Ölüm kalım mücadelesi Cihangir Akşit’ten Sivastopol 1855. İstanbul-Varna-Sivastopol üçgeni, 1854-1855… Harbiye’den beri arkadaş olan, aynı kadına âşık, fakat ahlakları, kişilikleri ve muratlarıyla bambaşka dünyalara ait iki Osmanlı zabiti, yarım milyon askerin canına mal olan acımasız Kırım Savaşı’yla sınanıyor. Sadece şahsi “faide” düşünen, yükselme hırsı artık ihtirasa dönüşmüş şımarık yalı çocuğu Osman Efendi ile reayadan, fedakâr ve idealist Ertuğrul Efendi arasındaki hiç bitmeyen mesleki ve kişisel rekabet, ölüm kalım mücadelesine dönüşüyor… Ufukta yalnızca kan, barut ve feda olan günlerde, yokluk ve sahipsizlik, kadir kıymet bilmezlik içinde, orduda silah arkadaşlığı ruhu ile yükselme hırsı çarpıştığında insanlığa ne olur? Kim korkaktır, kim cesur? Gerçek madalya ete, kemiğe ve yüreğe nakşolurken savaşlar acaba kimin için? (Alfa Yayıncılık) Aşk, iyilik ve kötülük gibi konularda öğütler Halil Cibran’dan Ermiş. “Devrine bir güneş gibi doğan aziz ve seçilmiş El Mustafa”, kendisini yurduna götürecek geminin geldiğini görür. Halkı da peşinden getirerek Orphalese kentinin meydanına gelir. Bu kentin sakinlerine veda etmeden önce aşk, evlilik, özgürlük, akıl ve tutku, iyilik ve kötülük gibi konularda hep hatırlayacakları öğütler bırakır. Yazar kült bir başyapıta dönüşen, kendi çizimleriyle yayımladığımız kitabında, kutsal metinleri andıran tınısıyla günümüze seslenmeye devam ediyor. (Can Yayınları) Güdümlü bilim çağına tepki Mustafa Çetiner’den Bilim Bizi Kandırıyor mu? İnsanoğlu var olduğu günden beri bilim ve tıbba ihtiyaç duymuştur, salgınlar, ölümcül hastalıklar avcı insandan bugüne insanlığın gelişimini ve tarihini etkilemiştir. Modern dünyada pek çok şey gibi bilim de post-truth çağından payını almış, hem safsata ve hurafelerin oyuncağı olmuş hem de güç odaklarının bir aracı haline gelmiştir. Dünya kapitalizminin manipülasyonları ve bilimi dışlayanların arasında bugün bilim nerededir? Elinizdeki bu kitap, irrasyonalizme ve güdümlü bilim çağına bir tepkidir. Uzun yıllar bilimsel konularda makaleler yazan ve programlar yapan yazar kitapta okurlarına bilimselliğin ve bilimdışılığın ayrımını anlatıyor. (Destek Yayınları) Kimisi ağrıya yanıt verir, kimisi vermez Ayşegül Cengiz’den Kıyıya Vuran. Çok az sanatçı bu üç yer, zaman ve mekânda; doğmuş olma zorunluluklarını harfiyen yerine getirebilir. Oyuncu, hekim ve yazar, bu yoğun evrenin bir sanatçısı. Sanatın sahnesinde bu kez bir yazar olarak ilk defa yer aldığı kitapta bir kez daha tüm izleyicileri ve sevenleri için yeniden havalanıyor edebiyatın kanatlarıyla. “Hızlı yürü, ama sakın düşme. Düşünme. Etrafına bakma. Kimse anlamasın. Farkına varmakla kör gibi yaşamak arasındaki o sipsivri çizgi bazen insanın göğsüne bastırır. Uyandırmak ister gibi. Kimisi ağrıya yanıt verir kimisi vermez. Soyun ve duşa gir! Üstündekileri yak. Damarları şişmiş hastalıklı bir elin sırtında dolanışı. Düşünceni çek üzerimden. Yaralı bir hayvan gibi kuyruğunu kıstırıp nereye gidilir ki? Gidilecek yer yok. Yak hepsini.” (Kafe Kültür Yayıncılık) Günlük kişinin özel, gizli düşüncelerinin kaydı değildir Susan Sontag’tan Yeniden Doğan: Günlükler ve Deflerler 1947 – 1963. Yazar günlüğe yüklediği anlamı benzer bir yaklaşımla açıklıyor: “Günlük yalnızca kişinin özel, gizli düşüncelerinin kaydı değildir – günlüğü sağır, dilsiz, okuma yazması olmayan bir sırdaş gibi görmek yüzeysel bir kavrayış. Günlük yazarken kendimi başkalarının karşısında yapamadığım kadar açık yüreklilikle ifade etmekle kalmıyor, kendimi yaratıyorum. Günlük bireysellik algımın bir aracı. Duygusal ve tinsel bağımsızlığımı simgeliyor. Dolayısıyla (ne yazık ki) sadece güncel, gündelik hayatımın kaydını tutmuyor, daha ziyade –çoğu zaman– ona bir alternatif sunuyor.” (Everest Yayınları) Robotları bir insana yakın tasarlama Karel Çapek’ten R. U. R. - Rossum'un Uluslararası Robotları. “Harikulade, berrak, muteber, hüzünlü biçimde komik ve kehanet dolu bir sesle günümüze hitap eden muhteşem bir yazar.”–Kurt Vonnegut. “Karel Čapek benzersiz bir yazar. Onun eserlerini okumak büyük bir zevk.”–Arthur Miller. “Dünyadaki tüm robotlar! İnsanın bizim düşmanımız ve evrenin musibeti olduğunu bildiririz.” Yazar, henüz bilimkurgu ayrı bir tür değilken bu alanda vizyoner eserler üretmiş ve “robot” kelimesini dünya dillerine kazandırmış, hem Çek hem de Avrupa edebiyatının en kıymetli yazarlarından biri. R.U.R. ise yapay zekânın ve robotiğin modern yazın ve sanatta ilk kez anlamlıca yer bulduğu, öngörülü bir oyun. Robot fabrikasında çalışan mühendisler, İnsanlık Birliği üyesi ve müdürün eşi Helena Gloryová'nın girişimleriyle ürettikleri robotları bir makineden ziyade bir insana yakın tasarlamaya başladıklarında ise, hem kendilerinin hem de insanlığın kaderini yapay ellere teslim edeceklerdi. (İthaki Yayınları) Modernlik, geçicidir, beklenmediktir Charles Baudelaire’den Dandy. Zevklerin bedeli metafizik ve politik çılgınlıklardır. Paris’in sanat sergi ve salonlarından hiçbirini kaçırmayan sanat eleştirmeni Charles Baudelaire (1821-1867) bu konu hakkında uçlarda bir bilince sahiptir. Zevk düşmanı akademizmin karşısına Baudelaire şu parolayla çıkar: Şimdiki zamana dönüş, ama Sonsuz Güzellik’i giyinmiş bir şimdiki zamandır bu. 1863 yılında kaleme aldığı ve modernliğin doğuşu olarak kabul edilen Modern Hayatın Ressamı adlı bu deneme eserinde şair, yetenek, süsün, gösterişlerin, elegan kadının, şehrin, havailiğin ve korkunun övgüsünü yapar. Yazar kitapta bir Dandy teorisi ortaya koymaktadır: “Modernlik, geçicidir, beklenmediktir, sanatın yarısıdır ki diğer parça da ölümsüz ve değişmezdir." (Kafekitap) Kimse onu dikkate almaz John Le Carre’den Smiley’nin İnsanları. Vladimir, Circus'u aradığında telefonu düşük seviyeden bir görevli açar, gerçi Circus'un Şefi bile açsa fark etmez. Herkes Vladimir'i eski günlerin heyecanından kopamamış bunak bir ajan sayarken kimse onu dikkate almayacaktır, ta ki yakın mesafeden vurulana kadar. Her parçası Moskova Merkez'in izini taşıyan bu cinayet yüzünden kod adı Max olan George Smiley emeklilik günlerinden geri çağırılır ve eski ajanının başına gelenleri aydınlatması istenir. Smiley, arkadaşının ölümcül sırlarını ortaya çıkarmaya çalışırken, amansız bir şekilde Karla ile son bir hesaplaşmaya doğru adım adım ilerlemektedir. (Kırmızı Kedi Yayınları) Çiğ süt ne kadar süre kaynatılmalı? Erdem Öner’den Güven Sizsiniz. Gıda Mühendisi yazar gıda güvenliği hakkında merak edilen konuları açıklıyor. En kaliteli yumurtanın kodunu biliyor musunuz? 0 mı, 1 mi, 2 mi, 3 mü? Baharatlar ne zaman kâbusa dönüşür? Zeytinyağındaki hileler neler? Konserve kavanozlarını ters çevirmek ne kadar doğru? Sirke, zeytinyağı ve turşu saklamada nelere dikkat edilmeli? Plastik kaplar nedeniyle tüketiciyi bekleyen tehlikeler neler? Çiğ süt ne kadar süre kaynatılmalı? O şimdi çok moda! Avokado yense mi, yenmese mi? (Nemesis Kitap) Sağlıksız narsisizminin tuzağından kurtarmak Sandy Hotchkiss’ten Narsisistik Bir Dünyada Hayatta Kalma Rehberi. Kitap klinik sosyal hizmet uzmanı ve psikoterapist yazar, sağlıklı bir ilişkinin devamlılığını sağlayan temel kişisel alışverişten âciz, kontrolcü ve bencil insanlarla nasıl başa çıkacağınızı gösteriyor. Hepimizin narsisist eğilimleri vardır ve bunların bazıları tamamen normaldir. Bununla birlikte, kendimizi başkalarının sağlıksız narsisizminin tuzağından kurtarmamız gerekir. İşte bu kitapta yazar, bireylerin bu kusura nasıl sahip olduklarını, neden onların tehlikeli yörüngelerine çekildiğimizi ve özgür kalmak için neler yapabileceğimizi anlatıyor. Bu kitap, söz konusu narsisist ister bir iş arkadaşı ister eş, ebeveyn veya çocuk olsun, sağlıksız narsisizmin yedi ölümcül günahını tanımanızı ve bunların ortaya çıkışında hem ebeveynlerin hem de kültürün oynadığı rolleri anlamanızı sağlayacak. (Nova Kitap) Kadınlar erkeğin eline su bile dökemez Halil Gökhan’dan Urbaga. Şu dünyada kendinizi korumanız gereken durumlardan birisi erkek dedikodusuna, diğer de erkek duygusallığına maruz kalmaktır. Zira çoğunlukla kadına atfedilen bu iki hususta da, aslında kadınlar erkeğin eline su bile dökemez. Hele terk edilen, aldatılan, ilişkisinde mutlu olmayan bir erkeğin yakınlarındaysanız, vay halinize. Tabii ki kişisel bir yargı bu ve böyle bir erkeği anlatmada yazarın başarısını yadsıyamayız. Umutsuz Romantik Bir Adamın Günlük Acıları isimli son kitabında yazar, ‘âşık’ bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Net olarak bir kadından bahsetmiyoruz ama burada, aşka âşık bir adam bu. Belki yıllar önce terk edilmiş hâlâ onun acısını yaşıyor, belki bizzat o terk etmiş onun pişmanlığını çekiyor. (Kafe Kültür Yayıncılık) Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var Haluk Şahin’den İyi Yaşam ve Mutluluk Üzerine – Denemeler. “Bir süredir aklımda gençlik arkadaşım Ataol Behramoğlu’nun ‘Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var’ dizesinden yola çıkan bir sohbetler dizisi düşüncesi dolaşıyordu. ‘Okuduklarımızı, başkalarından öğrendiklerimizi değil, kendi yaşadıklarımızı konuşalım’ demiştim. ‘Dobra dobra anlatalım!’ Gerçekten, yaşını başını almış insanlar olarak niçin yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz şeyleri, çıkardığımız dersleri başkalarıyla, bu arada gençlerle paylaşmıyorduk? Hayat dörtnala kaçıp gidiyordu. Bu paylaşımı şimdi yapmazsak ne zaman yapacaktık? Bu bir çeşit görev değil miydi?” (Kırmızı Kedi Yayınları) Kuantumların tuhaf alışkanlıkları Art Hobson’dan Kuantum Öyküleri. Kitap kuantumların tuhaf alışkanlıklarını matematiğe başvurmadan, gündelik dille açıklıyor. Kuantum fiziğiyle ilgili diğer popüler bilim kitapları konuyu tarihsel süreç içinde ele alırken, bu kitap dalga-parçacık ikiliği, temel rastgelelik, kuantum halleri, süper pozisyonlar, dolaşıklık, yer bilmezlik, Schrödinger’in kedisi ve kuantum sıçraması gibi fenomenler üzerinden ilerliyor. Konuyla ilgili genel bilgi sahibi olmak, en son fikirleri ve bulguları öğrenmek isteyenler için ideal bir kitap. (Say Yayınları) Kara Tren’in hüznüyle, siyah- beyaz fotoğrafın hüznü birleşti Erdal Yazıcı’dan Yükü Emek Olan Kara Tren. 1990 yılının baharında Karadeniz Ereğli’ye maden ocaklarından kömür taşıyan bu treni diğer buharlılardan ayıran özelliği yükünün emek olmasıydı. ‘Kara Tren’, madencileri ve yeraltında insanüstü çabayla çıkardıkları kömürü taşımaktaydı; tren gücünü, madencilerin alın teriyle yoğurduğu kömürden almaktaydı. Madenciler yorgundu, ‘Kara Tren’ler de... Kısa süre sonra buharlı lokomotifler depoya çekilip “müzelik” oldular. Son yolculuklarına tanık olduğum madencileri ve emeğini taşıyan “45017, 45001”ile diğer buharlı lokomotifler neredeler acaba? Ereğli Garı’nın bir köşesinde müzelik mi oldular, yoksa hurda demir yığınına mı dönüştüler? Ya anılar? Madencilerin, makinistin, ocakçının, onların geri dönüşünü özlemle bekleyen yakınlarının… Hepsi de siyah-beyaz fotoğrafın derinliğinde ve hüznünde gizliler. ‘Kara Tren’in kömür karası, buhar beyazı fotoğrafa da yansıdı; ikisi birbirini tamamladı adeta. ‘Kara Tren’in hüznüyle, siyah-beyaz fotoğrafın hüznü birleşti. Solgun fotoğraflar, o ‘an’ların belgesi şimdi. (Uranus Yayınları) Tek tek vakalara odaklanmak Kate Manne’den Otur Kızım-Kadın Düşmanlığının Mantığı. Cornell Üniversitesi'nde ahlak felsefesi profesörü olan yazar soruyor: Kadın düşmanlığı nedir, tam olarak? Kadın düşmanlığının cinsiyetçilikten farkı nedir ve bu fark yüzünden neden cinsiyetçi toplumsal roller solsalar bile var olmaya –hatta artmaya– meyillidir? "Kadın düşmanlığıyla savaşmanın tek tek vakalara odaklanmak suretiyle olacağını düşünmenin başka bir sebebi de mekanizmalarının ve yöntemlerinin çok fırsatçı olmasıdır veya girişimsel, nasıl baktığınıza göre nasıl betimleneceği de değişir ve elbette çok çeşitlidir. Kız çocukları ve kadınlar bulundukları kademeden aşağı indirilir ve insanların tipik bir biçimde değer verdikleri her neyse –maddi varlıklar, toplumsal statü, ahlaki saygınlık ve entelektüel güvenilirlik, insani başarının diğer alanları arasında kendine saygı, onur vs.– ondan mahrum edilirler." (Alfa Yayıncılık) Yoksul toplumun günlük yaşamı Mihayl Afanasyeviç Bulgakov’tan Hayatımızın Bir Günü. Devrimin etkilerinin sıcağı sıcağına hissedildiği Rusya'da gazetelerde ve dergilerde yayımladığı anlatılarda yazar, bazen anekdotlardan, bazen güncel haberlerden, bazense kendi hayal gücünden yola çıkarak değişmekte olan yoksul toplumun günlük yaşamını, sıkıntılarıyla ve mutluluklarıyla gözlemlemişti. Kitapta derlediğimiz yazılar, bir modern ustanın kaleminden yazılmış bir dönem tanıklığı olmasının yanı sıra kasvetli yaşamları dahi çekilir kılan mizahın da enfes bir örneği. (Can Yayınları) Terapi zihinde devam eder ve sonlanır İzzet Zülküf Çelik’ten Terapi Odası. Değişim, bir senaryoda yaşadığınızı fark etmenizle başlar... Evreni unut, çekim yasasını da... Yaşadığın şeylerin kaynağı sır değil. Gizli saklı bir şey yok aslında. Sadece şimdiye kadar nereye, nasıl bakacağını bilmiyordun, o kadar... Neden problemler hep seni buluyor? Aldatılan neden hep sen oluyorsun? İnsanlar sana neden istediğin gibi davranmıyor? İhtiyacın olan ilişkiyi yaşamanın yolu ne yapmaktan geçiyor? Terk edilme korkusuyla nasıl başa çıkabilirsin? Sevgilin ya da eşin sana tıpkı annen baban gibi mi davranıyor? Onun arkasını toplamaktan kurtulmak mı istiyorsun? Bütün bu soruların ve daha fazlasının cevabı bu kitapta... Artık senin de bir terapi odan var... Ama unutma ki terapi her ne kadar sen odadayken başlasa da zihinde devam eder ve sonlanır. Kendi terapistin olmaya hazır mısın? (Destek Yayınları) Okunması elzem bir kitap Selahattin Özpalabıyıklar’dan İtalik Benim: Yazı - Yanıt - Söyleşi – Anı. Göndermeler’iyle (ile mi desek?) büyük bir ilgi (ilgi biraz tuhaf kaçtı) uyandıran yazarın parçaları, metin dışıları, konuşmaları, kitapta bir araya geliyor! (Geldi işte, sanki bilmiyormuşum.) Kitap şairler, yazarlar, yayın dünyası çalışanları ve ilgilileri için okunması elzem bir kitap. (“Elzem”i kesin sevmez S.Ö.’lerden biri.) (Aksine, bence gayet yerinde, çünkü hakikaten okunması elzem bir kitap bu. S.Ö.) Başka-okurlar içinse “Bu kitapları kimler yapıyor?” sorusunun muhataplarından biriyle yüz yüz gelme fırsatı! (Everest Yayınları) Melankolik bir aşk romanı Güzide Sabri’den Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında karasevda temalı eserler kaleme alan ilk kadın yazar, kendi hayatında tanık olduğu kasveti ve hüznü kurguya aktarmaktaki ustalığıyla da edebiyatımızın unutulmazları arasına girmiş bir isim. Kitapta yazara dair otobiyografik unsurların bazen yüzeye sızdığı, bazen de anlatıcıların ve kahramanların derinliklerinde muhafaza edildiği, melankolik bir aşk romanı. Fikret hastadır. Çektiği kalp sancılarına çare bulmaya çalışan Doktor Nejat’a âşık olur. Nejat, evli ve iki çocuk sahibi olmasına rağmen Fikret’in hislerini karşılıksız bırakmaz. Ne var ki Fikret, Nejat’ın yuvasını bozmaktan imtina edip kendisinden yaşça büyük ve zengin olan Sait Bey’le evlenerek bu aşkı arkasında bıraktığını düşünür. (İthaki Yayınları) Uluslararası politikanın geleceğini etkilemesi Emine Ebru’dan Gandhi. Mahatma Gandhi’nin hepimize ilham veren bu tarz söylemleri, kendi ülke gerçeğini bilen, insanını tanıyan bir önderin bağımsızlık mücadelesi sürecindeki farklı eylem türünün günümüzde de nasıl etkili olduğunu kanıtlıyor aslında. Barışın, doğrunun, kendini bilmenin, irade gücünün simgesi olmuş bu büyük insanın yaşamından süzülüp gelen sözler günümüz insanı için de bir esin kaynağı oluşturuyor. Gandhi felsefesinin özellikle siyasal açıdan sorunlu ülkelerde, bugünün dünya liderlerinin politikalarını biçimlendirmede önemli bir rolü olmuştur ve uluslararası politikanın geleceğini etkilemeye de devam edecektir. (Kafekitap) Tarihin tüm hilebazlarının öyküsü David Leeming , Jake Page’den Tanrı Mitleri. Dünyadaki her şeye hükmeden, her şeyi veren ve her şeyi alan Tanrıçaların zamanı geride kalıyordu. Şimdi, her şeyin mutlak hâkimi olmak üzere var olan, yeri ve göğü birbirinden ayıran, hatta bütün fazlalıkları eleyip tek başına kâinata hükmedecek tek bir Tanrı'ya giden yolda Tanrıların dönemi başlıyordu. Hayatın simgesi, doğurgan Tanrıçaların güçlü, otoriter ve kimi zaman bir hayli çapkın, zalim eşleri, erkek kardeşleri ya da babaları Tanrılar; insan cinselliğinin ilk güçlü simgesi Zeus'tan, mitolojinin en oyuncu tanrısı Loki'ye, Afrikalı muzip örümcek tanrı Anansi'den, insanlarla alay etmeyi seven Krişna-Vişnu'ya, tarihin tüm hilebazlarının öyküsüdür bu kitap... (Say Yayınları) Hayat hikâyesinin detayları ışıltılı değildir Demet Altınyeleklioğlu’ndan Nihavent Hıçkırık-İhsan Raif’in Romanı. Edebiyat tarihimizde “hece veznini kullanan ilk kadın şairimiz” olarak geçer İhsan Raif’in adı. Feylesof, şair Rıza Tevfik’in öğrencisi İhsan Raif, şiirlerinin haricinde yazdığı güfteler ve yaptığı bestelerle de ayrı bir yere sahiptir sanat hayatımızda. Ancak hayat hikâyesinin detayları, edebiyat ve müzik tarihinde yazıldığı kadar ışıltılı değildir. Osmanlı’nın son vezirlerinden Köse Raif Paşa’nın kızı olarak, Batılı eğitim ve hayat tarzına rağmen eşini kendisi seçemedi. İlk eşi İhsan Raif’e bir tuzak kurarak onunla evlenecek, daha sonra ne on beş yıl süren bu ilk evliliğinde ne de diğer evliliklerinde mutlu bir hayat yaşayacaktı... (Kırmızı Kedi Yayınları) Fikir hayatındaki dönüşümler Michel Balivet’ten Tasavvuf ve İsyan. Mevlana Celaleddin Rumî, Hacı Bektaş, Yunus Emre ve İbn Arabi gibi mutasavvıfların dinlerüstü uzlaştırmacı tavrı Anadolu'daki hoşgörülü tasavvuf anlayışının kaynağını oluşturmaktadır. Yazara göre bu mistik şahsiyetlerin fikirleri ve öncülüğü, Hıristiyan nüfus ile çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Müslüman halkın, Anadolu'da ortak bir coğrafyayı paylaşarak farklı inançların temelde birlik bulmasını sağlamıştır. Kitap, şahsiyeti ve tasavvuf anlayışının oluşumunda Anadolu ve Balkan miraslarının önemi yadsınamayacak olan Şeyh Bedreddin'in Edirne'den Kahire'ye uzanan eğitim hayatını, Hüseyin Ahlatî'yle tanışmasını, fikir hayatındaki dönüşümleri, isyana doğru giden süreci ve idamını ayrıntılarıyla ele almaktadır. (Alfa Yayıncılık) Aşk ve kıskançlık temalar Namık Kemal’den İntibah. Biz daima Avrupa lisanlarının edebiyatça gerek intihap ettikleri kavaid-i külliyeye gerek ihtiyar eyledikleri tarz-ı taklide tâbi olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü gerek o kavaid-i külliye gerek o tarz-ı taklit Avrupa’nın evham-ı heveskâranesinden çıkma birtakım hayalât değil sırf hakikat ve tamamıyla sevk-i tabiattır. Namık Kemal. İntibah genel olarak aşk ve kıskançlık temaları etrafında kurgulanmış psikolojik ve kısmen sosyal muhtevalı bir eser olarak tanımlanır. Bu ve buna benzer konular Türk edebiyatında daha önceki dönemlerde mesneviler ile halk hikâyelerinde de işlenmiştir. Ancak Namık Kemal, savunduğu “edebiyat-ı sahiha” adına, tahlil ve tasvirleriyle mümkün olduğunca eskilerden ayrılmaya gayret etmiş, söz konusu bir kısım duyguları eskilerin aksine hayalî olarak değil beşerî ve gerçekçi planda ele almaya çalışmıştır. Abdullah Uçman. (Can Yayınları) Tarihe yakışan bir gelecek Umut Arık’tan Türk'e Yeni Bir Dünya. Türk milleti tarihin 6 bin yıllık bir bölümünde, Pasifik Okyanusu'ndan Atlantik Okyanusu'na, Kuzey Avrasya'dan Afrika'da Büyük Sahra'ya, Asya'da Çin ve Hindistan'a erişen devletler kurmuştur. Şimdi 2023 yılında Türkiye Cumhuriyeti varlığının ikinci yüzyılına ulaşırken, Avrasya'dan Türk Dünyası'nın yeniden doğduğunu görmek mutluluğuna da ermiş bulunuyoruz. Yeni bir dünya, Türkiye'ye, büyük tarihine yakışan bir gelecek vaat ediyor. Bu kitap, bu umutla başlatılan çalışmaların ilk yıllarında yapılanların kısa bir hikâyesidir. Türk Dünyası, başarılarını güçlü bir işbirliğiyle muhakkak medeniyetin en yüksek düzeyine ulaştıracaktır.  (Destek Yayınları) Edebiyatın kendine has meseleleri irdeleniyor Asuman Susam’dan Açıklığa Doğru. Kitapta, edebiyatın kendine has meseleleri diğer disiplinleri de içine alan çoğulcu bir bakışla yazar-metin-okur üçgeninde irdeleniyor. Behçet Necatigil’den Nilgün Marmara’ya, Anita Sezgener’den Bülent Keçeli’ye, Süreyya Berfe’den Ethem Baran’a, Elif Sofya’dan Mustafa Irgat’a, Hulki Aktunç’tan Suat Derviş’e birçok yazar ve şairin metinlerine odaklanılan yazılarda, özellikle şiirin sorunsalları, açmazları ve çıkış noktaları üzerine incelikli görüşler sunuluyor. Kitap, yetkin bir şairin okuma gözlüğüne yansıyanlar. (Everest Yayınları)