Mutfak kültürü Özden Mermer Sabuncuoğlu’ndan Dört Mevsim Gaziantep Yemekleri. Gaziantep’in zengin mutfağında bulunan yemekleri ve tariflerini zengin fotoğraf görselleriyle ortaya koymaktadır. Uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olan kitap, Gaziantep’in sahip olduğu mutfak kültürünü bilimsel verilerle gözler önüne sermektedir. Kitapta Gaziantep Mutfağı; çorbalar, kebaplar, etli yemekler, meyveli yemekler, yoğurtlu yemekler, köfteler, dolmalar ve sarmalar, pilavlar, börekler ve lahmacunlar, zeytinyağlı yemekler ve aperatifler, salatalar, piyazlar ve cacıklar, tatlılar, reçeller ve şuruplar, kahvaltılıklar başlıklarında yaklaşık 400 çeşit tarife yer verilmiştir. Ayrıca kışa hazırlık bölümünde Gaziantep Mutfağında önemli bir yer tutan kurutmalıklardan bahsedilmiştir. (Gazikültür A.Ş. Yayınları) Muhteşem bir kurgu Arthur Conan Doyle’den Sherlock Holmes-Korku Vadisi. Amerika’daki Vermissa Vadisi’nde kötülükleriyle ün salmış bir örgüt, bütün kasabayı hâkimiyeti altına almıştır. Her türlü suç aktivitesinde parmağı olan çeteye polisler dahi bulaşmaya korkar. Korku Vadisi’nin üzerindeki karanlık İngiltere’ye kadar uzanır ve esrarengiz bir cinayetle sonuçlanır. Vakayı araştıran Sherlock Holmes, cinayetin arkasında yine aynı isimle karşılaşacaktır: Profesör Moriarty. Roman, muhteşem kurgusu ve şaşırtıcı finaliyle kaçırılmaması gereken bir macera. (Alfa Yayıncılık) Büyük yazarların yapıtları Karmen… Halikarnas Balıkçısı, Pirandello, Boccaccio, Gabriele D’annunzio, Franco Sacchetti, Matilde Serao, Maupassant, Washington Irving, Rudyard Kipling, Dostoyevski, Prosper Mérimée ve Ralph Waldo Emerson gibi dünya edebiyatının büyük yazarlarının yapıtlarını kendi özgün çevirisiyle Türkçeye kazandırmış, bunlar o dönem kitapçıklar halinde basılmıştı. Şimdi tüm bu çevirileri bir araya getirip tek kitap halinde sunuluyor. (Bilgi Yayınevi) O günün gaddar hükmü Kemal Tahir’den Körduman. Yazarın köy romanına ilişkin sözleri hâlâ üzerine düşünülmeyi bekliyor: “Yakın bir gelecekte eserlerimiz üzerinde sahici köylü aydınları ile bizzat yazdığımız köylüler düşünecekler, eleştirmeler yapacaklar, kararlara varacaklardır. Asıl şaşmaz, affetmez hüküm, o günün gaddar hükmüdür. Romanı uyduranların, uydurabilirim sananların vay haline!” (İthaki Yayınları) Bir nefes almak… Cahit Sıtkı Tarancı’dan Yağmurdan Sonra Güneş. Yaşamak! Göğe bakmak hürriyeti, çiçek koparmak keyfi, kedileri, köpekleri okşamak saadeti! Yürümek, durmak, etrafa bakmak, kaşınmak, kendi kendine söylenmek, taşın sertliğini, yaprağın yumuşaklığını, bulutların beyazlığını idrak etmek! Hele nefes almak, şöyle göğsünü şişirerek bol bir nefes almak! Ya güneş, ya yağmur, ya kar… Kardeşim, yaşamak başlı başına harikulade bir hadisedir. (Can Yayınları) Uyandırır, büyütür Seda Eroğlu’ndan Güzel Şeyler Zaman Alır. Hayat, sevdiği insanı yaralarmış en çok. Sevdiğinin canını yakar, acıtır, kanatırmış. En çok kime güveniyorsa, onda bir yaranın izi kalırmış muhakkak. Unutma ki acı çok kıymetlidir bu yüzden. Ehlileştirir insanı. Uyandırır, büyütür, olgunlaştırır. İster ki hakkını verebilesin aldığın nefesin. İster ki koşsun artık şu ayakların. İster ki tuttuğunu koparsın o ellerin. İster ki insanca sevebilsin o kalbin. (Destek Yayınları) Türkiye’nin popüler kültürü Selin Ongun’dan Yorma Birader-Mustafa Oğuz Anlatıyor: Türkiye'nin Neşeli Günleri. Gösteri dünyasının gösterişi sevmeyen duayeni Mustafa Oğuz bu kitapta hem kendi hikâyesini anlatıyor hem de kahramanları eşliğinde 1970’lerden 2000’li yıllara Türkiye’nin popüler kültürünü. Hangi şarkıları sevdik, hangi starlara düşkündük, nelere güldük, nasıl eğlendik? Türkiye’nin inişli çıkışlı siyasi hayatı eğlence dünyasını, televizyonu ve popüler kültürü nasıl etkiledi? Kitabı okurken Mustafa Oğuz’un hayatıyla birlikte “o sırada Türkiye”yi de okuyacaksınız. (Doğan Kitap) Dostluk dolu bir öykü Tom Fletcher’ten Gıcırtılar seni maceraya çağırıyor! Bir sabah uyandığında tüm yetişkinlerin ortadan kaybolduğunu düşün. Lucy ve arkadaşlarının başına gelen tam da bu. Yetişkinlerin olmadığı bir dünyanın tadını çıkaran çocuklar elbette yetişkinlere ne olduğu sorusunu da sormadan geçmeyeceklerdi. Cesaret ve dostluk dolu bu öyküde Fletcher bir yandan eğlence dolu bir dünya kurarken bir yandan da sadece çocukların olduğu bir kasaba nasıl olurdu diye soruyor. (Doğan Egmont) Kıvrak bir zeka Melahat Ürkmez’den Hadimi-Lale Devri'nden Bir Alim. Bir berat bestesiydi. Titreten, terleten, bürdesini çıkartıp attıran sual. Yılların ilmi birikim ve tecrübesine yaslanarak icazetname vermiş olduğu talebelerini, anlık bir hafıza taramasından geçirdi. Zihnindeki ilk isim belliydi aslında... Hıristiyan bir müsteşrikin karşısına çıkacak olan İslam âlimi aynı zamanda Hıristiyanlığı da çok iyi bilen; kıvrak, kuşatıcı bir zekâya sahip olmalıydı. Sultan III. Ahmet’in gözlerinin ta derinlerine baktı. (Destek Yayınları) Bir yazgının anlatısı Metin Celal’den Hayatın Ucu. Kitap, birbirine yaslanmaktan başka çaresi kalmayan iki insanın hayatın zorlukları karşısında sürdürdükleri bir yazgının anlatısı. Şehrin ücra köşesinde, yeni yeni kurulan TOKİ sitelerinden birinde ufacık bir dairede yaşananları anlatıyor yazar. Babasını yaşadığı yerden alıp karısıyla paylaştığı bu ufacık daireye getiren Sedat, yavaş yavaş gözden kaybolur. Baba adeta bir yabancıdır evde. Geliniyle hiç hesap etmediği bir kader ortaklığında bulur kendini. Onları sonu polisiye olaylara varan zor bir yaşam beklemektedir. (Everest Yayınları) Manifesto niteliğinde Paul Lafargue’den Tembellik Hakkı. Yazarın zamana meydan okuyan manifesto niteliğindeki metni “Tembellik Hakkı”, kapitalizmin vahşi çalışma koşullarına olduğu kadar, çalışmaya övgüler düzen 20. yüzyılın Marksist klişelerine de erkenden savaş açmış bir eserdir. Bu kısa ve özlü metin, bir aylaklık övgüsünden ziyade, egemen liberal amentünün beyinleri istilasına karşı bir uyarıdır. Tarihsel bakımdan son derece zengin bu klasik metin, 19. yüzyılın kolektif zihin yapılarını analiz eden toplumsal, ekonomik ve entelektüel bir monografi sunarken, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda da güncelliğini korumayı başarmaktadır. (Kırmızı Kedi Yayınları) Kumlara yazılı sözcükler Ursula K. Le Guin’den Denizyolu. Oregon’un küçük sahil kasabası Klatsand sakinlerinin sıradan hayatları; deniz kabuğunda uğuldayan, martı kanadında taşınan, rüzgârın denize savurduğu, dalgalara gömülen rüyalar, umutlar, kederler, hayaller. 2018’de kaybettiğimiz Ursula K. Le Guin’in kaleminden, bitirir bitirmez tekrar okumak isteyeceğiniz öyküler. Kitap, kumlara yazılı sözcüklerden bir dünya kuruyor. (Doğan Kitap) Bir tarih çalışması Kelimelerin Kıyısında-Türkiye'de Kadın Çevirmenler. Kitapta ele alınan kadın çevirmenler: Halide Edip Adıvar, Sabiha Sertel, Seniha Bedri Göknil, Azra Erhat, Melahât Togar, Adalet Cimcoz, Mîna Urgan, Güzin Dino, Nihal Yeğinobalı, Gönül Suveren ve Gülten Suveren, Tomris Uyar, Pınar Kür, Belgin Dölay, Fatma Artunkal, Zeynep Bekdik. (İthaki Yayınları) Ruhları arındıran eser Ebu Abdurrahman Es-Sülemi’den Ruhun Hastalıkları ve Çareleri-Sufi Psikolojisi El Kitabı. Bir bakıma uygulamalı psikoloji el kitabı niteliğindeki bu eseri yazar, inananlar her iki dünyada da gerçek anlamda mutlu olsunlar diye kaleme almıştır. Yazar, kişinin sadece ruhsal hastalıklarını göstermekle kalmıyor, her iki cihanda dingin bir hayatı olsun isteyenlere, uygulaması çok kolay reçeteler de sunuyor. (Sufi Kitap) O bir süper kahraman Şeniz Baş’tan Avatarların İstilası-Süper Kahraman. O bir süper kahraman olduğunun farkında olmayan süper kahraman. O bir Memokuzu. O bir MK. Süper kahraman olmanın öyle kolay olmadığını, maceraların onu tatilde bile bırakmayacağının ise farkında değil! Ta ki evlerinin kapısı çalınıp da Bay Ses ve Kırmızı Saçlı Ses’i karşısında görene kadar. Üç köprülü şehrin denizlerinde garip araçlar görülmeye, balıkçı motorları ortadan kaybolmaya başlamıştır. Bilim insanları çaresiz, şehirde yaşayanlar şaşkındır. (Timaş Çocuk) Her şeye rağmen Philippe Sollers’ten Merkez. Nora 40 yaşında bir psikanalist. Sevgilisi, Nobel ödülüne pek layık değil üstelik tartışmalı Fransız bir romancı. Nora, Freud ve Lacan’la yakından ilgileniyor. Sevgilisi bunun nedenini anlamak istiyor. Kısa süre önce, hem de her şeye rağmen, Paris birdenbire yeni ve gizli bir dünyanın merkezi oldu. “Hiçlikten varlığa atlıyoruz ve varlıktan hiçliğe. Ne son ne de başlangıç var. Nereden doğduğunu kimse bilmiyor.” Huainanzi. (Alfa Yayıncılık) Sonsuza kadar… Neil Gaiman’dan Koralin. Koralin ve ailesinin yeni evinin tuhaf bir havası vardı. Tuhaflığın sebebi evi saran sis değildi. Gözlerini Koralin’in üzerinden ayırmayan kara kedi de. Çay yapraklarından fal bakan yeni komşuları Bayan Spink ve Bayan Forcible’ın da durumla bir ilgisi yoktu. Sebep diğer evdi: Misafir odasındaki eski kapıdan geçilebilen ev. Bu evdeki düğme gözlü, beyaz tenli diğer annesi ve babası, Koralin’in kendilerine katılmasını bekliyordu. Ve onlarla birlikte orada kalmasını. Sonsuza kadar. (İthaki Yayınları) Melankolik bir aşk Knut Hamsun’dan Benoni. Yazar, ilk kez, tüm çalışmalarının en büyük endişelerinden birini, İskandinav toplumunun da en önemli sorunlarından birini bu kitapta merkeze alıyor: Etik ve tipik değerleri ile geleneksel kırsal kültür ve kent dünyası, kapitalizm, para arasındaki çatışma. İkinci sırada, melankolik bir aşk hikâyesi var, Behçet Necatigil’in şiirli çevirisiyle taçlanan bir hikâye… (Timaş Yayınları) Esrarengiz ülke Nikos Kazancakis’ten İspanya-Yaşasın Ölüm. Kitap, yazarın deyimiyle bir yüzü mahzun ve hayalperest Don Quijote, bir yüzü pragmatist ve şen Sancho Panza olan bu esrarengiz ülkenin özünü tüm tezatlarıyla, şiddetiyle, güzelliğiyle ve onuruyla anlatan bir yapıt. “İspanya’nın Yunan edebiyatçılar tarafından geç de olsa keşfedilmesini sağlayan kitap.” - Emmanuel Hatzantonis. (Can Yayınları) Sonsuzluğa uzanan hikâye Özgür Balpınar’dan Canım Arkadaşım. Taiyang ile Yue'nin, Güney Çin'deki Guangzhou eyaletinin varoş sokaklarında başlayıp Ginkgo ağacının yapraklarından sonsuzluğa uzanan hikâyesi bu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Taiyang’la, bir atık fabrikasında çalışan Yue’nin yolları tesadüfen kesişir ve aralarında derin bir bağ kurulur. Birbirlerinden farklı olsalar da bu farklılıktan bir arkadaşlık yaratabilecekler midir? (Genç Timaş) Aşk romanı Simone De Beauvoir’den Mandarinler. Savaş zamanı Paris’inde bir grup arkadaş Alman işgalinin sonunu kutlamak ve geleceklerini planlamak için toplanırlar. Epik bir roman ve felsefi bir manifesto olan Mandarinler, Goncourt Ödülünü kazanmıştır. Sartre, Camus gibi dönemin entelektüel devlerinin portresini neredeyse kötücül bir hassasiyetle çizen kitap unutamayacağınız bir aşk romanıdır. (Alfa Yayıncılık) İç yakan yolculuk Mustafa Gazalcı’dan Köy Enstitülerinin Meclis Süreci. Türkiye’nin topraklarında doğup dünya çapında ses getiren Köy Enstitüleri’nin, onu kuran ve yok eden yasalara imza atan TBMM’deki iç yakan yolculuğu. Yazar kitabında, alkışlarla kurulan, karalamalarla kapatılan bu kurumlarla ilgili TBMM’nin bir sahneye dönüştüğüne tanıklık ettiriyor bize. Bu öyle bir tarih sahnesi ki; onur verici sözler de, söyleyenler için utanca dönüşen cümleler de ülkenin bağrında yankılanıyor. (Bilgi Yayınevi) Enine boyuna düşünme Recaizade Mahmut Ekrem’den Araba Sevdası. Edebiyatımızda sıkça işlenen mirasyedi, züppe tiplerin öncülerinden olan Bihruz Bey’in hayatı, düşünceleri ve aşkı, Araba Sevdası’nda yer yer komedileştirilerek anlatılırken okura o dönemi ve ülkenin Batılılaşma macerasını enine boyuna düşünme imkânı sunar. 1896’da Servet-i Fünûn’da tefrika edilen bu büyük romanı, orijinalinde yer alan resimler, döneme dair diğer fotoğraflar ve dipnotlarla zenginleştirilmiş bir baskıyla, günümüz Türkçesiyle sunuluyor. (Can Yayınları) Bir aydının düşünce dünyası Zülfü Livaneli, Zafer Köse’den Livaneli'nin Penceresinden. Yüzyıllar boyunca büyük kırılma anları ve sancılı dönüşümler yaşamış bir toplum. Anadolu insanının kültür dağarcığında yerini almış büyük bir sanatçı, önemli bir aydın. Kabilenin dışında kalıp onun için düşünenlerin trajedisi. Bu kitapta, Livaneli’nin penceresinden görünen Türkiye toplumunun manzarası ortaya çıkıyor. Zafer Köse’nin Zülfü Livaneli ile yaptığı söyleşi, evrensel bir entelektüelin portresini sunuyor. Livaneli’nin onlarca yıldır sınanmış tavırları, iktidarlara direnmiş sözleri, eğilip bükülmeyen bir aydının düşünce dünyası. Toplumun kalbinden hayata açılan bir pencere. (Doğan Kitap) Dünyanın sonu geliyordu Adrian J. Walker’dan Kıyamete Koşanlar Kulübü. Asteroitler dünyaya çarpmıştı, dünyanın sonu geliyordu… ve Edgar Hill eşinden, kızından, yeni doğan oğlundan sekiz yüz kilometre uzaktaydı. Ailesiyle arasında harap olmuş topraklar, tehlikeli yağmacılar, münzeviler, uçak enkazları, sular altında kalmış şehirler vardı. Kitap, insanın maddi ve manevi dayanma kabiliyetini anlatan, son sayfaya neredeyse koşa koşa geleceğiniz bir roman. “Muhteşem bir keşif.” - Stephen King. “Kusurlu bir adamın, kıyamet sonrasında hayatta kalıp kendini affettirmesinin, incelikle yazılmış hikâyesi.” – Booklist. (İthaki Yayınları) İhtiraslı bir mücadele Joseph Conrad’tan Nostromo. Charles Gould’a babasından miras kalan San Tome’deki gümüş madeni, çevredeki tüm insanların ihtiraslı bir mücadele içine girmesine neden olur. Ülkenin politik gündemi, bireysel ilişkiler ve insanların hayatları bu gümüş madeniyle kaçınılmaz biçimde değişecektir. Yazar, hayali bir Güney Amerika ülkesinde geçen bu hikâyeyle bir toplumsal yapıyı ve siyasi ortama etki eden faktörleri ayrıntılarıyla ele alır.(Bilgi Yayınevi)