Yaşar ÖZÜRK İnsanlık Tarihi Enstitüsü’nün yöneticisi Prof. Dr. Johannes Krause, Altaylardan getirilen bir parmak ucu kemiğinin DNA analizinden yola çıkarak yeni bir ilk insan formu olan “Denisova”yı keşfetti. Arkeologların buluntularla, tarihçilerin anılarla, yazılanlarla açıklamaya çalıştıkları gibi Krause, atalarımızın kemikleri üzerinde yaptığı DNA analizleriyle geçmişe ışık tutuyor. Ve bu ışık bildiğimiz tarihi altüst ediyor. Arkeogenetik, tıbbın geliştirdiği yöntemleri yüz binlerce yıl öncesine ait genetik materyalleri analiz etmek için kullanıyor. Eski tarihlerden kalma insan kemiklerinden, yalnız ölenin genetik profilini değil genlerinin dünyada nasıl yayıldıklarını, yani atalarımızın ne zaman yaşadıklarını ve nereden geldiklerini açığa çıkarıyor. 8.000 YIL ÖNCESİNE GÖTÜRÜYOR “Hepimizin kökeni göçlere dayanıyor, genlerimiz bize bunu söylüyor” diyerek Anadolu halklarının 8.000 yıl önce Avrupa’ya göçtüğünü, kanıtların “saf” bir Avrupa ırkının olmadığını ve asla olamayacağını gösterdiğini ileri süren bu Alman bilim insanı, ırkçı ve nefret dolu söylemlerle zihinleri, ruhları hasta eden, salgınlara yol açan, milyonlarca insanın ölümüne neden olan Hitler’in ne kadar çok yanıldığını da gösteriyor. Okuru 8.000 yıl öncesine götüren Krause şöyle diyor: “Avrupa daha önce böyle bir şeyle hiç karşılaşmamıştı. Avrupa’nın merkezine doğru yayılan göçmen akımı, kelimenin tam anlamıyla yeni bir miladın başlamasına neden oldu. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Çok sayıda kırsal kökenli geniş ailenin hedefleri belliydi: Yeni topraklar edinmek. Bu topraklarda uzun süreden beri yaşayan Avrupalıların hiç şansı kalmamıştı. Hepsi geri plana çekildi, böylece eski Avrupa kültürü kayboldu. Avrupa’da yaşamaya başlayanlar yerlerinden ettikleri Avrupalılardan daha farklıydılar. Bu bir nüfus mübadelesiydi. Radikal göç dalgasının üzerinden 8000 yıl geçmesine rağmen bizler bu olguya ait etraflı bilgileri ancak kısa süre önce edinebildik. Çığır açan teknolojik donanımlarımızla eski kemikleri toz haline getirdik ve saptadığımız DNA örneklerini süzerek bu sözünü edeceğimiz tarihsel gelişimi araştırdık. 7000 yıl önce Stuttgart civarında yaşamış bir kadının kemikleri üzerine yapılan genom analiz, genetik köklerinin Anadolu’ya dayandığını kanıtladı. Svabyalı kadın, Anadolu’dan Avrupa’ya doğru akan göçün kanıtlanmasına neden olan ilk DNA örneği oldu.” BULAŞICI HASTALIKLAR Bir şey daha ortaya çıktı: “Neolitik Çağ insanları, hayvanlar ve bitkilerden yararlanmayı öğrenmişlerdi ama yeni bir düşmanla tanıştılar: Bulaşıcı hastalıklar. Bunlar, insanların ödemek zorunda olduğu bir bedeldi.” Halkayı genişleten Krause: “Günümüz Avrupalıları ile Amerika’nın ilk sahipleri arasındaki genetik köklerin nerede olduğuna dair ilk kesin bilgileri bize ‘Mal’ta çocuğu’ sundu. 24.000 yıl önce Moğolistan’ın kuzeyindeki Baykal bölgesinde yaşamıştı. Onun genomu Avrupalılarla ilk Amerikalılar arasındaki bağlantının mükemmel bir parçasıydı (…) Bugünkü Avrupalar doğal olarak Avrupalı ve Asyalı avcı-toplayıcıların devamı sayıldıkları gibi yaklaşık % 60 oranında Bereketli Hilal’in batı ve doğu bölgelerinde yaşamış insanların da torunlarıdır (...) Geleceğin dünyası küresel ağların dünyası olacak. insanlık baştan beri adımladığı yolda yürümeye devam ediyor. Yolun nereye varacağı belli değil. Bilinen tek şey ayrımcı dogmaların çıkmaz sokağa girdikleri. Böyle bir dünya hiç olmadı. insanlığın gezisi sürecek. Suçlamalarla karşılaşacak fakat onları kabullenmeyeceğiz. Bunun için yaratılmadık.” Irkçılık ve nefret girdabına itilen dünyaya, 21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele Haftası”nda “Gözlerini Aç” diyen bir yapıt.