Bütün veriler gerçekten doğru muydu? Susannah Cahalan’dan Deliler Arasında Akıllı Olmak. “Rosenhan, psikiyatrik tanılar koymadaki yöntemlerimizin ve bilgi birikimimizin ne kadar zayıf ve hataya açık olduğunu çok çarpıcı ve etkili biçimde ortaya koyuyor.” Jeffrey A. Lieberman. 1973’te psikolog David Rosenhan normal insanların deli taklidi yaparak akıl hastanelerine girip giremeyeceğini, girseler bile kendilerine nasıl bir tanı konulacağını araştırmak üzere bir deneye girişti. Rosenhan ve yedi sahte hasta, sahte kimlikler ve sahte hastalıklarla çeşitli akıl hastanelerine girdiler. Acaba doktorlar, sağlıklı insanlara akıl hastası teşhisi koyacak kadar yetersiz miydiler? Ya akıl sağlığı sistemi, hastalara nasıl bir ortam ve tedavi imkânı sunuyordu? Araştırmanın sonuçları kısa bir zaman içinde psikiyatrinin seyrini değiştirdi. Psikiyatrlar kendilerine göre tanı koymayı bırakıp bir akıl hastalıkları rehberi olan DSM’yi geliştirerek bilimsel kriterlere göre tanı koymaya yöneldiler. Fakat önemli bir sorun vardı: Rosenhan’ın bütün verileri gerçekten doğru muydu? (Say Yayınları) Okyanuslarda ve karada yaşam başladı Merve Topçuoğlu’ndan Su Damlası Dünya’yı Keşfediyor. Kitaptaki küçücük su damlasının adı Şıpşıp. Sevimli, meraklı, sabırsız, kıpır kıpır bir su damlası o. Dünya’mıza milyonlarca yıl önce, daha yeryüzünde yaşam yokken, uzayın derinliklerinden gelen gök taşlarıyla birlikte ulaştı. Gelir gelmez de çevresinde neler var diyerek, merak etmeye başladı. Ama henüz pek bir şey yoktu oralarda. Sonra yavaş yavaş, Şıpşıp ve diğer su damlası arkadaşları okyanusları oluşturdular, dünya bir ısındı, bir soğudu ve sonunda Şıpşıp, upuzun yüzyıllar boyunca, pek çok şeyle tanıştı: Kıtalar oluştu, ırmaklar doğdu, sular bütün dünyada dolaştı, elbette Şıpşıp da birlikte. Okyanuslarda ve karada yaşam başladı. Kocaman Dünya’mızın nasıl geliştiğini, suyun ne kadar önemli olduğunu, Dünya’daki ilk bitkinin, ilk hayvanın adını ve çok daha fazlasını bu meraklı su damlasının gözünden okumak istemez misiniz? (Sia Kitap) Umutsuzluğun neşesini yaratıyor Orhan Duru’dan Ağır İşçiler. Kitap, klasik öykünün kalıplarını bozarak başka bir anlatı dili geliştiren 1950 Kuşağı'nın ele avuca sığmaz yazarın ayrıksı kitaplarından biri. Yazar, 1960'lardan itibaren gelişen toplumsal bilinci, siyasal ve tarihsel gelişmeleri kendine özgü yaklaşımlarla öyküleştiriyor. Yazar, sözü kırk parçaya bölerek düşün gerçeğini, saçmanın anlamını, umutsuzluğun neşesini yaratıyor. "Bu sırada çok önemli bir olay ortaya çıktı sol kolum üzerinde. Saatli olan sol kolum belki de saatlerce kalmıştı aynı biçimde yastığımın üzerinde ve başımın altında, bu yüzden uyuşmuştu ve kendinde değildi ve daha bilinçlenmemiş ve sınıf bilincine ulaşmamıştı." (Yapı Kredi Yayınları) Kötülük ve ateş tanrısının dışında portre Klas Öztergren’den Kasırga Partisi. Yazar, iklim felaketi ve salgın hastalıkların hüküm sürdüğü, her yönden çökmüş bir toplumun var olmak için inat ettiği, dehşet verici distopik bir gelecekte geçen bu İskandinav suç romanını yazarken İskandinav mitolojisindeki kötülük ve ateş tanrısı Loki’nin alışılmışın dışında bir portresini çiziyor. İskandinav mitolojisindeki kötülük ve ateş tanrısı Loki, kurnazlığı ve şekil değiştirmesiyle bilinir. Diğer tanrılarla ilişkisi karmaşıktır; Odin ve Thor’a yardım ettiği de olmuştur, onları zor duruma düşürerek çileden çıkardığı da. (Alfa Yayıncılık) Yaratıcılığınızın önündeki gizem perdesi kalkacak James Webb Young’tan 5 Adımda En İyi Fikri Bulmak. Elinizdeki kitap, yayınlandığından beri, binlerce reklamcıya, zihinlerinin içindeki bariyerleri aşıp yaratıcılıklarını açığa çıkarmaları için yol gösterdi. Şairlerden ressamlara, bilim insanlarından mühendislere kadar birçok profesyonel heyecan verici fikirler üretebilmek için bu özlü ve güçlü kitaptan faydalandı. Reklamcılığın büyük ustalarından yazarın benzersiz tecrübe ve zekâsı, içinizdeki o büyük, bir türlü ulaşamadığınız fikirleri keşfetmenize yardım edecek, yaratıcılığınızın önündeki gizem perdesini sonsuza kadar kaldıracak. (Maltepe Üniversitesi Kitapları) Film teorisinin geneline felsefi bir soruşturma Cem Çınar’dan Gerçekçi Sinemanın Fenomenolojisi. Kitap, iki temel amaç üzerine kendini kuruyor: Fenomenolojik yaklaşımın temel kavramları ve düşünme prosedürü zemininde gerçekçi sinemanın kavramsal dayanaklarını ve nasıl işlediğini ortaya koyarak, film estetiği ile fenomenolojinin birlikte çalışmasına yönelik bir strateji geliştiriyor. Kitap, gerçekçi sinema teorisinin film estetiği için 'kilit taşı' olduğu savını dayanak alıyor ve film teorisinin geneline yayılan felsefi bir soruşturma sürdürüyor. Husserl'in transendental fenomenolojisinden, Heidegger'in hermeneutik fenomenolojisine ve Gadamer'in felsefi hermeneutiğine kadar fenomenolojik yaklaşımdan kapsamlı bir biçimde yararlanılan bu soruşturma, film estetiğiyle fenomenolojik yaklaşım arasındaki ilişkinin daha sağlam bir hal alması yönünde stratejik bir çaba niteliğinde. (Çizgi Kitabevi) İlgi ölümcül de olabilir kurtarıcı da… Adil Yasin Özben’den Dedektif. Sıradan görünen ama alışılagelmişin dışında bir polis ve hızla çoğalan kurbanlar. Bağımlılıkları ve rutinleriyle hayatı gevşek biçimde kavramış Dedektif'in kalın kabuğu farklı kişilerin dikkatini çekmiştir. Ama bu, kabuğun ardında aynı şeyi gördükleri anlamına gelmez. İlgi ölümcül de olabilir kurtarıcı da. Benzerlik insanları farklı yollara sürükleyebilir. Yolculuk hem fiziksel hem psikolojik olarak yıpratıcıdır. Kurtuluş için gereken mesafe muammadır. (Bilgi Yayınevi) Arayışı asla sona ermez Patrick Modiano’dan Karanlık Dükkanlar Sokağı. Gizemli bir kaza sonucunda hafızasını kaybeden ve geçmişini ardında bırakıp özel dedektiflik yapmaya başlayan Guy Roland, on yıl sonra geçmişiyle yüzleşmeye, gerçek kimliğini keşfetmeye karar verir. Bu arayışta karşısına bazı ipuçları, birtakım insanlar, eski fotoğraflar, kilitli kapılar, adresler ve telefon numaraları çıkar. Belleğinin karanlık dehlizlerinde el yordamıyla ilerleyen dedektif, bazı gerçeklere ulaştığını düşündüğü anda çıkmaz sokaklara sapar. Ancak arayışı asla sona ermez, anı kırıntıları bu yolda ona ışık tutan işaret fişekleridir. (Can Yayınları) Kurmaca dünyasına girmek isteyen herkese Zümrüt Bıyıklıoğlu’ndan Bir Hayal Nasıl Romana Dönüşür? İlk kez 2015 yılında yayımlanan kitap çıktığı günden itibaren lise ve üniversitelerde senaryo ve yazı derslerine kaynak olarak önerilmiş, acemi yazar adaylarının başucu kitabı haline gelmiştir. Şimdi ise düzenlenmiş ve genişletilmiş baskısıyla yeniden okurun huzuruna çıkıyor. Siz de nereden başlayacağını bilmeyenlerdenseniz, kendinizi geliştirmek için bir okuma listesine ihtiyaç duyuyorsanız ve fazla hırpalanmadan acemiliğinizi atlatmak istiyorsanız bu kitapla doğru bir başlangıç yapıyorsunuz demektir. Kurmaca dünyasına girmek isteyen herkes, basit ve temel tekniklerin anlatıldığı bu kitaptan bir yazı atölyesi gibi yararlanabilir. (Destek Yayınları) Irkçılığın güncelliği Roni Margulies’ten Türk'ün Hizmetçisi - Türkiye'de Azınlık Olmak. "Bu yazılarda anlatılan bazı olayların, olaylara gösterilen tepkilerin, söylenen sözlerin üzerinden epey zaman geçti, ama hiçbiri eski değil, hepsi güncel; hepsi bugün tekrarlanabilir, tekrarlanıyor. Irkçılığın güncelliği, kalıcılığı bazen, evet, iç karartıcı olabiliyor, ama gösterilmesi gereken tepkinin susmamak, göz yummamak, hep ses çıkarmak, hep itiraz etmek olması gerektiğine inanıyorum. İnsanların değişebileceğine, dünyanın değiştirilebileceğine inandığım için." "C.H. Fırkası'ndanım, çünkü bu fırka bugüne kadar yaptıkları ile esasen efendi olan Türk milletine mevkiini iade etti. Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki bu memleketin efendisi Türktür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır." Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt. 18 Eylül 1930. (Everest Yayınları) Güncel sorunlara parmak basıyor Ayhan Koç’tan Cümle Göğün Mavisi. Bir yolsuzluk dosyasını kamuoyuna duyuran gazeteci – yazar Fevzi Durukan, her an gözaltına alınmayı beklerken aynı zamanda karısının kendisini aldattığı gerçeğiyle de mücadele etmektedir. Hayat akışındaki bu yarılma, Fevzi’yi annesinin intiharındaki rolünden babasıyla ilişkisine, dostluklarından düşlerine, edebiyat camiasından ülkenin durumuna, en çok da kendisiyle yüzleştirecektir. Yazar büyük bir titizlikle kurguladığı, postmodern edebi tekniklerle beslediği son romanında bıçak sırtında ilerliyor. Bir yandan KHK’lılar, mülteci problemi, basın özgürlüğü, muhafazakârlaşma, Kürt meselesi gibi güncel politik olaylar çerçevesinde hâkim ideolojiyi yererken, diğer yandan muhalif olma iddiasındaki çevreleri de sert bir şekilde hicvediyor. Tüm yakıcılığına rağmen çağdaş edebiyatın mesafeli kalmayı tercih ettiği güncel soru ve sorunlara parmak basıyor, elini taşın altına koymaktan çekinmiyor, öz sansüre karşı kuvvetli bir çığlık yükseltiyor. (İthaki Yayınları) Geçmişin insanları zamanın trafiğini değiştiriyor Barış Pirhasan’dan Büyük Atlas Küçük Canlılar. Geçmişin insanları zamanın trafiğini değiştiriyor; yakalanan anlarla birlikte her şey arayışların ve kaçışların, ertelemelerin ve kavuşmaların tesadüfi dizilimiyle Berlin’de, gece sessiz olunması gereken bir balkona taşınıyor. Yazar, zihin çekmecesini karıştırırken yoksulluklara kendi giden aşıklardan hastane odalarındaki arkadaşlara kadar hayatının tüm insanlarını kendi gölgeleri gibi uzatıp kısaltıyor. Kıpırtısını ve heyecanını muhafaza eden şiirler, bu kez biraz daha yüksek bir sesle okunuyor. (Karakarga Yayınları) Ruhundan vazgeçen bir karakter Oscar Wilde’den Dorian Gray’in Portresi. Edebiyat tarihinin en sarsıcı metinlerinden biri olan kitap, yazıldığı dönemde okurların ve eleştirmenlerin hedefi olmuş, büyük tepki çekmiştir. Yazarın tek romanı olan kitap, genç ve yakışıklı Dorian Gray’in öyküsünü anlatır. Ressam Basil Hallward tarafından portresi yapılan bu genç adam kendisi yerine portresinin yaşlanmasını diler. Ebedi gençlik karşılığında ruhundan vazgeçen Dorian Gray, insanı insan yapan değerlerden giderek uzaklaşacaktır. Yazar, güzelliğini korumak uğruna vicdanından, ruhundan vazgeçen bir karakteri anlatırken bir başyapıta imza atıyor. (Kırmızı Kedi Yayınları) 9 yıllık serüvenini tek tek anımsar Dursun Akçam’dan Dağların Sultanı. Bir zamanlar dağları inleten, beş kişiyi kurşuna dizen ancak şimdi yaşamak için anlaşmalı evlilikler düzenleyip komisyon almakta olan Şito'ya aşiretin büyüğü amcası Halo Mirza'dan mektup vardır. Memleketinde artık gözden düşmüş olan Şito, mektubu bekleme süresinde gerildikçe gerilir; yazılanları iyice merak etmektedir. Bu sırada da geçmişe gider; sevdalandığı kızı, dağları, çatışmaları, Almanya'ya gelişini, başından geçen olayları, hapishaneyi, birlikte olduğu kadınları, dokuz yıllık serüvenini tek tek anımsar. (Literatür Yayıncılık) Zararlı bitki ve hayvan türleriyle mücadele Nessa Carey’den Yaşamın Şifresini Değiştirmek - Gen Düzenleme Geleceğimizi Nasıl. Biz insanlar binlerce yıl önce bazı bitki ve hayvan türlerini evcilleştirmeye girişerek uygarlığın temelini attık. Evcilleştirirken aslında bu canlı türlerinin genleriyle oynadık. Önce uygun bireyleri seçip çiftleştirerek, daha çok tane veren buğday başakları, daha çok süt veren koyunlar elde ettik, kurdu köpeğe dönüştürdük. Daha sonra modern bilim sayesinde bu canlıların genetik şifrelerine doğrudan müdahale etmeye başladık. Bugünse insan sağlığına zararlı olabilecek bu genetiği değiştirme tekniklerinin yerine gen düzenleme adı verilen güvenilir tekniği kullanıyoruz. Bu teknik sayesinde, besin kaynağımız olan bitki ve hayvan türlerini ıslah ediyor; genetik hastalıkları iyileştiriyor; zararlı bitki ve hayvan türleriyle mücadele ediyoruz. (Say Yayınları) Siyahlı-beyazlı tüyleri karman çorman olmuş Berrak Beşikçi’den Lokum ile Pasaklı Kedi. Lokum, rahat bir evin, karnı her zaman tok, keyfi hep yerinde olan sarman kedisiydi. Sıcacık bir yaz sabahı, biraz güneşlenmek için balkon camının önüne gitti. Cama yaklaştığında, siyahlı-beyazlı tüyleri karman çorman olmuş, ağzı burnu yara bere içinde, tüyleri kir ve çamurla kaplı bir kedinin kendi evlerine doğru baktığını gördü. Eğer evin annesi o pasaklı kediyle ilgilenmeseydi Lokum’un hayatı eskisi gibi devam edecekti. Ama öyle olmadı. (Sia Kitap) Her şeyi anlaya anlaya yaşamak mümkün değil Makbule Aras Eivazi’den Sonun Bacakları. Kitap, gündelik yaşamın, serin öğlen uykularının, yön değiştiren rüzgârların tekinsiz ikliminde geziniyor. Gizlenmiş kederlerle, sokakta, evde, balkonda kalan izlerle, her şeye hakkı olanlarla değil de hakkına ancak bir oyalı tülbent düşenlerle buluşturuyor bizi. Yazar, bir başka bakış, bir fısıltı daha var diyor ve onun diliyle kuruyor öykülerini. "İnsan neyi kaybedeceğini, nasıl kaybedeceğini bilir mi? Belki de bunun bir önemi yok. Asıl mesele şu ki insan, hiç yalnız kaybetmiyordu ve bunu çok geç anlıyordu. İki kişilik bir yükü tek başına sırtlanmanın mümkün olmadığını da. İnsan ne çok şeyi sonradan anlıyordu. Ve belki de bu, çok daha iyiydi. Her şeyi anlaya anlaya yaşamak mümkün değildir belki de. Anlamak, bazı duyguları yok ediyordu." (Yapı Kredi Yayınları) Modern şehirdeki günlük yaşam Giorgio Agamben’den Çocukluk ve Tarih-Deneyimin Yıkımı Üzerine Bir Deneme. Walter Benjamin’e göre, deneyim yoksulluğu Birinci Dünya Savaşının sebep olduğu yıkımın bir sonucu olarak moderniteden kaynaklanmaktaydı. Benjamin’in tüm eserlerinin İtalyan editörü yazara göre ise, deneyimin yıkılması için artık bir felakete gerek yoktur: Herhangi bir modern şehirdeki günlük yaşam bunun için yeterli olacaktır. Yazar dil, çocukluk ve günlük yaşam üzerine derin ve esaslı bir araştırma olan kitapta Kant, Hegel, Husserl ve Benveniste’in yolundan giderek deneyim kavramlarını takip eder ve çağdaş düşüncede bir dizi ana temaya yeni bir yorum katan bir çocukluk teorisi geliştirir. (Alfa Yayıncılık) Dünya üç büyük devletin elinde George Orwell’dan 1984. Özgürlük, iki artı iki dört eder diyebilmektir. Eğer buna izin verilirse, gerisi gelir. Sene 1984. Her hareketi izleyen tele-ekranların ve her düşünceyi okuyabilen totaliter düzenin devri… Yıllarca süren savaşların sonunda dünya üç büyük devletin elinde. Okyanusya vatandaşı Winston Smith, insanlığın baskıyla kontrol altında tutulduğu, çocukların ailesini bile ihbar ettiği bir korku toplumunda yaşayan uyumsuz biridir. Bu uyumsuzluk onu sorgulamaya iterken aynı zamanda geri döndürülemez bir yola sokacaktır. 1984, dünya var oldukça güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyecek, 20. yüzyılın en önemli romanlarından biri. (Altın Kitaplar)   Suikastların başarıları ve başarısızlıkları Rronen Bergman’dan Kalk ve Önce Sen Öldür- İsrail Suikastlarının Gizli Tarihi. Yahudi halkını korumak için her türlü tedbiri almak, 1948'deki devletleşme sürecinin en başından bu yana İsrail'in DNA'sına işlemiştir. Bu kitap, hem büyük hem küçük düşmanlara karşı kimi zaman İsraillilere yönelik saldırılara cevaben, kimi zamansa önleyici mahiyette sayısız kez kullanılan hedefli suikastlara ilişkin sürükleyici bir anlatımdır. Kitap, bu suikastların başarılarını, başarısızlıklarını anlatırken aynı zamanda İsrail ulusunu, Ortadoğu'yu ve tüm dünyayı şekillendiren bu operasyonların, bu görevleri yerine getiren kişilere dayattığı ahlaki ve siyasi bedelleri de konu edinmektedir. (Bilgi Yayınevi) İnsan merkezli yaklaşımlar Jack London’dan Kızıl Veba. Yazar, romanında, 2013’te patlak veren dünya çapında bir salgının insan ırkının neredeyse tamamını yeryüzünden sildiği, ilkel yaşamın geri döndüğü, gerçekleşmesi son derece muhtemel bir yeni dünya tasavvur eder. Salgın sürecinde izolasyonun önemini, nüfus yoğunluğunun, özellikle de dünya nüfusunun salgınlardaki rolünü, insanların son derece kritik durumlarda kapıldığı bencilliği, kolektivizm ve bireyciliğin karşı karşıya gelişini, bilim insanlarının özverisini son derece gerçekçi biçimde işler. Bundan 108 yıl önce, şu an deneyimlemekte olduğumuz meselelere kitabında yer veren yazarın yazdıkları şimdilerde, seyircisi değil bizzat aktörü olduğumuz en derin krizin öngörülemez, diğer bir deyişle siyah kuğu vakası olmadığını, insan merkezli yaklaşımların dünyayı anlamamıza yetmediğini kanıtlar nitelikte. (Can Yayınları) Vahşi hayvan beslemek zenginlik göstergesi olur Mustafa Kocaibiş’ten Zula. 15. yüzyıl İstanbul’u dünyanın önemli ticaret merkezlerindendir. Bu durum her alanda çeşitli etkiler yaratır. Afrika’dan getirilen vahşi hayvanları, özellikle de maymunları beslemek giderek zenginlik göstergesi olur. Bu durum bazı rahatsızlıklar doğurur. Yeni atanan Rumeli Kazaskeri fetva çıkartılmasını sağlayarak toplu bir maymun katliamına neden olur. Kapalıçarşı’da tüccarlık yapan Ahmet çok sevdiği maymununu kurtarmaya çalışır. 1955’teki 67 Eylül olaylarında ise Kapalıçarşı’da çalışan Rum genci Niko’nun olaylar esnasında sığındığı dükkânda bulacağı zula, yüzyıllar geçmesine rağmen olayların kesişmesini sağlar. (Dağhan Külegeç Yayınları) Şöhreti ve şovu hayatı boyunca reddetti Şehnaz Tuna’dan Anna Freud - Bakire Ölen Bir Anne. Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud'un altı çocuğunun arasından tahtını devredeceği tek vârisi olarak gördüğü kişiydi Anna Freud, öyle de oldu. Anna Freud, babasından devraldığı tacın hakkını sonuna kadar verdi. Hayatını babası Freud'a ve onun öğretilerine adadı. Psikanalizi ölümsüzleştirmeye adeta ant içmiş bu genç kadın Çocuk Psikanalizi ve Benlik Psikolojisi dallarının kurucusu oldu. Hiç evlenmedi ama hem çok sevdi hem de çok sevildi. Şöhreti ve şovu hayatı boyunca reddetti. Bu yüzden ismi çok anılmadığı halde günümüzde bile halen çocuk ruh sağlığına dair yapılan tüm çalışmalarda onun dokunuşları vardır. Dünyaya geldiğinden beri başkalarının sevgisini kazanmak için uğraşan, babasına âşık, çocuklardan ve hayvanlardan hiç vazgeçmeyen, erkeklerden uzak yaşamış bir bilim kadınının hikâyesini okuyacaksınız bu kitapta... (Destek Yayınları)   Zaman ve kader unsurları Julio Cortazar’den Edebiyat Dersleri - Berkeley 1980. Sekiz dersten oluşan kitapta, fantastik öyküdeki zaman ve kader unsurlarından gerçekçi öykünün sınırlarına, edebiyattaki müzikalite, mizah, oyun ve erotizm gibi başlıklardan Seksek'in yazımına kadar birçok ayrıntı, ipucu ve dilin tuzaklarından kaçma yöntemleri ilk ağızdan aktarılıyor. 1980 sonbaharında, Kaliforniya Üniversitesi'nde verdiği derslerin bu on üç saatlik dökümünü okurken şunu düşünebilirsiniz: Dünyanın en az bilgiçlik taslayan hocası… (Everest Yayınları)   Eşsiz bir bilim kurgu benzersiz çizimler Simon Stalenhag’tan Döngü’den Hikâyeler. 1954 yılında İsveç hükümeti dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısının inşası için girişimlere başladı. Tesisler 1969 yılında tamamlandı. Araştırma istasyonu, kırsal bir bölge olan Mälaröarna’nın derinliklerine konuşlanmıştı. Yerel halk, bu teknolojik mucizeye Döngü diyordu. Yazarın, İsveç’in 1980’ler banliyölerini olağanüstü makineler ve sıra dışı yaratıklarla süslediği çizimleri internette ilk kez görücüye çıktığı andan itibaren büyük bir ilgiyle karşılandı. Anlattığı çocukluk maceralarındaki eski model arabaların ve işçi tulumlarının oluşturduğu arka plan çizimlerine eklediği gizem dolu makineler ise hem tanıdık hem de bir o kadar farklı bir atmosfer yarattı. Bu kitapta yazar olağanüstü çizimlerine, yıllardır bu makinelerin gölgesinde yaşayan yerli halkın tuhaf öyküleri de eşlik ediyor. (İthaki Yayınları) Shakespeare’in en uzun oyunu William Shakespeare’den Hamlet. Yalnızca Shakespeare’in oyunları arasında değil, belki de bütün bir Batı kanonu içinde, doğrudan ya da dolaylı olarak hakkında en çok yorum yapılmış, bilimsel çalışmalara konu edilmiş, felsefe ve sanatın en bereketli düşünce uğraklarından biri olmuş, olmaya da devam eden bir klasik. Shakespeare’in en uzun oyunu. Üstelik üç ayrı çeşitlemesi, onların da farklı baskıları var. Oyunun kendi belirsizlikleri, çelişkileri ve gedikleriyle celp ettiği sonu gelmez yorumlama çabası da buna eklenince ortaya gerek metin gerek çeviri gerekse sahneleme açısından muazzam bir külliyat, repertuar, arşiv, enikonu işleyen, gelişen bir mekanizma çıkıyor. (Kırmızı Kedi Yayınları)