Heykelin hikâyesi Camille Laurens’ten On Dört Yaşındaki Küçük Dansçı. Yazar, Edgar Degas’nın ilk kez 1881 yılında Bağımsızlar Salonu’nda sergilenen heykelinin hikâyesini, heykelin başlattığı tartışmaları, heykel için poz veren Marie Geneviève Van Goethem ve yaşıtı çocukların yaşadıkları dramı, Paris Operası’nın kulislerinin içyüzünü ve Degas’nın yaratım sürecini anlatıyor. Kitap, sanatçıdan ziyade sanat yapıtının yanında durmayı tercih eden Laurens’dan samimi, özgün, deneme ile anlatının sınırlarında dolaşan ve sözünü sakınmayan bir metin. (Yapı Kredi Yayınları) Hüznün tedirginliği Murat Çelik’ten Eve Dönmeyen Hayvan. Kitap, tüm felaketleriyle yüzleşen, yürüyüşünü, uyumayı ve uyanmayı bizatihi kurgulayan, muzip, keskin, içekapanık, yumru yumru büyüyen öyküler toplamı… Yazar, doğada adımlamanın, şehre inmenin ve eve dönmenin iniltilerini anlatıyor bize, sakince yapıyor bunu ama arka fonda gürültülü bir hüznün tedirginliği var. Yaprak kıpırtısının dahi duyulduğu bir sessizliğe kurulmuş kitaptaki öyküler sözcüklerin şaşaası, rüzgârın vurdumduymazlığı ve her an her şey olabilirin evhamları uyutmayacak bizi! (Everest Yayınları) Büyülü bir öykü Dino Buzzati’den Yaşlı Ormanın Gizemi. Burası çocukluğun köklerinin salındığı; sınırlarının bozulmadan korunduğu; ölümsüz bir güç gibi yaşamı sembolize eden; neşeli, özgür, karşılık beklemeyen bir ormandır. Burada yaşayan orman cinleri, istedikleri zaman bir insana ya da hayvana dönüşebilir, barındıkları ağaç gövdelerinden diledikleri zaman çıkabilirler. Bu cinlerin hayattaki yegâne amacı, ormandaki asırlık ağaçları canları pahasına korumak. Okuru içindeki çocukla barıştıracak, yaşamın kalbine dokunduracak büyülü bir öykü. (Timaş Yayınları) Sürprizlerle dolu yolculuk Wednesday Martin’den Aldatmaca. Kitapta feminist yazar ve kültür eleştirmeni bizi kadın sadakatsizliğine yol açan evrim mirasımızı ve toplumsal gerçekleri ortaya koyan cesur ve sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkarırken, kadınları sınırlar dahilinde tutma çabasının ardındaki sebepleri de gözler önüne seriyor. Araştırmacılar, antropologlar ve yaşamın her alanından kadınların anlattıklarıyla şekillenen kitap, cinsellikle ilgili en derin varsayımlarımıza meydan okuyor. (Mundi Yayınevi) Bir aşk hikâyesi Burak Artuner’den Leman Hanım'ın Mavi Cadillac'ı. Yazar Mavi Cadillac’ı romanında sadece bir aşk hikâyesi anlatmıyor; Amerikan kültürü etkisiyle değişen toplumsal değerleri, yalnızlaşan İstanbulluları, güç odaklarının yağma kültürünü de kayda geçiriyor. (Mona Kitap) Büyük ihanet John Banville’den Mrs Osmond. Bir Hanımefendinin Portresi’ne bıraktığı yerden devam ediyoruz. Yaşlı kıtada özgürlüğü ve aşkı ararken cazibesine kanarak zalim kocası Osmond’un nefret dolu karanlık dünyasında tutsak kalan Isabel Archer’ın bitmek bilmeyen kaçış hikâyesi. Üstelik James’in üslubunu aynen koruyarak. Ve yine merak uyandırıcı, en az ilki kadar devamı yazılası bir açık uçlu sonla. John Banville günümüz edebiyatının yaşayan en büyük dehalarından biri hiç kuşkusuz. Bu son romanı, Magritte’in piposunu anımsatan bir büyük ihanet. (Kırmızı Kedi Yayınları) Ayrı tutkular Ceylan Koryürek’ten Dokunulmamış. Kum saatinde ne kadar zaman kalmıştı? Yanıtsız bakıyorduk, belki bir iki dakika belki de asırlar geçti. Ayrı ayrı tutkuların insanıydık onunla, aşkın üstünde tutkularımızı koyduk. Bir ağaç gibi büyüdük. O bana dünya hali korkularımı yenmeyi öğretti. En büyük hazzı, yaratım hazzını paylaştık. Tutkunun, sevinç gözyaşlarının paylaşıldığı bu kitap, aydınlık gecenin gümüşten yolunu sözcüklerle ruhunuzda süsleşir. Siz olmasanız bu tutkunun ateşi beni yakıp kül ederdi. - Ceylan Koryürek. (Kora Yayın) Dönemin taşrasına ilişkin Cemil Koçak’tan CHP ve Taşra-1930 1950 Akdeniz Bölgesi (Cild1) Yazar “Erken dönem Cumhuriyet târihi üzerine yapılan araştırmaların en zayıf ve eksik yönü, dönemin taşrasına ilişkin bilgilerin ortaya çıkarılmasındaki yetersizliktir denilebilir. Sözün kısası; dönemin taşra hayatına ilişkin bilgilerimiz fazlasıyla eksiktir. Neredeyse yoktur! Bu seride, 1930-1950 yılları arasında taşranın zaman zaman genel, zaman zaman ayrıntılı röntgenini çekmeye çalışacağım” diyor. (Alfa Yayıncılık) Çok farklı konular Ümit Meriç’ten Sosyoloji Konuşmaları. Kitapta sinemadan futbola, İstanbul’un sorunlarından İslâm dünyasındaki sosyal bilim çalışmalarına kadar pek çok farklı konuyla buluşacaksınız. Önemini hiç kaybetmeyen bu konular üzerinde bizleri düşünmeye davet ediyorlar. (Kapı Yayınları) Boyun eğme ve direnme M. Sami Türk’ten Mephisto-Bir Kariyerin Romanı . “Mephisto, 1930’lu yıllarda faşizm yükselirken, boyun eğme ve direnme, kariyer ve ahlak arasında kalanların hikâyesini anlatan en iyi roman.” - Der Spiegel. Kitap, Almanya’da kişilik hakları nedeniyle uzun yıllar yasaklanan, yayınlandığı tarihten itibaren ise fırtınalar koparıp kült statüsüne erişen bir başyapıt! Klaus Mann, 1930’lu yıllarda sürgündeyken yazdığı bu romanla, babası Thomas Mann’ın gölgesinden çıkarak kendini gerçek bir yazar olarak ispat ediyor. “İki dünya savaşı arasındaki Almanya’yı, hatta Avrupa’yı anlamak için bu romanı okumalı.” - Marcel Reich-Ranicki. (Everest Yayınları) Yaşam hakkına saygı Katherine Applegate’den Son Darin. Bir zamanlar dünyada pek çok farklı tür birlikte yaşıyordu. Aralarında bir anlaşma yapıp birbirlerinin yaşam hakkına saygı duyacaklarına söz verdiler. Ancak biri bu anlaşmayı bozdu: Dünyayı savaş alanına çeviren bir insan. En önemli özelliği yalanın kokusunu almak olan darin türünü yok etmek için insanlar amansız bir savaş başlatır. (Doğan ve Egmont Yayıncılık) Belirgin ilişkiler Alberto Moravia’dan Röntgenci. Günlük yaşam, otuz beş yaşında yakışıklı bir 68 kuşağı olan Dodo, üst düzey bir üniversite “baronu” olan babası ve duygusal olarak tatminsiz olan karısı Silvia için belirsizdir. Roma’nın göbeğinde bir aristokrat sarayındaki karmaşık ama aslında “çok belirgin” ilişkilerinde, romanın anlatıcısı Dodo, özenli ve acımasız bakışları ile kendini izlemeye başlar. Entelektüel bir zorunluluk tarafından yönlendirilmesi gerektiğini düşünen Dodo, olayları maddenin dönüşümünü izleyen bilim insanının soğuk bakışlarıyla anlatır. (Destek Yayınları) Şarkılar ilk kez yayınlanıyor Tiago De Oliveira Pinto’dan Türk Aşık ve Ozanları. Kitabın en önemli özelliklerinden biri, içinde yer alan şarkıların bazılarının ilk kez yayımlanıyor olması ve zaman içerisinde bu kültür unsurları değiştiği veya kaybolduğu için tekrar toplanmalarının artık imkânsız olmasıdır. Müzikolojik çalışmalar bakımından Reinhard’lar, Türk-Alman etkileşiminin kurucularındandır; geçmişte birlikte alan çalışmasına çıktıkları pek çok öğrencileri de bugün Türkiye merkezli konular çalışan yetkin akademisyenlerdir. Dolayısıyla Reinhard’ları bir akademik kolun ekolün– başlangıcı olarak görmek mümkündür. (Yapı Kredi Yayınları) Cinayete kurban gitti Glenn Meade’den Brandenburg. Bir işadamı Paraguay’da kafasına kurşun sıkarak intihar etmiştir, Almanya’da bir neo-Nazi sokak ortasında vurulmuştur. Bu ölümler arasındaki bağlantıları sezen gazeteci Rudi Hernandez ise büyük bir sırrı açığa çıkaracakken korkunç bir cinayete kurban gitmiştir. Avrupa’nın güvenliği için kurulan DSE’de uzman olarak çalışan Joe Volkmann, çekici bir Alman gazeteciyle birlikte konuyu araştırmaya başlar. Banda alınmış anlamsız bir konuşma ve yarısı yanmış eski bir fotoğraf dışında ellerinde ilerleyebilecekleri hiçbir ipucu yoktur. (Kırmızı Kedi Yayınları) Anı-roman H. Esat Yavuztürk’ten Umut Peşinde. Yazar“Almanya sevdasına kapılıp,1959'da ilk kuşak Almanya işçisi olarak; dünyadan haberi olmadan, bir kuru yaprak gibi savrularak gittiğim Almanya'daki acı ve tatlı yaşantımı, ikinci adım olan Hüseyin'i kullanıp, "anı-roman" olarak yazdım. Bu roman diğer işçilerin yaşamını da dolaylı olarak yansıtıyor. Almanya'da görüp-duyup öğrendiğim olaylar benim derin uykudan uyanmamı; tutsak edilmiş beynimdeki kirli pasların silinmesini sağladı” diyor. (Dorlion Yayınevi) Rüya nasıl yorumlanır Zeynep Ergen’den Dün Gece Bir Rüya Gördüm. Rüyaların gizemli dilini çözmek istiyorsan, işte sana yol gösterecek rüya atlasın… Hayatımızın en gizemli dilimidir rüya saatleri... Sonsuz olasılıklar, şaşırtıcı senaryolar içerir rüyalarımız. Aklımıza gelmeyeni rüyamızda görür, kimi sabahlar gördüğümüz rüyanın etkisiyle bir başka âlemde gibi uyanırız. Peki bu rüyaların bir anlamı var mıdır? Nasıl yorumlanır rüyalar? (Doğan Novus) Yeniden yazılan kader Müge İplikçi’den Sil Baştan. Yazar kitabında silinip yeniden yazılan kaderlerin diyarından bir kesit sunuyor bize. O kaderlerde hepimize ait bir ses ve o sese dair sözcükler var. O sese yazılmış falların bile zaman zaman zaman çaresiz kaldığı bir gerçekliğe sarsıcı diliyle katılıyor İplikçi. Hüzünlü bir hikâye... bir o kadar da muzip. (Can Yayınları) Mevsimlerin dökülüşü İlhan Berk’ten Bir Limandan Üç Resim. “Düşünce halinde bir elin çirkinliğini duyuyorum, uzanmak hatırıma gelmiyor; kaçıyorum. Mevsimlerin dökülüşü, bir çocuk kumların mestliğine vücudunu bırakıyor, ona uymanın hızı, fakat elde etmiş olmanın sıkıntısı, vazgeçiyor.” (Yapı Kredi Yayınları) Epik bir roman William Styron’dan Sophie'nin Seçimi. Brooklyn, 1947. 22 yaşındaki güneyli Stingo’nun hayali büyük bir yazar olmaktır. Romanını yazmak için yerleştiği Brooklyn’deki bir pansiyonda müthiş bir çiftle tanışıp arkadaş olur. Yetenekli ve zeki bir Yahudi olan Nathan ile Auschwitz toplama kampından kurtulan güzeller güzeli Polonyalı Sophie. Kitap, insan doğasını, iyilikle kötülüğü, Amerika’nın kölelik tarihiyle Holokost’u tartışan epik bir roman… (Doğan Kitap) Kozmik dehşet Klasik Bilimkurgu Öyküleri. İyi bilimkurgunun iyi edebiyata dönüşme yolundaki ilk durağı olan 19. yüzyıla uzanıyor. Öncü niteliğindeki bilimsel ve teknolojik icat öykülerinden medeniyete yabancılaşan modern kahraman anlatısına, ütopya ve distopya geleneğinin izlerinden bilimkurgu ve fantazyanın iç içe geçtiği kozmik dehşet türüne kadar genişleyen bir yelpazenin en değerli öyküleri buluşarak bu edebiyatın temel unsurlarını sergiliyor. (Çınar Yayınları) Mutlu edecek bir kitap Mustafa K. Erdemol’dan Kitap Kokusu. Yazar daha çocukluğunda kokusuna kapılmış kitapların. Büyüdükçe de dört yanını sarmış bu koku, koyu bir okuma tutkusuyla her fırsatta kitapların dünyasına eğilmiş. Kitabında iyi okur olmanın peşinde, yıllar boyunca tuttuğu notların, biriktirdiği tarihî anekdotların, bizzat kendi tatlı hatıralarının kendine has karışımlarından mürekkep denemeler yer alıyor. Anlık bir kokunun cezbettiği, aşçıları olduğu kadar oburları da doyuracak, mutlu edecek bir kitap. (Can Yayınları) Tek bir günde geçiyor Virginia Woolf’tan Mrs. Dalloway. Kitap, Londra’da, haziran sıcağında tek bir günde geçer. O gece vereceği önemli parti için evinden çıkan Mrs. Dalloway’in peşinde Londra sokaklarına atılır okuyucu. Anlatılan yalnızca Mrs. Dalloway’in öyküsü değildir; onun duygu ve düşüncelerine diğer kahramanların iç sesleri ve diyalogları benzersiz bir harmoniyle eşlik eder. (Artemis Yayınları) Yeni bir hayat kurdu Cem Demirkan’dan Bir Yunan Hediyesi. Yıl 1957. Bernie Günther kimliğini ve kirli geçmişini ardında bırakıp Christof Ganz adıyla Münih’te kendine yeni bir hayat kurmuştur. Çok geçmeden, sevimsiz bir tesadüfle Almanya’nın saygın bir sigorta şirketinde işe başlayıp bir sigorta ödemesini araştırmak üzere Yunanistan’a gönderilince, kendini bir anda karmaşık bir suç ağının ortasında bulur. Batan bir geminin ardından işlenen dehşet verici bir cinayet, yıllar önce, savaş döneminde yaşanan bir zulmün izlerini ortaya çıkarır. (Alfa Yayıncılık) Binanın yeni mimarisi YKKS Kente Bir Açılım. Kitap, Yapı Kredi Kültür Sanat (YKKS) binasının yeniden inşa sürecinin ve tasarım konseptinin ardında yatan hikâyeleri anlatıyor. Çizgisel olmayan bir kurguyla, binanın yeni mimarisini oluşturan öğeleri, olayları ve anlatıları bir araya getiriyor. Kitap, Galatasaray binasının özgün serüveninin yanı sıra, Yapı Kredi’nin 1950’lerden bugüne kültür ve sanat alanlarındaki yolculuğunu ve TEĞET Mimarlık Ofisi’nin YKKS’nin nihai formunda cisimleşen karakterini yansıtıyor. (Yapı Kredi Yayınları) Anadolu gerçeği Bilgehan Uçak’tan Operada Mücella Suzan. Cumhuriyet’in ilk yıllarını, Türkiye’yi evvelden tahayyül etmiş, idealize edilmiş kahramanlarla somut Anadolu gerçeğini hikâyelerine, defterlerine düşmüştür. İnkılaba tüm kalbiyle inanmış fakat iktidar makamında yanlış bir muktedir gördüğünde bunu söylemekten kaçınmamış, bilakis abartarak istiklâl mahkemelerini, yağlı urganı yüzlere çalmıştır. Kitap, Güntekin romancılığının bilinmeyen, ıskalanan, görmezden gelinen tarihini okuma denemesi. (Everest Yayınları) İçimizde şeytan yok Sabahattin Ali’den İçimizdeki Şeytan. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok, içimizde acz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...Yazar, genç bir ülkenin aydın sınıfının büyüme sancılarını, değişen yargılarını ve yaşadığı çatışmaları gözler önüne seriyor. (Can Yayınları)