekiyor. Böyle hikayelerin içinde buluyorum kendimi. Komedi bile yapsam mesela, orada da bir kurtulma hikayesi var. Ait olduğu yere ulaşmaya çalışan bir grup insanın komik hikayesi vardı Ölümlü Dünya'da da... Bunlar benim hayatımda da yaşadığım arayışla ilgili olabilir... Turkish'i Dondurma filminin setinde çalışmak nasıldı? Şebnem Bozoklu: Pek de alışmadığımız bir plato burası. Şehrin çok dışında. Burada her şey birebir ölçekte. Bir kasaba gibi. Çok da başarılı bir uygulama var. Çok rahat çalışıyoruz. Set de kendi kasabasını yaratmış durumda. İnanılmaz düzenli. Disipline eden bir şey insanı... Sabah gelince, dağlara bakıyorum, ışığa bakıyorum. Açıkhavadayız. Çok bulutlu bir yer. Bizim için enteresan. Ben gerçekçi dekorun içinde çalışmayı seviyorum. turkishidondurma3 Yaşanılan savaşlar insani değerleri de tekrar hatırlamamıza vesile oluyor. Hem sizin rolünüz hem de film bu minvalde nasıl değerlendirilebilir? Ş.B.:Karakterlerimiz oturduğu mahalle bir getto. Bu mahallede göçmenler yaşıyor sadece. Türkiye'den, Uzakdoğu'dan, Çin'den, Hindistan'dan, Avrupa'nın ve dünyanın çok farklı yerlerinden göç etmiş bir göçmen mahallesinde geçiyor. Ben bir sinema seyircisi olarak da göçmen hikayesi izlemeyi çok seviyorum. Alıştığı, bildiği rahat ettiği konfor alanından uzaklaşmak zorunda kalmış, hiç bilmediği bir toprağı yurt edinmeye çalışan insan hikayesi, hangi yüz yılda geçerse geçsin, her zaman değerli ve kıymetli. Hele ki günümüzde... Daha çok yakın Suriye... İki, üç yaz öncemiz korkunç haberler okuyarak, mutsuz olarak geçti. Bir de gerçekten çok derin bir savaş filmi görünüp, aslında o savaşın içinde küçücük kalmış, ama büyük resimden çok daha önemli olan bireysel, küçük, gerçek insan hikayelerine odaklanıyoruz. turkishidondurma4 Mültecilerle ilgili son dönemde bolca film ve tiyatro oyunu üretiliyor. Bu empati yapmamız için de çok önemli değil mi? Ş.B.: Bu konu üzerine çok film yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bütün bunların dışında bir seyirci olarak çocukluğumdan beri her zaman "Gerçek bir hikayeden esinlenmiştir" yazısını ne zaman gördüysem, o filmi başka bir gözle izliyorum. O filmdeki insanların çektiği ızdıraplar gözümde daha kıymetli olur. O yüzden Türkiye'de de bu tip film yapılıyor olması beni çok mutlu ediyor. Mustafa Uslu, bu noktada çok önemli bir yapımcı. Ayla'yla başladı, Müslüm, Çiçero, Turkish'i Dondurma gibi gerçek hikayeden esinlenmiş filmler yapıyor. Popüler sinemaya etkisi ne olacak bu filmin? Ş.B.: Can (Ulkay) Hoca'nın da dediği gibi bağımsız sinema kendi filmlerini yaratıyor, çok güzel örneklerini izliyoruz. Türkiye'de popüler sinemada bir aynılaşma, birbirine benzeme var. Zayıf hikayeler... Halbuki neler yapılabilir. Bu noktada gişe filmlerini, popüler filmleri önemsiyorum. Eli yüzü düzgün popüler filmler beni çok heyecanlandırıyor. turkishidondurma2