Birinci Dünya Savaşı sona ermişti... İttifak Devletleri savaşı kaybetmişti. Osmanlı İmparatorluğu dağılma sürecine girmişti. Bağımsızlığımızın mimarı Mustafa Kemal Atatürk henüz Samsun'a çıkmadan dört gün önceydi. Tarihler 15 Mayıs 1919'u gösteriyordu. Yunan güçleri İzmir'e çıkıyordu. İşgale karşı direnişin ilk fişeğini Hasan Tahsin Bey yaktı. Bugüne kadar emperyalizme karşı direnişin sembollerinden olan Hasan Tahsin'in bilinmeyen yönlerini ve hayatını ise gazeteci-yazar Yaşar Aksoy, Kırmızı Kedi Yayınları etiketiyle yayınlanan 'Hasan Tahsin - Yürekler Selanik' kitabında anlattı. Aksoy, eserinde gerçek ismi Osman Nevres olan Hasan Tahsin'in Selanik'ten başlayıp, Paris, İsviçre, Romanya, Londra ve İzmir'e uzanan yaşamını anlatıyor. [caption id="attachment_4548753" align="aligncenter" width="398"] Hasan Tahsin[/caption] MEZARINI AKSOY BULDU Kitapta, Yunan işgaline karşı örgütlenen İlhakı Red Heyeti Milliyesi'nin Maşatlık Tepesi'nde (şimdiki Bahribaba Parkı'nın bulunduğu yer) işgali reddeden protestosu anlatılıyor. Osmanlı yönetimi, 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkmaya hazırlanan Yunan kuvvetlerine mukavemet edilmemesi gerektiğini telgrafla iletiyordu. Ancak halk, 14 Mayıs'ı, 15 Mayıs'a bağlayan gece Maşatlık'ta toplandı. Burada ilin önde gelenleri konuşma yaptılar. En ateşli konuşmayı Hasan Tahsin gerçekleştirdi. Henüz 31 yaşında olan Hasan Tahsin, 15 Mayıs sabahı Yunanlılara ilk kurşunu da sıkan isimdi. Kurşunları bittikten sonra şehit olan Hasan Tahsin'in mezarının yeri de Aksoy tarafından tespit edildi. Hasan Tahsin ve onunla birlikte ilk şehit edilenlerin mezarları Bahribaba Parkı'nda yer alıyor. [caption id="attachment_4548746" align="aligncenter" width="660"] Gazeteci-yazar Yaşar Aksoy, İzmir’in işgalinden tam 100 sene sonra Hasan Tahsin ve ilk şehitlerin gömülü olduğu Bahribaba Parkı içindeki bir bölgeyi işaret ederek, "Buraya bir anıtsal levha konmalıdır" dedi.[/caption] BİR 'OSMANLI SOSYALİSTİ' Kitapta, Hasan Tahsin'in de Mustafa Kemal Atatürk gibi Selanik'te doğduğunu ve Balkanlardaki ayrılıkçı akımların yoğun yaşandığı bir dönemde yetiştiğini, istibdattan dolayı Abdülhamit rejimine karşı olduğunu okuyoruz. Gençken İttihat ve Terakki saflarında yer alan Tahsin, Paris'te sosyoloji okurken fedai olmayı gözüne koydu. Bunun için Osmanlı istihbarat servisi olan Teşkilatı Mahsusa'ya girdi. Aksoy, bundan yıllar önce Tahsin'in bu teşkilattaki arkadaşlarıyla da görüşme yaptı ve ayrıntıları kitabında yazdı. Hasan Tahsin'in ismini ne zaman aldığı da kitapta ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Kendisini "Osmanlı sosyalisti" olarak tarif eden Hasan Tahsin'in sınıf kelimesini 1919’larda kullanmakta olduğunu, zalim sınıfların hak vermeye zorlanması gerektiğini, mazlum sınıfların ise üretim hakkına kavuşması arzusunu da kitapta okuyabiliyoruz. 'BUGÜNE DE IŞIK TUTUYOR' Aksoy, Hasan Tahsin’den geriye kalan tüm belgelerin günümüz insanlarına da ışık tuttuğunu belirterek, "Tüm bu belgeler, yani özellikle makaleleri ve yayınladığı gazetesinin dünya görüşü, bize emperyalizme tavizsiz karşıt bir ideolojik çizgiyi işaret etmektedir. O, alev gibi yanan kalemi ile Osmanlı-Türk toplumunun direnme gücünü ayakta tutmaya çalışmış ve toplumun beynine 'Savaşta yenildik ama boynumuzu bükmeyeceğiz, vatanı terk etmeyeceğiz, satmayacağız' fikrini sürekli işlemiştir. Herkesin esaret, himaye, manda hevesleri ile ortada dolandığı karanlık mütareke günlerinde kalemi ve kellesi ile emperyalizme karşı direniş çağrıları yapan ve direnişi fiiliyata indirgeyerek ilk kurşunu atan gazetecinin gerek 'Anadolu İhtilali' açısından, gerekse 'Emperyalizme karşı Mazlum Ulusların İhtilali' açısından önemi belirgindir ve büyüktür" diyor.