Büyük tarihe yakışan bir gelecek Umut Arık’tan Türk'e Yeni Bir Dünya. Türk milleti tarihin 6 bin yıllık bir bölümünde, Pasifik Okyanusu'ndan Atlantik Okyanusu'na, Kuzey Avrasya'dan Afrika'da Büyük Sahra'ya, Asya'da Çin ve Hindistan'a erişen devletler kurmuştur. Şimdi 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti varlığının ikinci yüzyılına ulaşırken, Avrasya'dan Türk dünyasının yeniden doğduğunu görmek mutluluğuna da ermiş bulunuyoruz. Yeni bir dünya, Türkiye'ye, büyük tarihine yakışan bir gelecek vaat ediyor. Bu kitap, bu umutla başlatılan çalışmaların ilk yıllarında yapılanların kısa bir hikâyesidir. Türk dünyası, başarılarını güçlü bir işbirliğiyle muhakkak medeniyetin en yüksek düzeyine ulaştıracaktır. (Destek Yayınları) Hayallerinin peşine düşer Benian Çulhaoğlu’ndan Gezgin Özgür Hoş Aklı Beş Karış Havada. Hayal kurmayı seven, özgürlük tutkusu içinde yanıp tutuşan genç kız, içinde bulunduğu hayattan memnun değildir. Küçük yaştan itibaren hayalini kurduğu dünya gezilerini gerçekleştirmesi gerekir. Bir gün tesadüfen eline bir broşür geçer. Herkesi ve her şeyi geride bırakıp hayallerinin peşine düşer. Ve kendini Londra’da bulur. Bir yardım kuruluşunda gönüllü olarak hastabakıcılık yapmaya başlar. Bakımını üstlendiği yaşlı kadından yaşamın en büyük hazine olduğunu öğrenir. Yabancı bir ülkede dostluğun, sevginin kapıları bir bir açılır. Bir yandan yeni bir ülkede yaşamanın verdiği heyecan diğer yandan her geçen gün artan vatanına ve ailesine duyduğu özlem genç kızı epey zorlar. Tek başına ayakları üzerinde durmayı öğrenirken kimi zaman eğlenceli kimi zaman hüzünlü anılarla dolu günler Londra’nın ardından İskoçya’nın Dunfermline kasabasında da devam eder… (Cinius Yayınları) Küresel ısınmayı durdurmak için Bill McKibben’den Petrol ve Bal. İklim konusundaki ilk ciddi uyarılardan biri olan Doğanın Sonu’nun yazarı ve 2007’den bugüne küresel ısınma karşıtı sivil hareketin önde gelen eylemcilerinden biri olan Bill McKibben, Petrol ve Bal adlı bu yaşam öyküsel metinde, küresel iklim mücadelesinin iki eşit derecede önemli cephesini, “rastlantısal bir aktivist”in benzersiz deneyimi üzerinden dile getiriyor. McKibben küresel ısınmayı durdurmak için bu savaşa her iki cephede de sarılmamız gerektiğini büyük bir empati ve tutkuyla savunuyor. Bir yandan bal üretmenin inceliklerini bir yandan da nasıl giderek büyüyen bir sosyal hareket yarattığını anlatırken, okurları yerelden küresele uzanan duygusal ve entelektüel bir yolculuğa çıkarıyor. (Everest Yayınları) Kendini de tanı biraz Immanuel Tolstoyevski’den Safsatalar Ansiklopedisi. Mantık, inanç, tartışma, özgür irade, evrimsel psikoloji, grup dinamikleri, retorik, öykücülük, aşk, şehvet, intikam… Reytingler için gereken ne varsa hepsini içeren bu geniş coğrafyaya safsata kapısından girmeyi deneyen ilk kişi ben değilim elbette. Aristo denen bir genç hepimizden evvel davranmış. Lakin bizim içeri girince yapacaklarımız biraz farklı. Kendimizi akıllı sanıyoruz ama bizi sürekli batıla, ezbere, sloganlara, kutuplaşmaya, kalabalığın aptallaştırıcı huzuruna çeken bir yanımız var. Amacım "memleketi kurtarmak" veya içinizdeki o maymundan bir übermensch yaratmak değil. Bu kitabın asıl amacı, Delfi’deki Apollon Tapınağı’na 2500 sene önce kazınmış o meşhur öğüdü yerine getirmek:  "Taşa oturma! P.S.: Kendini de tanı biraz." (Epsilon Yayınevi) Düşen yıldızları toplasak tek tek Ayça Erkol’dan Bir Kış Gecesi Misafiri. Yeryüzü dediğimiz kaypak yerden ışık bir anda çekiliverse... Güneş elini, ay eteğini çekiverse... Dev bir örtü açsak gökyüzünün tam altına ve düşen yıldızları toplasak tek tek... Geriye kalan şey karanlık değil, çırılçıplak soyunmuş, artık ışıktan korkmadığı için hiçbir şeyi saklamaya gerek görmeyen insan doğası olurdu... Öyküsünü her yeni kitabıyla olgunlaştıran, çağımızın insani sorunlarının yanı sıra yazınsal arayışlarını da izleyen bir yazar. Seveceksiniz. (Alakarga Yayınları) Farklı bölgelerden yemek ve sofra hikâyeleri Sibel Özilgen Hikâyeleriyle Türk Mutfağı. Mutfak kültürümüzün zenginliğini keşfedebilmek ve genç kuşaklara aktarabilmek için Yeditepe Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nde 2015 yılında başlatılan bir projenin ürünü olan bu kitap, Türkiye’nin farklı bölgelerinden on beş şehrin mutfak hikâyelerini anlatmaktadır. Görüşmeler 60-65 yaş üstü, yaşadığı kentin, köyün yemek kültürünü hatırlayan veya yaşatan, çoğunlukla kadınlardan oluşan bir grupla gerçekleştirilmiştir. Adana’dan Sivas’a, Giresun’dan Urfa’ya Türkiye’nin farklı bölgelerinden yemek ve sofra hikâyeleri, yemeğin hazırlandığı mutfaktan, paylaşıldığı sofraya kadar farklı pencerelerden sorularla ele alınmıştır. Her görüşme kendi hikâyesini anlatmaktadır. Bu sebeple bu çalışma sadece yapılan görüşmelerin ışığında bir şehrin mutfak geleneğini yansıtmaktadır. (Yeditepe Üniversitesi Yayınları) Yaşamın anlamını duyumsatan serüven Behiç Ak’tan Altı Kırk Dört Dalgası. “Çocukların da entelektüel bir dünyaları var” diyen usta yazar, bu kez yaşamın anlamını duyumsatan yaratıcı bir yazma serüveni sunuyor. Yazmaya odaklanamayan yazarımız, bunları sorgularken, baş kahramanı kapıya dayanınca kendini öyküsünün içinde bulur. Tanıdığı ilginç insanlar, sıradışı karakterler olarak öyküsünde yaşamaktadır: Matematikçi Mecnun Bey, hayali köpeğini arayan Doğan, gezici kütüphanesiyle Nigar Hanım, annesini özleyen Şehrazat, horoz Muzaffer Bey, altı kırk dörtteki o dalga ve daha nicesi... Yazmak üzere masasına oturduğu gün, güçlü bir horoz sesi duyan yazarımızı kahramanları kadar, olayların akışı da şaşırtacaktır... (Günışığı Kitaplığı) Müzikle iç içe bir aile Sima Özkan’dan Büyük Orkestra. Doğa'nın ailesi İstanbul'dan ayrılıp sahil kasabasına, Bozburun'a yerleşmeye karar verir. Müzikle iç içe bir ailede yetişen Doğa taşındığı bu yeni yerde çevresiyle, denizle, canlılarla büyük bir ailenin bir parçası olduğunu düşünür. Tıpkı bir orkestra gibi… Doğa, yaz tatilinde öğretmeninin önerisiyle günlük tutmaya başlar. (Hep Kitap) Sanata ve sanat kurumlarının gelişimleri Cumhuriyet’in 50 Yıllık Sesi. "Biz bir defalık sanat yapıyoruz bir defa söylüyoruz ve bitiyor." 50 yıllık sanat yaşamı boyunca Türkiye'de ve Türkiye dışında opera ve konser şarkıcılığı yapmış bariton Mesut İktu'ya ait bu söz. Aynı zamanda Türkiye'de defalarca sanat kurumu, üniversite ve konservatuvar yöneticilikleri yapmış olan Prof. Mesut İktu'ya ait. Bu söz, ayrıca Mesut İktu'nun yaşamını da özetliyor. Bu yaşamın kendisini ise kitabı hazırlayan Seyit Yöre sunuyor. Bu bir defalık sanatın nasıl icra edildiğine konser salonları dışından bakmamızı sağlayan bir tanıklık bu yaşam. Sanatçının aile, okul ve deneyimleriyle nasıl yetiştiğine olduğu kadar sahne hazırlıklarına orkestra, dekor, kostüm ve ışıkla uyumuna dair bir tanıklık. Bir sanatçının deneyimlerinden kaynaklı bir yönetici olarak sanata ve sanat kurumlarının gelişimlerine kazandırdıklarına; yapamadıklarına, eksik kalanlara, zorunluluklara dair bir iç bakış. (h2o Kitap) Zor bir sorunla karşı karşıya kalır Jesse Ball’den Listenin Sonu. Eşini kaybetmiş bir adam, kendisinin de çok fazla zamanının kalmadığını öğrendiğinde, zor bir sorunla karşı karşıya kalır: çok sevdiği Down sendromlu oğluna kim bakacak? Oğluyla birlikte son bir kez yolculuğa çıkmak için bir devlet dairesinde nüfus sayım memurluğu görevine başvurur. Nüfus sayımı işi için ülkenin en uzak köşelerine seyahat ederken, adam ve oğlu birçok insanla karşılaşır. Bazıları onları evlerine buyur eder, bazılarıysa onlardan kaçınır. Alfabenin harfleriyle isimlendirilen kasabaların sonuncusu olan Z’ye yaklaşırken, adam kendine sorar: oğluma nasıl veda edeceğim? Eğer Jesse Ball’un eserlerinde bir nakarat varsa, o da şefkat, incelik ve empatinin her türlü kural ve otoriteyi gölgede bırakmasıdır. (Alfa Yayıncılık) Son şehir oldun son şiir oldun Sibel Akova’dan Son Şehir Med-Cezir. Senin gidecek yerin vardı, benim kelimelerim... Sen gittin, gittiğin şehir oldun, son şehir oldun, şiir oldun… (Gece Kitaplığı) Yeni bir okuma kılavuzu Turgay Anar’dan Huzur Atlası. Kitap, Türk edebiyatı için son derece değerli olan Huzur romanının sadece edebiyat terimlerini değil romandaki kahramanların boyutlarını, eşya ve nesnelerin anlatıya katkılarını; kültür, sanat, ekonomi, siyaset, tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe, resim ve görsel sanatları ilgilendiren kavram, konu, gönderme, tema, eser, kişi ve tartışmaları da kuşatan yönüyle farklı, ilginç, çok cepheli bir inceleme ve yeni bir okuma kılavuzu... Yazarın yoğun bir emekle tamamladığı elinizdeki eser, Huzur gibi derin anlamlar içeren bir edebî metne dört yüzden fazla madde ile ayna tutarak onun karanlıkta kalmış yanlarını aydınlatıyor. Yazar, eserin ışıltılı yönlerini gösterirken diğer yandan da kapalı alanları üzerinde zihni hareketlendirecek noktalar buluyor ve Huzur gibi zengin göndermeler barındıran bir romanı çeşitli anlam ve yorum prizmalarından geçirerek derin bağlantılarını irdeliyor. (Kapı Yayınları) Akıl sır ermeyen tersine bir hayat Francis Scott Fitzgerald’tan Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi. Benjamin Button doğduğu gün hastaneden babasıyla birlikte yürüyerek çıktı. Emekleme çağında bastonla geziyor, oyuncaklardan çok babasının purolarını aşırmayı seviyordu. Büyüdükçe kır saçları renklendi, kırışıklıkları yok oldu; orta yaşlı bir adamken evlendiği kadından delikanlıyken sıkıldı. Benjamin’in bile akıl sır erdiremediği tersine bir hayatı konu eden kitap, yazarın fantastik öğelerle dolu diğer öykülerinden “Ey Kızıl Saçlı Büyücü!” ile bir arada. (Can Yayınları) Sahaflardan çok mektup topladım Hazal Yılmaz’dan Görülmemiş Mektuplar. "Yıllar içinde uzaktakilere, gideceğim yerlerdeki kendime, bırakılanlara, bırakılamayanlara çok mektup yazdım. Çok mektup kaybettim. Çok mektup bekledim. Sahaflardan çok mektup topladım. O mektuplarda yazılanlara çok ağladım. Çok mektup yırttım, çok mektubu buruşturup attığım çöplerden topladım. Çok yabancıyla mektup sayesinde tanıştım. Çok sevgiliden mektupla ayrıldım ama mektuptan hiç ayrılmadım. Mektup yasaksızlıktı. Mektup yalansızlıktı. Mektup vazgeçmeyişti. Mektup iki uzak noktayı bağlayan yakınlıktı. Yaşadığımızın deliliydi, mektup." (Karakarga Yayınları) Analar yalan söylemez çocuklarına Hüsnü Mahalli’den Filistin Benimdir-Ortadoğu'nun Kanlı Tarihi. İsrail’e karşı direnişe katılan Filistinli bir genç kendisi öldükten sonra annesine verilmek üzere bir mektup yazmış ve arkadaşına vermiş. Mektubu alan annesi hiç ağlamadan okumuş: “Anacağım; bir insanı kendi toprağından söküp atabilirler ama o insanın yüreğinden vatan sevgisini yok edemezler çünkü vatan anadır. Yani sensin. Anacığım; vatanımı kurtarmadan öldüğüm için sakın kızma bana. Çok yakında babam ve dedemle birlikte mezarlıktaki herkesi örgütleyerek önce toprağın altını sonra yukarı çıkıp üstünü de kurtaracağız. Çok yakında zeytin ağaçlarımız özgür olacak. Yafa portakallarımız çiçek kokacak. Unutma bunları sen söylemiştin bana. Analar yalan söylemez çocuklarına. Sen söyledin ben inandım çünkü sen anasın, çünkü senin adın Filistin. Ben ölmedikçe sen sonsuza dek yaşayacaksın.” (Kırmızı Kedi Yayınları) Başarısızlığı, aşkı, cesur bir sesle anlatıyor Binnaz Avcı Tünaş’tan O kadar da değil. Yazarın Instagram’da paylaştığı gündelik hayata dair yazıları takipçileri tarafından çok beğenilince, yine onlardan gelen taleple bir kitapta toplandı. Yazarın bahçesindeki eski ahşap sedirinde kaleme aldığı yazılarında neler yok ki! Bodrumluların pek sevdiği merdaneli çamaşır makinesinden bozma sobalarını, Ege kışlarını, köpeği Jolie’yi, İstanbul simitçilerini, seksenlerde çocuk olmayı, yalnızlığı, başarısızlığı, aşkı, depresyonu, kadın olma hallerini, ailenin ve dostların gücünü, yüreğinden gelen cesur bir sesle anlatıyor. Kitabı okurken bazen gülümseyecek bazen de kendi içinizde yükselen sorulara cevap vermeye çalışacaksınız. (Mona Kitap) İsimsiz kahramanların destansı hikâyesi Gülseren Engin’den Smyrna'nın Yazgısı. Kitap, bir üçlemenin son kitabı. Ağlama Smyrna Döneceğim adlı birinci kitap Yunan işgali öncesi Smyrna'yı (İzmir'i), ardından gelen Smyrna'nın Gözyasları ise işgal sonrası Ege'de Kuvay-ı Milliye'nin kuruluşunu, halkın ve efelerin Yunan ordusuna direnışini anlatıyordu. Bu kitap ise İstanbul'un işgalini, TBMM'nin kuruluşunu ve Kurtuluş Savaşı'nı, yine pek çok isimsiz kahramanın hikayeleriyle dile getiriyor. Rum kızı Smyrna ile Yüzbaşı Çakır Osman'ın, Seher ile Tilki Mahmut'un ve Gördesli Makbule ile Usturumcalı Halil Efe'nin aşkları tüm güçlüklere direnmeyi başarıyor. Gerçek olayların ve isimsiz kahramanların destansı hikâyesi... (Remzi Kitabevi) Ölüme terk edilen askerlerin hikâyeleri Tahar Ben Jelloun’dan Işığın O Kör Edici Yokluğu. 10 Temmuz 1971 gecesinden beri yaşım yok. Ne ihtiyarladım ne gençleştim. Yaşımı yitirdim. Artık yüzümden okunmuyor. Gerçek şu ki, var olmadığım için kendime bir yüz veremiyorum. Hiçliğin yanı başında durdum kaldım, orada zaman yok, rüzgâra kapılmış, hafif bir meltemin dalgalandırdığı beyaz çarşaftan oluşan o uçsuz bucaksız sahile bırakılmış, bağrına sığınan yıldızların, görüntülerin, çocukluk düşlerinin boşaltıldığı gökyüzüne savrulmuş, zamanın içindeki her şey yok olmuş, Tanrı bile. Fas Kralı'na yönelik başarısız bir suikast girişiminden sonra, gözlerden uzak bir zindana kapatılıp yirmi yıl boyunca yavaş bir ölüme terk edilen askerlerin gerçek hikâyelerinden hareketle yazılmış. Yazar, zifiri karanlık hücrelerinde, hayattan yalıtılıp unutulan askerlerin kıstırıldıkları yere nasıl dayanabildiklerini, daha doğrusu zaman içinde nasıl heba olduklarını anlatıyor. (Sia Kitap) Bu küçük kitapçığın ağırlığı pek çok cilde denk Karl Marx, Friedrich Engels’ten Komünist Manifesto. Komünist Manifesto bilimsel sosyalizmin en önemli program belgelerinden biridir. "Bu küçük kitapçığın ağırlığı pek çok cilde denktir. Bugüne dek uygar dünyada örgütlü ve mücadeleci proletaryanın tümüne hayat ve hareket veren onun ruhudur." Lenin. Karl Marx ile Friedrich Engels tarafından Komünistler Birliği'nin programı olarak kaleme alınan Komünist Manifesto'nun ilk basımı 1848 Şubatında Londra'da 23 sayfa hâlinde yayınlandı. O tarihten bugüne belli başlı dünya dillerinde Manifesto'nun sayısız basımı yapıldı; bugün de yaygın bir ilginin konusu olmaya devam ediyor. (Sözcü Kitabevi) Atatürk'e duyduğum gönül borcum Neşe Doster’den Atatürk'e Hasret Mürekkepli Mektuplar. Yazar, bu kitapla "23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'yla çocukluk günlerimi; 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'yla öğrencilik ve gençlik yıllarımı; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'yla Cumhuriyet değerlerine bağlılığımı coşkuya, mutluluğa, gurura dönüştüren büyük Atatürk'e, O'nun mayaladığı sağlam Cumhuriyet hamurunda yoğrulmuş biri olarak borcumu ödemek istedim. Bu kitapla okudukça anladığım, anladıkça anlatmaya çalıştığım ve asla bitiremediğim 57 ciltlik dev eserin büyük kahramanına şükranlarımı sunmak istedim. Özetle; bu kitap her konuda yol gösteren, ufuk açan, derde deva olan Atatürk'e duyduğum gönül borcumun, vefa borcumun ifadesidir" diyor. (Tarihçi Kitabevi)