Akılda kalan, sonra yok olan bir rüya Nazlı Eray’dan Kalbin Günay Batısı. "Karacaahmet'ten gelmiş bir ölü; Kadriye Sokak'tan girilen, aslında ne olduğu, kimin olduğu pek de belli olmayan bir insan kalbi; sayısız cep telefonu, mesajlar, görüntüler; bir elektronik keşmekeş; bunları çözmeye çalışan bir yaşlı adam; şehrin karanlık, kimsesiz yollarında, gece zamanı benimle bu hayatı paylaşan Müyesser… Hepsi bana aitti. Benimdi bütün bunlar. Bir hayat için az şeydi ama, bir an düşündüm. Bütün bunlar bir gecenin içine sığabilirdi. Bir rüya parçası olabilirdi hepsi. Bölük pörçük hatırlanarak günün içine sızan, az bir bölümü kısa süre akılda kalan, sonra eriyerek yok olan, unutulan bir rüya. (Everest Yayınları) Yabancılaşmayı anlatan bir hikâye Yukio Mişima’dan Yıldız. Rikio gençliğinin baharında bir oyuncu. Ünlü olmaktan ve ona mektuplar gönderen, uzaktan adını haykıran hayranları olmasından görünüşte çok memnun. Kamera karşısında bir süreliğine bir başkasına dönüşen Rikio, setten uzaklaştığındaysa bir yıldız olmanın ne demek olduğunu sorgulamaya ve absürd, yüzeysel varoluşuyla yüzleşmeye başlar. Yukio Mişima’nın bir yakuza filminde rol aldıktan sonra yazdığı Yıldız, Japon edebiyatının sıra dışı yazarından şöhreti ve yabancılaşmayı anlatan çarpıcı bir hikâye. (Can Yayınları) İnsanın kendini keşfetmesi Stefan Zweig’ten Olağanüstü Bir Gece. Seçkin bir aileye mensup olan Baron R., bir gün hiç farkında olmadan hırsızlık yapar. Bunu izleyen saatlerde, 36 yaşındaki baronun zengin ve tasasız yaşamı tamamen altüst olur. Genç adam, aynı günün sonundaki olağanüstü gecede, ruhsal bir dönüşüm geçirir ve o güne değin sürdürmüş olduğu amaçsız yaşamın farkına varır. O andan itibaren yeniden kendini hissetmeye ve ilk kez bir insan olarak tutkularıyla gerçek hayatı yaşamaya başlar. Kitap, insanın kendini keşfetmesinin sürükleyici bir öyküsüdür. (Remzi Kitapevi) Huzurlu bir hayat kurmaya çalışıyor Onur Ünlü’den Hesabım Var. Selman Bulut, kısa bir zaman önce, puslu bir şubat günü, Selimiye sırtlarındaki yarı-görkemli camisinde işlenen ve şeytani bir şekilde üzerine yıkılan karanlık bir tefeci cinayetini, cümle namlı dedektife nazire yaparcasına, kendi başına çözmüştür. Ne var ki katil, müstakbel damadıdır. Bu travmayı atlatamayan güzeller güzeli kızını, Zeynebini, ciğeri yana yana bir akıl hastanesine teslim etmeye mecbur kalan Selman Bulut, imamlıktan zorunlu istifasının ardından, eski müezzini, daha eski evlatlığı ve her daim yoldaşı Efrahim’le birlikte, Laleli’de bir pavyonda çalışmaya başlar. Bir zamanların namlı boksörü Selman Bulut, yaşamak uğraşının kaderin eline bırakılmayacak kadar ciddi bir mesele olduğunun bilinciyle, emektar bağlaması Muhsin’in tellerine tutunarak, huzurlu bir hayat kurmaya çalışmaktadır. Ama nafile! Yine çirkin ve karanlık cinayetlerin ortasına savrulan, eski imam, nevzuhur dedektif ve taze âşık Selman Bulut olacaktır. (Alfa Yayıncılık) Gezegenimize karşı sorumluluk Bilge Buhan Musa’dan Geri Kazanım Atölyesi-Sıfır Atıkla Yaşa. İçinde yaşadığımız gezegen bizim hayat kaynağımız. Küçük farkındalıklar, dünyamızın kaynaklarının doğru kullanımı için atılan büyük adımlar demektir. Elinizdeki kitap çocukların doğayı nasıl koruyabilecekleri somutlaştırılarak anlatma çabası içindedir. Seriyi oluşturan her bir öyküdeki kahramanla kurdukları özdeşim sayesinde gezegenimize karşı olan sorumluluklarını yerine getirebileceklerine inanıyoruz. (Altın Kitaplar) İlk aşkın büyüsünü taşıyan roman Siegfried Lenz’ten Saygı Duruşu. Baltık kıyısında bir balıkçı kasabasında yaşayan lise öğrencisi Christian, İngilizce öğretmeni Stella’ya âşık olur. Tekne gezintileri ve kumsalda yürüyüşlerle geçen bir yaz boyunca onların bu dar görüşlü yerde sürdürmeye çalıştıkları gizli ilişkiye ve buna rağmen geleceğe dair sahip oldukları ümide tanık oluruz. Ancak bu gündüz düşünü alabora etmeyi bekleyen kaçınılmaz engeller vardır. Saygı Duruşu, acı dolu bir sondan geriye giden, deniz kokusunu ve ilk aşkın büyüsünü taşıyan kısacık bir roman. (Can Yayınları) Duygular hapis değil, özgürlüğe açılan kapıdır Lara Tuksal’dan Tut Elini. Gerçek sevgiyi, ancak cesaret gösterenler deneyimler. Cesaret korkusuz olmak değil, korkuyla beraber hareket etmeye gönüllü olmaktır. Mutluluğu yanlış yerlerde arayanlar yalnızlaştıklarını düşünür... Oysa kimse yalnız değildir! Bir elinle diğerini tutarak kendine destek olabilir, mutluluğu beklemek yerine var edersin. Duygular hapis değil, özgürlüğe açılan kıymetli bir kapıdır. Bu kitap korkularına rağmen adım atmaya cesareti olanların beynini, kalbini ve bedenini dönüştürecek olan 9 haftalık bir program içeriyor. Süreç boyunca yaşamını yeniden yaratabilir, kendini dönüştürerek hayallerine yol açabilirsin. Geleceğin, sadece şu andaki ellerinde. Hadi şimdi cesur ol ve tut elini... (Destek Yayınları) Ezberlemeden öğrenmek Ercan Altuğ Yılmaz’dan Oyunların Gücü Adına!-Oyunlaştırma Bilimine Giriş. • Oyunlaştırma nedir? • Oyunlar neden sevilir? • Eğitimde oyunlaştırmaya neden ihtiyacımız var? • Sınıflarda dijital dünyanın nimetlerinden faydalanıyor muyuz? • Neden Pokemon GO karakterlerini ezberlemek, periyodik tabloyu ezberlemekten daha kolay? • Bilgisayar olmadan kodlama öğretilebilir mi? • Bir oyun, edinmesi yıllar alan bilgileri sadece birkaç gün içinde öğretebilir mi? Peki tüm bu soruların cevapları ışığında eğitimi oyunlaştırmayla harmanlamaya hazır mısınız? Eğer oyunların gücüne inanmıyorsanız, derslerde oyun oynayarak öğrenen öğrencilere yakından bakın. Farklı sorular sormayı, ezberlemeden öğrenmeyi, eğlenirken düşünebilmeyi başardıklarını göreceksiniz. (Epsilon Yayınevi) Mevlânâ'nın girift ilhamları Asaf Halet Çelebi’den Mevlana'nın Rubaileri. Modern Türk şiirinin ustalarından biri olan ve Mevlânâ'nın hayatı ve yapıtı üzerine müstakil bir inceleme kaleme alan yazar, bu kez, Mevlânâ'nın Rubâîleri başlığı altında, Türkçeleştirdiği 276 rubâîyi bir araya getiriyor. Mevlânâ'nın mistisizmini rubâîlerindeki aşk teorisiyle açıklayan Çelebi, rubâîleri "mistik" ve "erotik" olarak iki ana gruba ayırıyor: "Sırf mistik bir akidenin, bilhassa tevhid fikrinin muhtelif şekilde tefsirlerinden ibaret olanlar" ve "duyan, seven, yanan bir kalbin, mest ve kararsız bir düşüncenin rakik hayalleriyle doludur" dediği érotique şiirler. Mevlânâ'nın hem bizde hem de Batı kültüründe Mesnevî ile tanındığının, onun dışındaki şiirlerinin genel olarak anlaşılamadan kaldığının, örneğin Hayyam'ın rubâîleri gibi defalarca çevrilmediğinin altını çizen Asaf Hâlet Çelebi'nin bu değerli çalışması, Mevlânâ'nın ruhunun en derin ve girift ilhamlarına tercüman oluyor. (Everest Yayınları) Yazarın arkadaşları ile yazışmaları Şevket Süreyya Aydemir’den Kırmızı Mektuplar ve Son Yazılar. Kitap yazarın, Türkiye’ye döndükten sonra okul arkadaşlarıyla yazışmalarını içeriyor. Yazar bu yazışmalarda görüş ve tanıklıklarına yer verirken yer yer düşsel yorumlarla çağımızın sorunlarına da eğiliyor. Kitabın ikinci bölümü olan “Son Yazılar” ise, Aydemir’in Cumhuriyet gazetesine yazdığı makalelerinden oluşuyor. (Remzi Kitapevi) Para şöhret kapılarını açar Feyza Hepçilingirler’den Tek Kitapla Şöhret Olma Yolları. Herkes yazmak, herkes en kısa yoldan şöhrete kavuşmak istiyor. Çünkü şöhretin parayı çağıracağını, paranın aralık duran şöhret kapılarını sonuna dek açacağını biliyor. Peki, şöhreti yakalamanın, en kısa yoldan ünlü olmanın kolay bir yolu var mı? Bir değil, pek çok yolu var. İşte yazar şöhrete giden bu yolları şöhret avcıları için birer birer açıklıyor. Ancak bir de korkusu var: Bu kitap her ne kadar insanları gülümsetmeyi amaçlıyorsa da ironi amacıyla yazıldığını dikkate almayıp önerileri uygulamaya kalkanları gerçekten de şöhrete kavuşturabilir. “Yazarlık, üne ve paraya endekslendiğinde ‘beklemeye tahammül’ kalmıyor. Uzaktan göz kırpan o şöhretli zenginliğe bir an önce kavuşmak için ivedilikle amaca ulaştıracak yollar aranıyor. Ve ne yazık ki bulunuyor. ‘Bendeniz’ bu yolları gözlemek ve saptamakla yetindim. Hiçbirini kendim icat etmedim.” (Sia Kitap) Sofra gelenekleri ve mutfak alışkanlığı Sula Bozis’ten İstanbul'dan Anadolu'ya Rumların Yemek Kültürü. Yazar, Rumların (özel dini günler ya da gündelik hayat içindeki) yemek kültüründen, sofra geleneklerinden ve mutfak alışkanlıklarından bahsediyor. Ayrıca Trakya, Karadeniz, Kapadokya gibi bölgelerde, İstanbul ve İzmir gibi kentlerde yeme-içme kültürüne yaptıkları katkıların, işlettikleri lokantaların, toplumsal hayata kazandırdıkları zenginliklerin ayrıntılı bir dökümünü yapıyor. Kitap, her kültürün başka kültürleri beslediğini de unutmayarak kentler, mesire yerleri, sokaklar, meyhaneler, sokak satıcıları arasında gezinip renkler, kokular ve tatlar arasında kaybolmak isteyenler için birebir. (Yapı Kredi Yayınları) Zorlu bir yolculuk Deniz Gezgin’den Yerkuşağı. Moy isimli bir kız çocuğu, insanın yaraladığı bir kuş Şuri, hayvan mı bitki mi insan mı belli olmayan bir yaratık Hagrin ve Munçak türü bir geyiğin birbirlerini bulmalarını, birbirlerine tutunmalarını anlatıyor. Daha sonra tuzla tenlerindeki beşerden arınan bu varlıklar yer kavgasından uzak, kendilerince yaşamak için bilinmeyen bir diyara, ancak ve ancak farklı olanların geçebileceği bir eşiğe, yani yok yere doğru zorlu bir yolculuğa çıkıyorlar. Yazar, tıpkı rüzgârın ağaca dolanıp yapraklarından ses alması gibi, kendine has üslubuyla canlı ve cansızın sesini duyurmayı deniyor bu kısa ama çetin romanında. Biz insanları yeniden alçakgönüllü olmaya, körelmiş hislerimizi uyandırmaya, en önemlisi de, dilin gürültüsüne kapılmayı bırakıp tekrar diğer canlılar arasındaki yerimizi almaya çağırıyor. (Can Yayınları)