Girdiği entelektüel ortam özgürlüğünü kazandıracak Virginia Woolf’tan Dışa Yolculuk. İyi bir romancının ayak seslerinin duyulduğu kitap, yazarın daha sonraki yapıtlarının çoğunda öne çıkan bazı temaların da habercisi.  Kral Edward dönemindeki yaşam tarzını eleştiren ve satire eden yazarın sonraki ve en ünlü romanı Mrs. Dalloway’in Clarissa Dalloway’i de ilk kez burada ortaya çıkar. Londra’nın dış mahallelerinden birinde halalarının yanında yaşayan genç Rachel Vinrace, babasının gemisiyle ve küçük bir grupla birlikte Güney Amerika’ya yolculuk eder. O güne dek toplum yaşamından uzak kalmış genç kız, gemide tanıştığı bir yazarla nişanlanır; bu ilginç yolculuk Rachel’ın aynı zamanda kendini de keşfetmesine olanak tanıyacak, girdiği entelektüel ortam ona özgürlüğünü kazandıracaktır. (Sia Kitap) Ruhu sarıp sarmalayan daireler Özlem Anar’dan Kedi Dili. Bir mırıltıyla başlıyor her şey, tüyler üzerinde gezinen şefkatli bir elle. Bir oluyor, hem hal bu hikâyede başka dünyalara uyuyan kediler ve birbirlerinin rüyasına uyanan insanlar; Sarman karman çorman miyavlar, Nezahat ve Birsen hanımlar; bahçeler, evler, sokaklar, eski ve yeni zamanlar; her an süren savaşlar ve azıcık bir çabayla kurulabilecek iç barışlar; hakikat olan masallar ve şer def eden hayırlar… Yazarın tecrübeli kalemi keskin çizgiler değil, ruhu sarıp sarmalayan daireler çiziyor; zorlu çıkışları kadar ferahlatıcı inişleri de olan o seyri, hayat dediğimiz oyunbaz deveranı resmediyor. Siz de duyabilirsiniz kedinin dilinden böylece, sığan bir göz âleme, bin âleminin hikâyesini! (Alfa Yayıncılık) Siyahla beyazın hikâyesi Müge Koçak’tan Yankı. Gecenin karanlığında, ıssız sokaklarda gezer düşlerin fısıltıları. Sahipsizliğin somurtkanlığını peşlerine takarak, buldukları ilk barınağa girerler. İşte orada, gölgelerin ardında, başlar siyahla beyazın hikâyesi. Ya da öyle sanır herhangi birisi... Rahatsız edici, hatta denebilir ki "riskli" meseleleri irdeleyen bu öyküler yeri geldiğinde biçimsel denemelerden sakınılmadan ortaya konuyor. Kimi zaman şiddeti, ardındaki nedenleri ya da düpedüz nedensizliğini, kimi zaman günlük hayatımızın içine sinmiş tahakkümü, kimi zaman da sıradan hayatlarımızın karanlığını ya da üzerimizde bir yük gibi taşıdığımız yarı ölü halimizi anlatıyor. (Can Yayınları) Yepyeni ve sağlıklı bir yaşama merhaba Erkan Sarıyıldız’dan Fonksiyonel Yaşam Modeli. Günümüzde gittikçe artan sayı ve çeşitleriyle kronik hastalıklar, birçoklarının hayatlarında kara bir damga gibi yerini almış durumda. Belki sizler de diyabet, demans, kalp damar hastalıkları, haşimato hastalığı, romatizmal hastalıklar ve bunlar gibi daha birçok hastalıktan birisine veya birkaçına sahip olarak yaşamınızı ilaçlara mahkûm bir şekilde sürdürmeye çalışıyorsunuz. Peki size bu hastalıklar kaderiniz değil ve aslında hepsini önlemek mümkün desem? Fonksiyonel tıbbın bütünsel bakış açısıyla tıbbi bilgiler eşliğinde yaşamınızın her alanına yeni bir anlayış getirmenizi sağlayacak bu kitapla, yepyeni ve sağlıklı bir yaşama merhaba diyebilirsiniz. (Destek Yayınları) Kimler kimler biniyor o vapura Ümit Ünal’dan Ada ile Böcü. Lapa lapa kar yağıyor İstanbul’a. Bir vapur kalkacak Kadıköy İskelesi’nden... Ada ile babaannesi vapura binip içeride sıcacık bir köşe buluyorlar kendilerine. Sadece onlar mı? Kimler kimler biniyor o vapura... Zürafalar, flamingolar, gergedanlar, hatta filler! Hepsi de çiftler halinde. Ada şaşkınlıkla izliyor onları ama aynı zamanda üzgün de. Kendini yalnız hissediyor koca vapurda. Ama bir dakika! Son bir yolcu daha var. O bir Böcü, hem de tek başına... (Doğan ve Egmont Yayıncılık) Bir İstanbul yolculuğu Mario Levi’den O Pazartesi Eminönü: Gördüklerimiz Göremediklerimiz – 3. Tarihî esnaf lokantalarından çarşılara, tatlıcılardan kahvecilere, balıkçılardan mezecilere, kumaşçılardan parfümcülere, bugünün gözüyle artık biraz da ‘tuhaf' kaçan kahramanlarıyla bir İstanbul yolculuğu bu. Özlem, aşk, ayrılık, itiraf edilemeyen duygular ve yüzleşilemeyen anılarla yüklü.    Bu romandaki fotoğraflar bir çağ tanıklığı adına yazar tarafından çekildi. O Pazartesi, yaşadığımız günleri geçmişle köprü kurarak anlatan bir İstanbul romanı. (Everest Yayınları) Görgü kuralları ve melankolik bir dünya Dimitri Verhulst’tan Çölde Kutup Ayısı. Yazar, modern Belçika edebiyatının dünyaya kazandırdığı, yirmi birinci yüzyılın en sivri dilli ve en sansasyonel romancılarından. Tabiri caizse, edebiyatın haylaz çocuğu. Kalemini bir çekiç gibi kullanmaktan çekinmeyen bir yazar. İlk olarak Avrupa’daki mülteci meselesini işlediği Problemski Hotel’le adını duyuran, sonraları pek çok aykırılıkla suçlanan yazar, mahkeme salonlarının da gediklisi. Yarı otobiyografik romanında yazar görgü kurallarından ve utançtan yoksun, yabancılaşmanın ve sosyal mahrumiyetin başı çektiği melankolik bir dünyayı anlatıyor. Beyaz perdeye de uyarlanan Çölde Kutup Ayısı, işe yaramazlığın, ötekiliğin, alkolizmin, kavga dövüşün ve terk edilmişliğin romanı. (İthaki Yayınları) Meraklıları için bir başucu kitabı Frederick Litchfield’ten Eşyanın Resimli Tarihi. İçindeki 400'den fazla çizimle, konuyla ilgisi olsun olmasın her iyi okurun kitaplığında bulundurmaktan büyük keyif alacağı bir kaynak kitap. Mobilyanın tarih içindeki değişimi ve her dönemin hâkim trendleri, dekorasyon modasına yön veren isimler ve akımlar, yazarın kendine özgü üslubuyla bir asırdan fazla bir zaman sonra günümüze Seda Ateş'in özenli çevirisiyle ulaşıyor. Yazarın didaktik olmaktan uzak üslubu ve söz konusu dönemlerin politik, kültürel ve sosyal hayatındaki değişimleri aktarmaktaki yetkinliği kitabın bugün de konunun meraklıları için bir başucu kitabı olmasının en önemli nedeni. (Karakarga Yayınları) Türkçülüğün manifestosu Yusuf Akçura’dan Üç Tarz-ı Siyaset: Türk Aydınlanması. 20. yüzyıl başında imparatorluğun kurtuluşu için dönemin aydınları birçok reçete sunarlarken yine aynı dönemde siyasi ve kültürel alanda önem kazanan fikirlerin başında Türkçülük gelir. Tarihsel olarak Türk düşünce ve siyaset tarihinin önemli figürleri arasında yer alan Yusuf Akçura, ilk olarak Kahire'de çıkan Türk gazetesinde yayınladığı "Üç Tarz-ı Siyaset" adlı makalesiyle bu fikre büyük bir ivme kazandırır. Bu sayede Akçura birçokları için "Pantürkizm"in babası olarak adlandırılır. Türkçülüğün manifestosu olarak kabul edilebilecek Üç Tarz-ı Siyaset'te Akçura, dönemin üç önemli siyasi akımını (Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük) ele alır ve bu akımların olumlu-olumsuz yanlarını, ayrıca ne kadar uygulanabilir olduklarını yine örneklerle tartışır. (Kırmızı Kedi Yayınları) Nazım Hikmet’in karısı için yazdığı şiirler Atilla Birkiye’den Bulutlar Piraye Piraye Diye Geçiyor. Kitapta Nâzım Hikmet'in 1945 sonbaharında, Bursa'da hapis yatarken karısı Piraye için yazdığı Saat 21-22 Şiirleri'ni konu ediniyor. "Neyse, ben bu şiirleri çok önemsiyorum, yıllardır bir mıknatıs gibi çekiyor, bir tür 'estetik takıntı' da olabilir! İki ana temel duygunun iç içe geçmesi var. Parçalardan oluşan bir bütün. Her bir parça tek başına da ele alınabilir. Bir kayın ormanı ve onun tek tek kayın ağaçları. Kayın ormanı kadar da estetik. Ayrıca 'pürüzsüz olmalarına' da özen gösterilmiş. Kendi zaman dilimi içinde yazdığı kesin de, hedefinin bir bütün’e (kitap) ulaşmak olduğu ortada. Bir şekilde bunu ifade ediyor. (Literatür Yayıncılık) Heykele ulaşmak için plan yaparlar Cevat Turan’dan Kibele'nin Laneti. Ülke yangın yerine dönmüşken Anadolu’nun büyük zenginliğine göz koyanlar da tarihi eserlere göz dikmiştir. Kalatepe’de bir mağarada, bereket tanrıçası Kibele heykeli bulunduğuna dair bir bilginin peşine düşen Salih ve Alman arkadaşı Müller, eşsiz Frig heykeline ulaşmak için bir plan yaparlar. Ancak bu hırsızlıkta kendilerine yardım edecek, yöreyi iyi tanıyan ve güvenilir birine ihtiyaçları vardır. Parasını verince susacak ve suç işlemeye alışık birine... Salih’in çocukluk arkadaşı ve kabarık suç sicili yüzünden artık dağa çıkmış olan Mirza Hud’a ulaşırlar. Genç bir adam olan Mirza, buluştukları meydanda, onları küçük siyah gözleri ile ölçüp tartarken başlarına geleceklerden habersizdirler! (Mona Kitap) Kandırmacaya dönük detaylar George A. Akerlof’tan Sazan Avı - Manipülasyon ve Hile Ekonomisi. Elinizdeki kitap, insan hayatında önemli yer tutan; otomobil, ev, kredi kartları, ilaç sektörü, tütün/alkol ve hatta spor salonu üyelikleri gibi alanlara ve finans sisteminin tümüne bakarak, kandırmacaya dönük detayları göz önüne seriyor. Fakat aynı zamanda bu kandırmacaya karşı duran insanların hikâyelerini de anlatarak daha fazla bilgi, reform ve düzenleme sayesinde işlerin nasıl düzelebileceğine de işaret ediyor. (Maltepe Üniversitesi Kitapları) Hayatta kalarak doğanın dengesini sağlamak Ceren Kerimoğlu’ndan Mavi Mucize. Karada olduğu gibi, denizde de uysalıyla, yırtıcısıyla ne çok farklı canlı yaşıyor! Hepsinin de tek amacı var: "Hayatta kalmak." Hayatta kalarak doğanın dengesini sağlamak; korumak... Ne kadar anlamlı, kutsal bir amaç değil mi? İşte, hayatta kalmak için doğuştan yetenekli ayrı türlerden iki deniz canlısının derinliklerde yaşadıkları bir öykü... Verilmek İstenen Değer: Arkadaşlık. 1- Arkadaş Yardımlaşması. 2- İş Birliği Yapmak. 3- Farklı Olmak. 4- Sorumluluk Almak. (Sia Kitap) Yazarın kendi anekdotları SYP Field’ten Senaryo Yazarının El Kitabı. Pulp Fiction’dan Brokeback Mountain’a kadar film okumaları, yazarın kendi anekdotları ve taze fikirleriyle dolu kitap, elinizin altında bulunan kişisel atölye çalışmanız. Senaryonuzu inşa edeceğiniz fikri belirlemeyi Profesyonellerin kullandığı modeli –paradigmayı oluşturmayı karakterlerinize hayat vermeyi. Bir profesyonel gibi diyaloglar yazmayı. Hayati önem taşıyan ilk sayfalardan son sayfalara kadar senaryonuzu başarılı bir biçimde yapılandırmayı öğreneceksiniz. (Alfa Yayıncılık) Dünyalara sığamayan büyük umutlar Mahir Ünsal Eriş’ten Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde… "Maalesef," diye başladı söze. Maalesef, beyaz bir kâğıdın tam ortasına damlayan kocaman bir mürekkep lekesi gibi düştü içime. Sanki iki mememin ortasında bir yer, içine sıcak su dökülmüş çay bardağı gibi patladı, kırıkları ciğerlerime battı sanki... İlk baskısı 2012'de yapılan ilk kitaptan beklenmeyecek bir yetkinliğe sahip, konu ve kişileri açısından da şaşırtıcı bir çeşitlilik sergileyen bu birbirinden güzel öyküler bazen bir çocuğun gözünden hayat yarasını, bazen bir yetişkinin umutsuzluğunu, bazen ergenlerin yakıcı ilişkilerini, bazen de küçük dünyalara sığamayan büyük umutları anlatıyor. (Can Yayınları) Bir narsise âşık olmak fazlasıyla kolay Hakan Mengüç’ten Gitmeli miyim Kalmalı mıyım. Kusur bulanların yanında huzur bulamazsınız... Dört bir yanımız, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan narsislerle çevrili... İşin garibi, bir narsise âşık olmak fazlasıyla kolay... Çünkü onlar üstün zekâları, manipülasyon kabiliyetleri ve karizmalarıyla yeryüzünün en çekici âşıkları... Ne yazık ki sevmek yerine, seviyor gibi yapabilme ustalıkları yadsınamayacak kadar güçlü... Bu kitapta bir narsisin yarattığı alevlerle dolu sahte cennetten nasıl kaçabileceğinizin ve giderek yok edilmekte olan özgüveninizi nasıl geri kazanabileceğinizin ipuçlarıyla da karşılaşıyor olacaksınız. Çünkü bu sadece bir roman değil, aynı zamanda bir kurtuluş yolu...  (Destek Yayınları) Uyanmadıkça bitmeyen rüyalar Murat Çelik’ten Epey. Kitap, geçmişin çukurundan aileye ve “ben”e dair ayrıntıların çıkarıldığı, anlamın seyrini aksatmayan parçalarla örülmüş, sinematografik bir öyküler toplamı. Yazar, zamanı, kitaba adını veren tek sözcükle, gürültü etmeden incitiyor. Hafızanın yaralarını sarmak için sakin karşılaşmalar kurguluyor ve uyanmadıkça bitmeyen rüyalara davet ediyor bizi. Tamamlanmaya hevessiz, uyumsuz, pürüzlü ve mağrur! Epey, fısıltılarla tuz buz olacak bir yapboz. Parçalardan birini mutlaka kaybedeceksiniz ve asıl hikâye o zaman başlayacak… Gövdemi saldım, sonsuz bir salıncak oluverdi ip. Sallana sallana çıktım yanlarına. Boğazıma sarıldılar hemen. Beni beklemişler bunca yıl. Bunca yıldır nerelerdeymişim. Kollarımdan tuttular, çekiştire çekiştire dar ve karanlık bir koridorun sonuna götürdüler. Pencerenin altındaki küvete oturduk. Giysilerimi çıkardılar. (Everest Yayınları) Ölümsüz aşkın kahramanı mumya Suat Derviş’ten Dirilen Mumya. Kocasının ölümünden dolayı kendisini suçlayan Seza günahlarından arınmak için hacca gitmeye karar verir. Fakat İstanbul'da tanıştığı tuhaf yabancı, Charlie Dawson onu kutsal topraklarda da adım adım takip etmektedir. Charlie'nin Seza'dan istediği nedir? Neden bu genç dulu saplantı hâline getirmiştir? Bu soruların cevabı binlerce yıllık gizemli bir aşk hikâyesinde saklıdır. Dahası, bu ölümsüz aşkın kahramanı bir mumyadır. Suat Derviş, ilgi çekici eseri Dirilen Mumya ile macera romanları yazma konusunda da ne kadar maharetli olduğunu gösteriyor. (İthaki Yayınları) Bir anlık karşılaşma hayatını değiştirecek Alexander Pavlenko, Camille de Toledo’dan Siyonizmin Doğuşu. Yıl 1882. Rusya'dan pogromlarla kovulmuş vatansız ve yetim bir Yahudi olan Ilya Brodsky, ablası Olga'yla Avrupa'yı katetmektedir. Viyana'da yolları, edebiyat dünyasında kendini yeni yeni göstermeye başlayan bir genç olan Theodor Herzl'le kesişir. Birkaç yıl sonra geleceğin İsrail Devleti'nin hayalini kuracak olan bu adamla olan bir anlık karşılaşma Ilya'nın hayatını değiştirecektir. Önce Londra'da anarşist çevrelerle yakınlaşır, sonraysa Paris'te Herzl hakkında araştırma yapmaya koyulur. Habsburg Viyanası'na tamamen entegre olmuş bu monden Yahudi, neden birden bire aslında utanç duyduğu vatansız kardeşlerini savunmaya başlamıştı? (Karakarga Yayınları) Yaşanan olaylara ilişkin kişisel görüşler Joseph Roth’tan Benimle Dostluk Zordur - Mektuplaşmalar 1927 – 1938. Uluslarüstü bir Avrupa kültürünün inançlı temsilcileri iki yakın dost: Joseph Roth ve Stefan Zweig. “Benimle Dostluk Zordur”, bu iki ismin 1927-1938 arası birbirine yolladığı mektuplardan oluşuyor. Roth’un Zweig’a kıyasla biraz daha kişisel konulardan dem vurduğu ve çok yerde daha duygusal tepkiler gösterdiği mektuplarda iki yazar; dönemin politik sorunlarından, yaşanan olaylara ilişkin kişisel görüşlerinden, edebiyat üzerine düşüncelerinden söz ediyorlar. En önemlisi yıllar ilerledikçe; Almanya’dan tüm Avrupa’ya yayılan Hitler karanlığı satırlara da sızıyor… (Kırmızı Kedi Yayınları) Günışığına çıkmayan bir yolculuk Atilla Birkiye’den Şair İstanbuldaydı! Nâzım Hikmet'in pek bilinmeyen ve uzun yıllar günışığına çıkmayan bir yolculuğunu konu alıyor: Genç komünist şair, özellikle Ekim 1927 TKP tutuklamalarından sonra dağılan hücreleri bir anlamda yeniden ayağa kaldırmak için İlyiç vapuruyla İstanbul'a illegal bir yolculuk yapıyor. Yolculuk izlenimlerini de Moskova'daki Parti Dış Büro üyesi Hasan Âli Ediz'e yazdığı mektuplarda dile getiriyor. Birkiye bu mektuplardan yola çıkarak, daha geniş bir zaman dilimini kapsayan bir kurmaca oluşturuyor. (Literatür Yayıncılık) Başarılı girişimlere bilimsel bir yöntem Eric Ries’ten Yalın Startup. Yalın üretim ve yönetim ilkelerini girişimcilik dünyasına uygulayarak, Yalın Startup felsefesini kuran Eric Ries, böylelikle girişimciliğin kitabını da yeniden yazmış oldu. Ries, startup’ı son derece belirsiz bir ortamda, kendini yeni bir şeyler yaratmaya adamış bir insan grubu veya yapı olarak tanımlıyor. Söz konusu odak, bir öğrenci evinde harıl harıl çalışan bir grup genç olabileceği gibi, yıldız bir şirketin yönetim odasındaki deneyimli profesyoneller de olabilir. Bu anlamda girişimcilerin ortak noktaları, belirsizlikten oluşan sis bulutunun içine dalarak, sürdürülebilir bir iş için başarılı bir yol bulmaya çalışmalarıdır. Elinizdeki kitap, her aşamadaki girişimciye, vizyonlarını sürekli test edecekleri bir yolu iş işten geçmeden benimsemelerini ve buna göre hareket etmelerini öneriyor. Şirketlerin her zamankinden fazla inovasyon yapmaya ihtiyaç duydukları bir dönemde, başarılı girişimlere imza atmak için bilimsel bir yöntem sunuyor. (Maltepe Üniversitesi Kitapları) Aşkın peşinde koşan gençlerin hikâyesi İpek S. Burnett’ten Hayran Gözlü Çocuklar. Kitap, yarım kalan bir aşkın, bir umudun, yitirilen ihtimallerin ve dostlukların romanı. Nâzım Hikmet'in dizeleriyle mühürlü, anıların gölgesiyle hüzünlü, İstanbul'la süslü, yıllanmış ümitler ve onulmaz yaralarla koyuca demli... Babasının ani ölümünün ardından Piraye ona yazılmış bir aşk mektubu bulur. 1968'in heyecanlı ve umut dolu günlerinden gelen bu ses, tüm tecrübesizlikleri ve korkularıyla devrimin, dostluğun ve aşkın peşinde koşan gençlerin hikâyesini anlatmaktadır. Piraye hem bu 45 yıl saklanmış sırrın öfkesi hem de ailesine hep mesafeli davranmış babasını daha iyi tanıma arzusuyla bu sesin peşine düşer. Ve fark eder ki bu yabancı sesin her bir cümlesi geçmişe olduğu kadar bugüne ve kendi hayatına dairdir. (Alfa Yayıncılık) Bambaşka bir hayatın peşinde Cafer Modarres Sadeghi’den At Kafası. Bir parkta tanışan Kesra ile Cihan aynı coğrafyanın bambaşka insanlarıdır ama bu konuşmalarına, birbirlerini sevmelerine engel değildir elbette. İran'da bir okulda öğretmenlik yapan Kesra, Kürt kızı Cihan ile konuştukça onun dünyasına doğru bir yolculuğa çıkar. Cihan, Kesra'ya Tahran'a duyduğu nefretten bahseder, Kürdistan'ı anlatır. Onu bir gün gideceği dağlara, yanında olmaya çağırır. Bu hayalin önündeki engellerden biri, Cihan'ın bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırdığı kardeşi Kubat'tır. Cihan'ın istediklerini yapabilmesi için Kubat yurtdışına bir yere gitmeli ya da ölmelidir. Kitapta bambaşka bir hayatın peşindeki Cihan ile onu gündeliğin, konforun alanına, herkesinki gibi bir yaşama razı etmeye çalışan Kesra'nın nabız kayıtları tutulurken bu çekişmede kimse olduğu yerde kalamıyor. (Everest Yayınları) Bizi oluşturan değer ve duygular Kemal Tahir’den Dutlar Yetişmedi. Kitap, çoğunlukla romanlarıyla tanıdığımız bu büyük yazarın öykülerinden oluşuyor. Okur bu öykülerde yazarın insana bakışını, toplumsal duyarlılığını ve hepsinden öte dil hassasiyetini görecek. Bizi oluşturan ne kadar değer, duygu ve erdem varsa onları işliyor yazar. Kitap, okura başka bir şey söylemekten çekinmeyen ama bu başkalığı bir duvarın arkasından değil tam da hikâye ettiği insanların omuz hizasından anlatan bir yazarın bize armağanı. (İthaki Yayınları) Tüm dünyası altüst oldu Luigi Pirandello’dan Biri Hiçbiri Binlercesi. Kitap; İtalyan yazar Luigi Pirandello’nun 1909’da yazmaya başlayıp 1925’te tamamladığı en ünlü romanı. Pirandello 1924’te yazdığı bir mektupta eseri için “...en acı ve mizah dolu” sözlerini kullanacaktır. Babasının kurduğu bankanın geliriyle rahat bir yaşam süren Vitangelo Moscarda’ya bir gün karısı burnunun sağa doğru çarpık olduğunu söyleyince tüm dünyası altüst olur. Kendisinin o güne kadar gördüğü ve sandığı gibi olmadığını, başkalarının gözünden yansıtılmış çoğul ve uçucu bir gerçekliği kişileştirdiğini anlar. Bu farkındalık, başkalarının önyargılarından bağımsız “bir” kimlik için çılgınca bir arayış içindeki Moscarda’nın deliliğe doğru ilerlerken tuhaf biçimde özgürlüğe kavuşmasını sağlayacaktır... (Kırmızı Kedi Yayınları)