Olağandışı bir hayat hikâyesi Ali Türkşen’den Asla Vazgeçme Asla-Emekli Bir Sat Komandosunun Olağandışı Hayat Hikâyesi. Hapishanenin köşesinde yanıp sönen trafik lambasının ışığı hücresinin duvarına vurmaktadır, her gece... Bir denizci olan mahkum, güzel günlere giden yolu gösteren bir deniz feneri gibi bakar o ışığa; yaşadığı fırtınalı dönemlerde ayakta durmasını ve yaşadığı tüm zorluklardan kurtulmasını sağlayan umuttur, hücresinin duvarında her gece kendisine göz kırpan. Yapılan aramada evinde bulunan, atmaya kıyamadığı eski bir davetiye delil olmuştur, özgürlüğünün elinden alınmasına... Oysa, üstünde adı yazılı olan o davetiye giden yolda, evlerinde çıkan yangındı karşılaştığı ilk büyük fırtına... Ali Türkşen, hapishaneden çıkar çıkmaz köşedeki trafik lambasına gider ve direğine sıkıca sarılır. O ışık, elinizdeki bu kitabın her sayfasında... Sunay Akın. (Kırmızı Kedi Yayınları) Radikal bir bakış açısı Daniel C. Dennett’ten Özgürlük Alanı. Çağımızın en ünlü filozoflardan biri olan yazar, uzun felsefe kariyerinin büyük bir kısmında “özgür irade” problemiyle uğraşmıştır. “Dennett olağanüstü bir felsefeci.” –Richard Dawkins. “Daniel Dennett karanlığı aydınlatan bir yazar. Bu kitabı okumayı seçmekte özgür olduğum için mutluyum.” –Richard L. Gregory ,Bristol Üniversitesi. “Özgürlük Alanı, özgür iradenin en sağlam delillerini ortaya koyan harikulade bir çalışma.” –Derk Pereboom, Cornell Üniversitesi. “Dennett bilinç hakkında gündelik düşünceleri yıkarken meseleye radikal bir bakış açısı getiriyor.” –Douglas R. Hofstadter. (Alfa Yayıncılık) İçimdeki yolcu diyor ki… Şebnem Akarsu’dan İçimdeki Yolcu-Bir Kadın Seyyahın Yeryüzü Notları. İçimdeki yolcu diyor ki: “Neye bakıyorsun? Neyi görüyorsun? Aslında olan ne? Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını söylüyorum. “Olanı olduğu kadar, olduğu gibi görebilmen için hep yolda olman gerekir. Durma, devam et” diyor. Fısıldıyorum ben de ona, duyuyor beni biliyorum: “Her şeyi nasılsa öyle göster bana…” (Artemis Yayınları) İlginç örnekler veriyor İsmail Hakkı İçten’den Anılarla Diyarbakır ve Diyarbakırspor. 1956 yılında Diyarbakır’da doğan, 30 yıla yakın tekstil imalat ve ihracatı yaptıktan sonra 21 Şubat 2001 devalüasyonunda şirketinin batmasıyla birlikte kendisini kitap okumaya adayan, yaşadıkları ve okuduklarıyla elde ettiği birikimi kaleme döken yazar, içimizden biridir. Bir dönem Diyarbakırspor’da yöneticilik de yapan yazarımız, bu kitabında çocukluk döneminde Diyarbakır’da yaşadığı güzel anılarının yanında, maruz kaldığı olumsuzlukları da kaleme alarak insanların neler yaşayabileceğinin ilginç örneklerini vermektedir. (Berfin Yayınları) Değişen çağın dinamikleri Sefer Darıcı’dan Şeytanın Al Dediği. Verdiğimiz kararların tamamen bilinçli olduğunu düşünme eğilimindeyiz. Ancak araştırmalar karar ve davranışlarımızın büyük bir kısmında bilinçaltı süreçlerin hâkim olduğunu gösteriyor. Bilinç ve bilinçaltının kavramsal ve tarihi tartışmalarıyla başlayan bu kitap, son bilimsel araştırmalarla insanların aslında etkiye nasıl açık canlılar olduğunu apaçık gösteriyor. Şeytanın al dediğine nasıl ikna olduğumuzu, tüketici davranışları çerçevesinde tane tane açıklayarak, her şüphecinin anlayacağı bir şekilde anlatıyor. Değişen çağın dinamiklerini, insanların girilemeyen, müdahale edilemeyen ‘Son kale’si beynin, bilinçaltı uyaranlarla maniple edilerek nasıl ikna edildiğini bilimsel verilerle ortaya koyuyor. (Destek Yayınları) Hikâyenin başı ve belki de sonu Lydia Davis’ten Hikâyenin Sonu. Her şey, unutamadığı erkek arkadaşını zihninde ve sokaklarda aramaktan yorgun düşen bir yazara, uzak bir şehirdeki kitabevinde bir fincan çay ikram edilmesiyle başlar. Bu, yazdıklarına bir başlangıç ve son arayan bir yazarın, hikâyesinin başı ve belki de sonudur. Adının çoğu zaman yittiği, yalnızca “O” olarak anılan bir adamın zaman parçalarına, her satıra, her uykusuzluğa ve uyanıklığa sızdığı bir anlatı. Yazma uğraşının yaşama uğraşına karıştığı, arayışın ve vazgeçişin anlatısı. Geçmişin kırılgan yapısıyla birlikte, kendini dönüştürmeye, anlayış ve algıyı tekrar gözden geçirmeye muktedir olan sevmenin etkilerini ve olanaklarını ortaya seren bir roman. “Bir yazarın, insanlar ile görünüşleri arasındaki mesafeyi nasıl da sabırla açtığını görmek için Lydia Davis okursunuz; mesafeyi önce iki katına çıkarır, sonra dört katına, sekiz katına, on altı katına, ardından sonsuzluğa…” - Zach Baron, The Village Voice. (Everest Yayınları) Ölüm karşısındaki çaresizlik Nail Uyar’dan Meşeler Göverince. Postmodernizm sanat anlayışı ve uygulayıcılarının çok yaygınlaştığı günümüzde, buna “Toplumcu-Gerçekçi” sanat anlayışıyla farklı duruş gösteren edebiyatımızın usta öykücülerinden yazar kitabında yine sarsıcı anlatımıyla baskıyı, zulmü, dışlanmışlığı, aşkı, ayrılığı, umudu, ihaneti, acıyı harmanlayarak yeni öyküler sunuyor bize. İnsanın ölüm karşısındaki çaresizliğinde bile bir çıkış yolu aramanın ne denli önemli olduğunu gösteriyor. İnceden inceye insanın içine işleyen, yürek burkan, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayların yanı sıra gerçekçi gözlemlerin de yer aldığı bu öykülerde, onca üzüntülerin değişik boyutlarda dile getirilişine tanık oluyoruz. (Kora Yayın) Dramatik manzaralar Miyase Sertbarut’tan Hayaller Hawaii-Çöp Plaza 2. Küresel firmaların belirli dayatmalar sonucu benimsetmeye çalıştıkları geri dönüşüm kampanyalarının ardında yatan sırları, çöp toplayıcılarının gerçek yaşamlarından kesitler paylaşarak anlatan yazar; devasa boyutlara ulaşarak doğayı ve hayvanların geleceğini tehdit eden ambalaj atıklarının yarattığı kirliliğe işaret ediyor. Esin kaynağını, sokak kültürünün nabzını tutan duvar yazılarından ve rap müzikten alan roman, ülkemizde sayıları beş milyonu bulan sığınmacıların toplum içindeki uyumuna ve uyumsuzluğuna değinerek, günümüz Türkiye'sinden dramatik manzaralar sunuyor. Çöp toplamak artık yeni bir tarım şekline dönüşmüştü. Çöp Plaza sakinleri de bu şehir tarlalarında yaz kış toplayıcılık yapmayı sürdürüyordu… (Tudem Yayınları) Hayata dair nahif ama güçlü Rövşen Abdullaoğlu’ndan Bu Şehirde Kimse Yok mu? Eskiden başarılı bir sporcuydu Willy... Şimdilerdeyse köşesine çekilmiş bir temizlik görevlisi... Ölümcül bir hastalıkla mücadele etmekte olan Lübnanlı bir göçmenle tanışır çalıştığı yerde... Günden güne ölüme bir adım daha yaklaşan Wisman’ın her şeye rağmen yaşama sımsıkı ve sevgiyle tutunmayı başarabiliyor olması, etrafındaki herkesi, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya iter. Willy ve Wisman arasındaki arkadaşlık, insanın anlam arayışına yepyeni bir pencere açacaktır. Azerbaycan’da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer bulan kitap umuda, hayata ve anlama dair nahif ama güçlü bir hikâye... (Destek Yayınları) Yaşanılan güç koşullar Erik Blumenthal’den Anlamak ve Anlaşılmak-Başarılı İlişkiler Kurmak İçin Pratik Rehber. Teknolojinin hızla gelişme gösterdiği günümüzde, büyük şehirlerde yaşamanın getirdiği karmaşa ve yaşanılan güç koşullar hepimizi birbirimize karşı yabancılaşmaya itiyor. Gün geçtikçe daha çok sayıda insan, karşılıklı ilişkilerde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkına varıyor. Oysa çoğumuz için toplumsal ilişkiler hayatın çok önemli bir parçasıdır. Peki öyleyse, neden sağlıklı ve mutlu ilişkiler geliştiremiyor, geliştirmek için yeterince çaba göstermiyoruz? Arnold Toynbee’nin de dediği gibi: “Entelektüel, bilimsel ve teknolojik alanda inanılmaz gelişmeler kaydederken, insanlar arası ilişkiler bazında 5000 yıl önceki düzeyde yerimizde sayıyoruz.” (Totem Yayınları) Hayat basitleştiğinde kolaylaşır Mehmet Öğütçü’den Aykırı Beyinler Acayip İlişkiler. Her şeyin daha fazlasını istemek ya da her şeyin daha büyüğüne sahip olmak arzusu bir yaşam amacına dönüştüğünde sadece tüketmeye odaklı bir reflekse neden olur ki bu da günün sonunda yıkıma, doyumsuzluğa ve mutsuzluğa yol açar. İlişkileri de tüketir, düşünceleri ve hisleri de... Oysa hayat basitleştiğinde kolaylaşır... Eldekinin kıymetini biliyor olmak çok değerli... Yeni kuşak ile “kıdemli” kuşak arasındaki uçurum özellikle bu açıdan giderek genişliyor. Akıllı toplumlar, yaratıcı, “aykırı” beyinleri ve kadınları el üstünde tutuyor, çünkü geleceği onlar şekillendiriyor. (Destek Yayınları) Farklı fikirler üzerine Isabel Allende’den Kış Ortasında. Gizleyecek ya da rol yapacak hiçbir şeyi olmadan kabul edilmeyi istiyordu; karşısındakini ruhunun derinliklerine kadar tanımak ve onu aynı şekilde kabul etmek istiyordu. Pazar sabahını yatakta birlikte gazeteleri okuyarak geçireceği, sinemada elini tutacağı, aptalca şeylere birlikte güleceği ve farklı fikirler üzerine tartışabileceği birini istiyordu. Kaçamak maceralara duyduğu hevesi geride bırakmıştı. New York’ta şiddetli bir kar fırtınasının ortasında, görünüşte önemsiz bir araba kazası sonucunda yaşamları değişen üç insan; Guatemala, Şili ve Brezilya’da trajedilerle yoğrulmuş geçmişler, göç etmek, hayatta kalmak ve kendini yuvada hissetmek… (Can Yayınları) Edebiyat yapıtının yaratılması Oğuz Cebeci’den Edebi Zevk Yargısı-Yüksek ve Popüler Edebiyat and Kitsch. Edebiyat eleştirisinin olduğu kadar olağan okuma faaliyetinin de netameli ama temel tartışma konularından biri edebi zevktir. Hangi eseri niçin beğendiğini kendisine ya da bir başkasına açıklama ihtiyacı hisseden herkesin karşılaştığı bu sorunun sık sık kalem savaşlarına yol açtığına da tanık oluyoruz. Bu nedenle, edebiyat yapıtının yaratılması, alımlanması ve eleştirilmesi sürecinin her safhasında canlılığını koruyan gerilimin arkasında yatan tarihsel, toplumsal ve estetik olguları anlayabilmek, beğeni ölçütlerimizi değerlendirebilmemiz için büyük önem taşıyor. (İthaki Yayınları)