İnsanların değişebileceğine inanıyorum

"Yanlış yapan pek çok insanın ismini saymak çok kolay. Hep olumsuzlara bakıyoruz. Kişi bir kitap okur değişir. Yeter ki iyiye yönelik bir bakışımız olsun!"  - Film, izleyicinin sosyal medyayla ilgili düşünmesine de neden oluyor. O mecrada da ahlak testine girişen binlerce ‘gözlemci’ var... Bugün, insanların özel yaşamındaki şeylerin çöküntülerini de yaşıyoruz. Burada korkunç olan insanların çıkar ilişkisi. İşin içine çıkar girdiğinde gerçek titremeye başlıyor. Biz geçen yüzyılın heba edilmiş bir yüzyıl olduğunu söylediğimizde 18 yaşındaki bir kişi bunu algılayamayabiliyor. O çağ devrimlerin, karşı devrimlerin, buluşların, ırkçılığın tavan yaptığı bir çağ. Bunlardan ders almak için geçmişi hatırlatmak gerekiyor. - Geleceğe dair olumlu manada ders alındığına inanıyor musunuz? Ben insanların değişebileceğine inanıyorum. Bugün yanlış yapan pek çok insanın ismini saymak kolay. Biz hep olumsuzlara bakıyoruz. Kişi bir kitap okur ve her şey değişir. Önemli olan bu işin devam etmesi. İyisini, kötüsünü ayırt etmiyorum. Ders alınacak, feyz alınacak, keyif alınacak bir şeyler bulunur. Yeter ki iyiye yönelik bir bakışımız olsun. Hayatın güzel tarafı paylaşmak… gureli

Cervantes filmi yapmak istiyorum

- Bundan sonra ne yapacaksınız? Yeni bir film hazırlıyoruz. Bir Cervantes filmi yapmak istiyorum senelerdir. Onun hapishane yıllarını anlatmak istiyorum. Cezayir’e gidip, Cervantes’in kaldığı zindanlarda çekmeye çalışacağım. Cervantes aslında oluşturulan da bir adam bence. Ama biz diyoruz ki, “Cervantes zaten vardı.”

Sayılarla işim yok, nitelikle işim var

- ‘Gözlemci’nin en dikkat çekici yanlarından biri de kök salamamak değil mi? ‘Gözlemci’ aslında yazarın ta kendisi... Onu da kabul etmeyebiliyorlar. - Siz hiç yaşadınız mı bu kabullenmemeyi? Benimki çok farklı. 100 tane şarkı yapıyorsun içinden 3 tanesini seçiyorlar. Deneme-hikayeler gibi bildiğimiz bir tür var mesela. O gelenek içinde bir şeyler yapmaya başladım. Orada da bazı şeyleri çok iyi yakalıyorlar, bazılarını yakalayamıyorlar. Anlattığım her şey gerçek. Bir tane iyi okurun varsa yeter. Sayılarla işim yok. Nitelikle işim var.
sercanmeric Müzisyen, ressam, yazar ve yönetmen Mehmet Güreli, dayısı Salah Birsel’in ‘Dört Köşeli Üçgen’ metnini beyazperdeye taşıdı. Güreli ile yeni filmini konuşmak için bir araya geldik...
- ‘Dört Köşeli Üçgen’ metnini film yapma fikri nasıl doğdu? Aklımda bir sürü kitap var. Bu fikir ise Görkem’den (Yeltan) geldi. Kitabı okuduğunu ve çok sevdiğini söyledi; senaryoyu da yazdı. Benim filme çekmemi istedi. Bu filmin macerası 7 sene sürdü. Her şeyi bırakıp bu filme konsantre oldum. Kültür Bakanlığı desteği aldık, sonra da hep çalıştık ve bitirdik. - Filmin başrolü ‘Gözlemci’ çok güçlü bir karakter… Bunu edebiyattan sinemaya aktarmak zor olsa gerek... Zor tabii... Karakterimizin sahiciliğiyle beyinsel çalışma arasındaki yolculuk romanda net ama sinemada çok zor. Burada rol yapmamak, kimsenin bilmediği bir şeyi yapmak gerekiyordu. Çok iyi oyuncularla çalıştık. Sabahlara kadar karabasanlar yaşadığım sahneler de oldu ama benim için her film böyledir. 1-5

Gerçek, ele geçirilebilir değil

- Film siyah-beyaz ama zamansızlığı da hissettiriyor. Güncel öğelerle, nostalji havası bir arada... Zaman, gerçeğe çok bağlı insanların altını doldurması gereken bir kavram… Gerçeğin ele geçirilebilecek biri olduğunu düşünen bir kişi değilim. Herkesin kendi gerçeğiyle yeni bir gerçeğe yol alacağını, düşüncenin her zaman devinim içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. - ‘Gözlemci’yle benzediğinizi düşünüyor musunuz? Evet, 'Gözlemci'nin düşündüğü anlar var ve o anlar filmde uzun tutuldu. Ama yaptığı şeylere baktığımızda, düşündüklerinin devamı mı olduğunu kestiremiyoruz. Yaşamı biraz da kendi düşüncesi dışında gelişiyor. 1-7

Gözlemci bu dünyaya düşmüş bir insan

- Filmin baş karakteri gözlemlediklerini yorumlamaya da karşı... Çok doğru. Bu şekilde “Ben de sizdenim” demek istiyor. Mantık oyunlarıyla bazı şeylerin önünü açabileceğini zannediyor ama mantığın sınırlarının nerede başlayıp biteceğini bilmiyor. Bu dünyaya düşmüş, dünyayı tam kavrayamayan bir insan o... Belki de hepimiz için söylenebilir bu. Fazla düşünce boyutuna girdiğimizde hepimizin başına geliyor. Mesela insanların birbirlerini anlayamaması. Kişi kendinin ne olduğunu tam bilmeden bile başkaları hakkında çeşitli yargılara sahip. Her şey düşüncenin gelişimiyle alakalı... Ayrıca, felsefenin ne işe yaradığıyla da ilgili.