'Oğlunuza benim adımı koyun' Süleyman Yağız’dan Aşk Menem Aşık Menem. “Ben doğmadan rahmetli olan ve dünyaya geldiğim gün kendisini rüyasında gören babama, “Oğlunuza benim adımı koyun” diyen dayım Süleyman Özkarahan’ın da iki şiirini koydum, kitabıma. Bu nedenle kitabımı, “Süleyman & Süleyman/SüleymanYağız” ortak adıyla yayımlamayı uygun buldum. Dayım yaşasaydı, 40 Kuşağı’nın önemli şairlerinden biri olabilirdi. 1920 yılında Gaziantep'in İslâhiye ilçesinin Arfalı köyünde doğan Süleyman Özkarahan, 1941 yılında 21 yaşındayken serbest tarzda şiir yazmış birisi. Sonra, dörtlüklerden oluşan bir şiir daha yazmış. İkisi de 2021 yılında bile değer kaybına uğramamış. Muhtemeldir ki, başka da yazmış... Ama elime geçmedi. Sonrası... Sonrası, kısmet olmamış...26 yaşında kader kurbanı olmuş ve 1948 yılında 28 yaşındayken hayata veda etmiş… Işıklar içinde uyusun…” (Sarmal Kitabevi) Trajikomiğin işgal ettiği öyküler Emirhan Burak Aydın’dan Her Kabilenin Bir Endişesi. Yazar kitabında rutinin farkında olup bu rutinden bile isteye sıyrılmayan, bazen de tekdüzelik ve klişelerle tortop hale gelerek biriciğini seven, kuşatan kimselerle tanıştırıyor bizi. Absürdün, kara mizahın, trajikomiğin ve göndermelerin işgal ettiği öyküler bir olumlamanın, bir kafa içinin bayrağını dikiyor kent köşe bucaklarına. Kitap, öfkenin, kendi vücutlarına sığamamış arkadaşların karşılaşma geçidi. Kan bağının ne kadar mühim olduğunu bazı hadiseler yaşandıktan sonra idrak ediyoruz. Kendi başınıza kazandığınızı ya da hakkıyla mağlup edildiğinizi düşündüğünüz kavgaların neticesinin damarlarınızda akan sıvıya ne kadar bağlı olduğunu kavramak, kişiyi çocukluktan yetişkinliğe taşıyan köprülerden biri sanırım. (Everest Yayınları) Bir kuş gibi süzülüp uçan da kimdi? Ece Erdoğuş Levi’den Masalın İstanbul Maceraları – Galata. Bazen doğup büyüdüğümüz şehirlerin öykülerini bilmek, onların ne kadar sıra dışı olduğunu görebilmek zordur. Önünden geçip gittiğiniz binaların, şehrin ya da denizin ortasındaki kulelerin ne büyük gizemler taşıyabileceği aklınızdan bile geçmez çünkü kendinizi bildiğinizden beri öylece dururlar orada. Gündelik hayatın içinden sıyrılıp size kendilerini göstermeyi başaramazlar. Bu kitabın kapağını kaldırır kaldırmaz tanışacağınız Masal da böyle bir çocuktu işte… Yakın dostu, bilge karga Kara ile tanışana kadar yalnızca İstanbul’un sokaklarını gezerek bu kadar büyük bir maceraya atılabileceğini hiç düşünmemişti. Yürüdükçe gördü, gördükçe sordu: Kocaman kanatlar takarak Galata Kulesi’nden bir kuş gibi süzülüp uçan da kimdi? Peki, Galata Kulesi ve Kız Kulesi birbirine âşık mıydı gerçekten? Ya Bankalar Caddesi’ndeki o büyüleyici merdivenleri yapanlar kimlerdi? (Epsilon Yayınevi) Küçük adada hayatı tamamen değiştirdi Mustafa Mutlu İbili’den Meis Savaş ve Aşk Adasının Hikâyesi. Annelerini zamansız kaybeden Melina ve erkek kardeşi Arion, geçimini denizden sağlayan Stavros'un çocuklarıydı. Melina, Meis adasındaki ilkokulda öğretmenlik yapıyor; kardeşi Arion ise baba mesleğine devam ediyordu. 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu egemenliğindeki Meis adasına, 1912 senesinde İtalyan askerlerinin ayak basması, bu küçük adada hayatı tamamen değiştirmişti. İtalyan mimar Riccardo'nun yolu, Meis'te yeni binalar inşa ederken Melina ile kesişti ancak adanın değişen kaderi, onları da farklı yönlere savuracaktı. (Gece Kitaplığı) Bir hikâye bizi her yere götürebilir! Jeff Mack’ten Hepsi Bir Hikâye. Bir kitabı okurken zihnimizde çıkabileceğimiz serüvenleri yaratıcı bir mizahla, renkli resimlerle canlandırıyor. Kitapların her yaştan okura sunduğu düşselliğin, yaşamı nasıl zenginleştirdiğini, günlük yaşama kattığı anlamı, heyecanı duyumsatan resimli öykü, çocukluğun sınır tanımaz hayal gücünü yüceltiyor. Rafların arasında bir çocuk, ilgisini çeken bir kitap bulmuş, sakin sakin okuyordu. Onu gören, böyle sanabilirdi, ama oturduğu yerde kitaba dalmış çocuğun başına türlü şeyler geliyordu aslında: Az kalsın bir bebek ejderha tarafından ezilecekken, az kalsın bir uzaygemisi tarafından... Yok daha neler! Onca heyecana karşın, çocuk çok da mutlu görünüyordu! (Günışığı Kitaplığı) Savaşlar, gerilimler çatışmalar, kıtlıklar Bitmeyen Kriz… Kriz bir karmaşadır ve her karmaşada bazıları kaybederken, bazıları kazanır… Belirli tarihsel kırılma anlarında, eşiklerde hep krizler, büyük buhranlar yaşandı… Savaşlar, gerilimler, çatışmalar, kıtlıklar, salgınlar, felaketler, afetler… Krizler daha da derinleşti… Dünyadaki ekonomik tablo, Koronavirüs salgınıyla birlikte daha da ağırlaşıyor. İnsanlık kapitalizmin giderek daha da vahşileştiği emperyalizm çağında daralan makasın, acımasız dişlilerin arasında can çekişmekte. Bütün insanlığa yetebilecek düzeydeki kaynaklar neden küçük bir kesimin elinde toplanmakta? Ekonomik kriz ve bunalımlar neden belli bir çevreyi etkilememekte, tersine onları zengin etmektedir? Ekonomik krizin nedenleri nelerdir? Krizlerle yaşamak kaderimiz mi? (Halk Kitabevi) Semptomlar, korunma önerileri Dennis DiClaudio’dan Hastalık Hastası-Beden Sağlığından Şüphe Duyanların El Kitabı. Cildinizde hassasiyet ve renk değişikliği mi fark ettiniz? Eyvah… Muhtemelen kafanızdan bir boynuz çıkacak. Hastalık hastaları artık, bu kırk beş adet iğrenç ve korkunç hastalığı içeren el kitabı ile gerçeklere dayanarak ve uygun bir şekilde kaygılanabilir. Tüm bölümlerde semptomlar, bir tanı rehberi, tedavi seçenekleri, hastalık seyri ve –henüz enfekte olmadıysanız– korunma önerileri kısmı bulunmaktadır. Kitap çok portatif olduğundan, onu her zaman yanınızda bulundurabilirsiniz (ve muhtemelen bulundurmalısınız), böylece şüphe götürmez bir şekilde ölümcül olduğunu hissettiğiniz en ufak kaşıntılı bir döküntüde hemen güvenilir rehberinizi açıp kendinize uygun bir tanı koyabilir ve endişelenmeye başlayabilirsiniz. (İnkılap Kitabevi) Marslı uygarlığının güzel prensesi Aleksey Nikolayeviç Tolstoy’dan Aelita. Bir Sovyet mucidi ile eski bir Kızılordu neferi, Mars'ta yeni bir uygarlık savaşının içinde buluyorlar kendilerini. Sosyal eşitliği kurma iddiasındaki bir ülkeden gelip ilahi bir ilgi ve korkuyla karşılanıyorlar. "Göklerin Oğullarını" ilahi tahtlarından indiren ilk etken, çökmekte olan eşitsiz Marslı uygarlığının güzel prensesi Aelita'nın aşkı oluyor, ikincisi ise isyan. Yayımlandığından bu yana pek çok kez sinemaya uyarlanmış kitap, zamanın göreliliği, roket fiziği, Sovyet sistemi gibi temalardan yararlanan yazarın "Batı'nın Çöküşü" teorileriyle tartışması olarak da değerlendirilir. (İş Bankası Kültür Yayınları) Vadinin öte tarafında işlerin nasıl yürüyor Tom Gauld’ten Golyat. Gatlı Golyat'ın savaşla pek ilgisi yoktu. Ona fikri sorulsa kılıç kuşanmayı değil idari işleri yürütmeyi tercih ederdi. Ama gelin görün ki kralın emri üzerine İsraillilere karşı günde iki kez savaş çağrısı yapmakla görevlendirildi. Peki, Böyle önemli bir görev için doğru insan mıydı? Çağımızın en popüler karikatüristlerinden yazar, Golyat'ta yüzyıllardır anlatılagelen bir hikâyeyi yeniden yorumlayıp vadinin öte tarafında işlerin nasıl yürüdüğünü hassasiyet yüklü çizimleriyle aktarıyor. (İthaki Yayınları) İnsanlara bir şeyler öğretmek Sigrid  Nunez’den Daima Susan-Bir Susan Sontag Biyografisi. Umut vadeden genç yazar onunla tanıştığında Sontag tartışmalı denemeleri, keskin zekâsı ve sivri kişiliğiyle efsanevi bir figürdü. Sontag’ın asistanlığını yapan yazar bir süre sonra yazarın oğlu David’le sevgili oldu ve üçü sıra dışı bir yakınlık kurarak aynı evde yaşamaya başladılar. İnsanlara bir şeyler öğretmekten çok keyif alan ve hatta bunu ahlaki bir görev olarak benimseyen Sontag, kültürel ve entelektüel tutkularıyla etrafındakilerde derin izler bırakan bir ustaydı. Kimi zaman çevresindekilere acı veren zorlu karakteri ve ona yazarlığa dair öğrettikleriyle, daha sonra başarılı bir romancı olacak Nunez’in üzerindeki etkisi de büyüktü. (Kafka Kitap) Siz bunların hiç birini göremezsiniz H. Zekai Yiğitler’den Aşık ile Maşuk. “Kimi âşık görecek olursan, bil ki o maşuktur. Çünkü o, âşık olmakla birlikte maşuk tarafından sevildiği için aynı zamanda maşuktur da” diyor Yüce Mevlâna. O Mevlâna ki Şems için şunları söyledi: "Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." Büyük mutasavvıfın hayatı âşık ve maşukun git gelinde gelişti, geçti. (Kafe Kültür Yayıncılık) Hayal gücünün sınırlarını zorluyor Yiğit Kulabaş’tan Bensiz Ayna. Sıra dışı bir büyülü gerçeklik romanı. Bir gün evinin baş köşesinde duran aynada kendini göremezsen ne yaparsın? "Artemis ürkek hareketlerle geriye döndü. Kahroldu. Korktuğu başına gelmişti. Dev ayna evdeki eşyaları, balkon kapısını, pervazda duran beyaz orkideyi, siyah kadife perdeleri, özel tasarım yer lambasını gösterdiği gibi Aynacı'yı da göstermişti. Tek eksik yine kendisiydi." Hayal gücünün sınırlarını zorlayan kitap, seni bu dünyanın griliğinden alıp kendini baştan inşa edebileceğin rengarenk bir aleme götürüyor. (Karakarga Yayınları) Sır içinde sır, imtihan içinde imtihan Erkan Haras’tan Ahuzar. Üniversite okumak için gittiği yerde, geçmişiyle ilişkili bir olaylar zincirinin içinde bulur kendini kahramanımız Ahuzar… Sır içinde sır, imtihan içinde imtihan gizlidir ömrünün bu deminde. Çözdükçe bulmaca büyür, büyüdükçe çözer, bir sarmalda bulur kendini. Hayal ile gerçeğin, uyku ile uyanıklığın, doğru ile yanlışın, sevgi ile aşk'ın… Zamanda bir oraya bir buraya savrulduğu bir arayış ve hayatı anlamlandırma yolculuğu, yazarın kaleminden dökülenler. (Kapı Yayınları) Vicdandan ve ahlaktan yoksun bir prens Alexandre Dumas’tan Tepedelenli Ali Paşa. Osmanlı’ya Mora’yı kaybettiren adam. Ya da Batılıların gözünde Müslüman Bonaparte. Hırsı, zekâsı ve acımasızlığıyla Machiavelli’nin gözdeleri arasına girebilecek kabiliyette, vicdandan ve ahlaktan yoksun bir prens. Zor günler geçiren Osmanlı’nın hükmedemediği topraklarda hem eşkıyaların hem de ufukta beliren Yunan isyanının önünü kesmek için sabrettiği yola gelmez çıban. Yazar, Kütahyalı bir Mevlevi dervişinin torunu olarak Arnavutluk’un Tepedelen köyünde doğan ve sonunda vurulan kellesi Topkapı Sarayı’ndaki ibret taşında cümle âleme sergilenen Ali Paşa’nın hikâyesini bir romansa dönüştürüyor. (Kırmızı Kedi Yayınevi) Hayatınızı değiştirecek kitap Turhan Güldaş’tan Bugün Daha Mükemmel Bizi Yaratıyoruz. Şu an elinizde bir sihirli değnek tutuyorsunuz! Eğer siz potansiyelinizin küçük bir kısmını kullandığınızı düşünüyorsanız, daha güzel bir hayatı hak ettiğinizi düşünüyorsanız ve eğer daha güzel bir siz yaratabileceğinize inanıyorsanız doğru kitabı seçtiniz. İşte bu kitap, hayatınızı değiştirecek kitap. Buradaki mantra, hayatınızı yeniden yaratacak sırrı açıklıyor. Sadece uygulayın ve hayatınız değişsin. Nasıl yani? Bir mantra hayatımızı mı değiştirecek? Bir cümle, insanın geleceğini nasıl değiştirebilir? İdealimizdeki bizi nasıl yaratabilir? Böyle bir şey mümkün mü? Evet mümkün. Eğer o cümle doğru cümleyse bu mümkün! (Macaron Yayınları) Şüphe etmediğim tek şey şüphe ettiğimdir Serhan Kansu’dan Descartes ile Yaşam ve Felsefe. Modern felsefenin kurucusu olarak kabul edilen Fransız filozof Renê Descartes, analitik geometrinin temelini atmıştır. Descartes, "Şüphe etmediğim tek şey şüphe ettiğimdir" düşüncesinden yola çıkarak felsefesini "şüphe" üzerine inşa etmiştir. Düşünür, insanlar arasındaki en önemli değerlerden birinin sağduyu olduğunu söyler. Descartes'a göre iyi düşünceli olmak yeterli değildir, önemli olan düşünceyi rasyonel bir biçimde ortaya çıkarmak ve kullanabilmektir. Bu kitap, Descartes'ın felsefesinden, sözlerinden, fikirlerinden ilham alınarak yazıldı. Onu anlamak, sözlerini modern çağa göre yorumlamak ve felsefenin hayata dokunan değiştirici gücünü keşfetmek isteyenler için. (Nemesis Kitap) Her siyah bir iz bırakır Büşra  Cebe’den Siyaha Bulaşan Kadınlar. Her kadın hayatında bir kez de olsa bulaşır acıya... Siyah acının yanında usulca belirir. Her siyah bir iz bırakır. Her iz bir hikâye anlatır, her hikâyenin de bir kahramanı vardır. Hiçbir kahraman normal değildir; kiminin süper güçleri vardır kiminin süper delilikleri... Kiminin akıl almaz acıları, kiminin yok sayılamaz hataları, yanlış seçimleri, öfkeleri... Canan, Süveyda, Derya, Seyhan, Nehir, Ayfer ve Serpil… Büşra Cebe onların sadece acılarını anlatmıyor; yaşadığı sorunların kendi dünyasındaki yankısını, hangi seçimleri yapmaya zorladığını, neler hissettirdiğini ve siyahıyla baş etmeye çalışırken rengini diğer kadınlara nasıl bulaştırdığını sarsıcı bir dille aktarıyor. (Mona Kitap) Oktay babam oldu, hocam oldu, dostum oldu Beko Dikmen’den Şemsiyelerim. Annesinin bir tanesi, Babasının terk ettiği, Kocasının güzel kadını, Çocuklarının kızgın padişahıyım. Okulumu bitirmeden; Gelin edildim. Kucağımda çocuğum, yalnızlığımın hüznünden; Oktay'la yeniden doğdum. Sert rüzgarlı, fırtınalı günlerde, Güneşli günleri, sevmeyi, gülmeyi, kaygısızca yaşamayı, Düşlerken... Tanrı'nın bana sunduğu yaşam, Bambaşkaydı. Oktay babam oldu, hocam oldu, dostum oldu. El ele, kalp kalbe savaştık. Güneşli günlere ulaştık. Şemsiyelerimin altında, Bir rüyaydı yaşamak. (Meşe Kitaplığı) Anne babası boşanmış çocukların dramı İshak Özlü’den Ben Seni Mayın Tarlasında Sevdim. Şaha kalkmış yasak arzulara azgın sular misali gem vurulamıyordu. Kasırganın önünde savrulan sivrisinekler misali hayatlar tüm çıplaklığı ile satırlara resmedilirken, varlığı da yokluğu da erkekler için sorun olan kadına ait tüm duyguların röntgeni çekilmiş. Yaşı küçük kız çocuklarının genç kız olmadan kadın olmalarının sonucu yaşadıkları travmalar ders niteliğinde okuyucuya aktarılıyor. Anne babası boşanmış çocukların dramı. Aldatılan kadın öfkesinin cehennem ateşinden daha beter olduğu, İntikam ateşi küle dönmeden sonuca gitmek isteyen yaralı bir yüreğin yaşadıkları ve rüzgarın önünde savrulan yaprak olmaktansa, kaderin dizginlerini eline alıp onun efendisi olmak isteyen kadının yaşadıkları ve daha fazlası ünlü ‘'Üç Şehrin Laneti'' romanının yazarından alışılmışın dışında bir anlatımla bu kitapta bulabilirsiniz. (Platanus Publishing) Küresel bir ekonomi düzeni içindeyiz Ahmet Söylemezoğlu’ndan Küresel Ekonomi Düzeni - Kurumlar ve Kurallar. Yılda 26,5 triyon dolarlık mal ve hizmet ticaretinin yapıldığı, günde sadece uluslararası banka havale sistemi SWIFT üzerinden 5 trilyon doların el değiştirdiği küresel bir ekonomi düzeni içindeyiz. Bu düzeni destekleyen, kurallarını belirleyen, bunları uygulamayanları cezalandıran, hatta gerekirse küresel sistem dışına çıkaran geniş bir kurumsal ağ var. Küresel ekonomik düzeni kuran ve kollayan bu yapıda hangi kurumlar yer alıyor? Bunlar nasıl ve kimler tarafından kuruldular? Zaman içerisinde neden ve ne gibi değişikliklere uğradılar? Bu kurumlar kimler tarafından, nasıl yönetiliyorlar? Koydukları kuralları göz ardı etmek ne kadar mümkün? Türkiye bu kurumlara ne zaman ve nasıl katıldı, ilişkileri nasıl gelişti ve yönetimlerinde ne kadar söz sahibi? (Remzi Kitabevi) Yol senin yolculuk senin Caner Aktaş’tan O ve İnsanoğlu. Sevgili okur, elinde tuttuğun bu kitapta yer alan paylaşımlardan her ne alacaksan senindir. Yol senin yolculuk senin, alacakların, kazanımların da senin. Ve Unutma, ancak uyanmaya gönüllü isen bu kitaptan bir şeyler alabilirsin. (Ritim Sanat Yayınları) Gezegeni başka insan türleriyle paylaşmışız François Savatier, Silvana Condemi’den Homo Sapiens - Sürüden Devlete Milyon Yıllık Serüven. Homo Sapiens kesinlikle tuhaf bir tür. 200 bin yıl önce Doğu Afrika'da bir yerde ortaya çıktığı düşünülüyordu, ama en son bulgular onun bu tarihten çok daha önce, kıtanın her yerinde zaten yaşamakta olduğuna işaret ediyor. Çin'de çok daha eski fosiller keşfedilene dek, onun Afrika'dan 80 bin yıl önce ayrılıp dünyaya yayıldığı düşünülüyordu. Öte yandan, genetik bilimi, çok da uzun olmayan bir süre öncesine dek bu gezegeni başka insan türleriyle paylaştığımızı, onlarla gen alışverişi yaptığımızı gösterdi! (Say Yayınları) Geleceğe ışık tutan önemli bir belge Ümit Zileli’den Vur Emri - Bir Asteğmenin Tunceli Anıları. Yazar askerliğini 1985-86 yıllarında Tunceli'de komando asteğmen olarak yaptı. Zileli, PKK'nın ilk silahlı terör eylemlerini yaptığı yıllarda, tam da olayların içinden gözlemlerini ve yaşadıklarını anlatıyor. Bölge halkının çektiği acıları, imkânsızlıklar ve baskılar altında hayata nasıl tutunduklarını, teröre nasıl direndiklerini insan hikâyelerinden yola çıkarak bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kitap, bir asteğmenin askerlik döneminde günlük misali yazdıkları ve gözlemleri ışığında günümüze ve geleceğe ışık tutan önemli bir belge niteliği taşıyor. (Sia Kitap) Başım deli gibi ağrıyor Victor Hugo’dan Bir İdam Mahkumunun Son Günü. Saat 1'i çeyrek geçiyor. Ve bunlar da hislerim... Başım deli gibi ağrıyor, sırtımda bir soğukluk var, alnımsa tam tersi alev alev. Ne zaman eğilsem ya da yana dönsem, başımın yanlarına çarpıp duran bir sıvı yüklü sanki beynim. Sarsılarak titriyor ve elimdeki kalemi sürekli yere düşürüyorum. Bir duman içine dalmış gibi yanıyor gözlerim. Dirseklerim ağrıyor. İki saat ve kırk beş dakika sonra iyileşeceğim. (Sözcü Kitabevi) Mantarların güzelliği Ezgi Berk’ten Mantarların İsyanı. Yazarın yazdığı ve Pelin Turgut’un resimlediği bu sımsıcak hikâyeyle doğanın güzelliğini yeniden hatırlayacak, mantarların güzelliği karşısında büyülenecek ve dünyamızı korumak için harekete geçmek isteyeceksiniz! Ülkenin birinde sık ağaçlardan oluşan bir orman vardı. Orada birbirinden güzel ve rengârenk, çeşit çeşit mantar yaşardı. Mantarlar hep birlikte çok mutluydu ama bir gün sayıları azalmaya başladı. İnsanlar, ormana gelip onları plastik poşetlere koyup gidiyordu. Bununla da kalmıyor, ormana ve orman halkına zarar veriyorlardı. En sonunda mantarlar toplandı ve evlerini korumak için bir plan yaptı. Bakalım ormanlarını koruyabilecekler miydi? (Uçan Fil Yayınları) Felsefe dünyamızda özgün düşünce Vehbi Hacıkadiroğlu’nda Bir Felsefe Feneri. Yazar, telif ve çeviri kitaplarıyla olduğu kadar Felsefe Tartışmaları dergisinin kurucusu ve yayıncısı olarak da kültür ve düşünce yaşamımıza önemli katkıları ve etkileri bulunan değerlerimizden biridir. Felsefe dünyamızda özgün düşünce üretmiş ender felsefecilerimizden biri olduğu kadar ülkemizde felsefenin yaygınlaşması yolunda da önemli hizmetlerde bulunmuştur. Yazarın katkılarının yaşamları boyunca felsefeyle meşgul olmuş, eserler vermiş olanların, özellikle akademisyen felsefecilerimizin çoğunun katkılarından daha fazla olduğu yönündeki değerlendirmeler de onun felsefeci ve yazar kimliğinin değerini göstermektedir.  (Tarihçi Kitabevi)