17 yaşında Erkin Koray’ın orkestrasındaydı. Yıllarca Cem Karaca ile uzun yıllar boyunca Barış Manço ile yol yürüdü. Türkiye bas gitarı onunla tanıdı. “Dönence”, “Gülpembe” gibi hiçbir zaman dillerden düşmeyen eserlere imza attı. Gülen gözleri, mütevazılığı, nezaketi, toplumsal duyarlılığı ve örnek duruşu ile adını kalplere yazdırdı. Türk rock müziğinin efsanevi grubu Kurtalan Ekspres’in bel kemiği Ahmet Güvenç, SÖZCÜ Haftasonu’nun sorularını yanıtladı. Yıllar geçiyor, nesiller değişiyor ama Kurtalan Ekspres’in şarkıları dinlenilmeye devam ediyor. Bunun sırrı nedir? Çok düşünülerek, incelenerek, özgüven ve özveri ile yapılmış olmasıdır. O dönemde bütün dostların verdiği aynı çabadır. O zaman yapılan işlerin bugün muadili yok ne yazık ki… “Anadolu Rock” olarak tanımlanan müzik akımının en önemli temsilcilerindensiniz. Şu “Anadolu Rock” meselesine bir açıklama getirelim. Bu sonradan konmuş bir isim. Kusura bakmayın ama bu tarafta da koskoca bir Trakya var. Öte yandan bizi örnek alan Orta Asya’nın Türki toplumları var. Haksızlık yapmayalım. O zamanlar bizi radyolarda “Hafif Türk Müziği” anonsu ile lanse ederlerdi. Biz de “Ağır Türk Müziği yapıyoruz” derdik. Hiç değilse adına “Türk Rock” diyelim. Bu daha doğru bir ifade olur. Sizin tutumunuz ve duruşunuz akla şu soruyu getiriyor: Sanat toplumcu mu olmalıdır? Tabii ki sanat ülkeyi iyi bir yere getirme, toplumu ileriye götürme misyonu taşımalıdır. Bizim yaptığımız müzik buna çok daha önemli katkı sağlayabilecek bir sanat dalı. Şöyle bir örnekle anlatayım: Zamanında TRT’de “Beyaz Gölge” diye bir dizi oynadı. Üç sene içinde yurdun her yerinde basketbol sahaları açıldı, mahallelere potalar konuldu. Kısa süre sonra da Türk takımları Avrupa Şampiyonluğu aldı. Doğru ifade edildiğinde müzik de böyledir, topluma ilham verir. Barış Manço ile birlikte çocuklara çok değer verdiniz. Barış (Manço) bir gün Bahadır (Akkuzu) ile bana, “Gelin, siz de ‘Adama Olacak Çocuk’ programında çalın” dedi. Bizim kafalar ise bambaşka bir yerde. “Barış, ne alakası var? Yani ben ‘Dönence’ yerine oraya gelip ‘Mini Mini Bir Kuş Donmuştu’ mu çalacağım” dedim. “Öyle düşünme Ahmet. Biz bu ülkenin çocuklarına o kadar saygı ve sevgi duyuyoruz ki, Ahmet ağabeyleri bile onlara eşlik edecek” dedi. Bu benim için bir mantre oldu. O gün “Adam Olacak Çocuk”a katılanların çocukları bugün talebem olarak benim okuluma geliyorlar. ‘SEVGİ BİRİKTİRDİM’ - Kendinizi “Cumhuriyet çocuğu” olarak nitelendiriyorsunuz. Nasıl bir ortamda yetiştiniz? Büyük dedem Ahmet Ağaoğlu, Atatürk ile birlikte Milli Mücadele’ye katıldı. Büyük teyzem Türkiye’nin ilk avukatıdır. Anneannem Tezer Taşpınar sosyoloji ve felsefede ihtisas yaptı. Cumhuriyet aydınlanmasının öncü kadınlarındandır. Böyle bir ailede büyüdük. Onları örnek aldık. Bizi “Önce adam olacaksın” diye yetiştirdiler. “Para peşinde koşma, sen işini iyi yap, para zaten gelir” diye yetiştirdiler. Milyarder olsanız ne yazar, ben sevgi biriktirdim. Bu paha biçilmez bir duygudur. - Diyorsunuz ki, “Biz dünyayı ayrıştırmaya gelmedik. Biz dünyayı birleştirmeye geldik.” Bu Nesimi’den aldığımız bir laftır ve çok hoşumuza gitmiştir. Hakikaten bizim felsefemiz de budur. Müziğin özü sevgidir. Müziğin olduğu yerde sevgi olur. - Bunca toplumsal tahribat sonrası Türkiye’de insanlar yeniden bir arada yaşama kültürüne kavuşabilir mi? Kesinlikle kavuşur. Anadolu’yu karış karış gezdiğimden ülke insanımın yapısını biliyorum. Biz bunların hepsini aşarız. Her karanlığın bir sonu vardır. Düşünün, iki dünya harbinde birbirini katletmiş olan insanların çocukları 1969’da Woodstock diye bir yerde buluştu, el ele tutuşarak şarkı söyledi. Her kötü şeyden sonra mutlaka iyi gelecektir. Türkiye’de de güneş doğacaktır. İstiklal Madalyası’nda niye güneş var? FİNAL 10. YIL MARŞI İLE - Türkiye’yi kurtaracak ruh bu mudur? Her zaman Atatürkçü düşüncedir. Ben onun en çok ilerici, devrimci yönünü örnek alırım. Konserlerimize her kesimden insanımız gelir. Finalde onları sahneye alırız, hep birlikte 10. Yıl Marşı’nı söyleriz. Orada kalpler birleşir. Bizim ortak paydamız budur. - Çıkış yolu nedir? İnsanların düşüncelerini söyleyebilmesi lazım ki hayal güçleri genişlesin. İşinize gelmeyen her insanı bir şekilde sıkıştırıp içeriye atarsanız ülkenin gelişimini önlemiş olursunuz. Türkiye’nin özgürleşmesi lazım. Dünya ilerleme içinde. Nehirleri geriye doğru akıtamazsınız.
UZUN YILLAR BARIŞ MANÇO İLE BİRLİKTE ÇALIŞTI
Kurtalan Ekspres ve Ahmet Güvenç, Barış Manço ile birlikte “Adam Olacak Çocuk” programında yer aldı.

ATATÜRK'ÜN DEĞERLERİNİ GENÇLERE ÖĞRETİYORUZ

- Konserlerinizde Cumhuriyet’in değerine vurgu yapıyorsunuz. Sadece o değil, Çanakkale’de hayatını feda edenler, “Sana biz canımızı verdik, sen bu ülke için ne yaptın” diye sorarlarsa ne cevap vereceksin? Barış Manço’nun da Cem Karaca’nın da Bahadır Akkuzu’nun da misyonu budur. Ben ölene kadar bu misyonu sürdüreceğim. - 2001’de bir müzik okulu açtınız. Okulu Gülen Andak ile açtık. Bale ve müzik üzerine. “Atatürkçüyüz” diyorsak, kendimizden sonraki nesillere bu ilkeleri ve değerleri öğretmemiz lazım. Ben onun için ders veriyorum. - Barış Manço ile birlikte çocuklara çok değer verdiniz. Barış (Manço) bir gün Bahadır (Akkuzu) ile bana, “Gelin, siz de ‘Adam Olacak Çocuk’ programında çalın” dedi. Önce karşı çıktım. Barış, “Ahmet. Biz bu ülkenin çocuklarına o kadar saygı ve sevgi duyuyoruz ki, Ahmet ağabeyleri bile onlara eşlik edecek” dedi. Bu benim için bir mantre oldu. O gün “Adam Olacak Çocuk”a katılanların çocukları bugün talebem olarak benim okuluma geliyor. - Corona derslerinizi etkiledi mi? Derslerimi online vermeye başladım. Adana’dan, İzmir’den, Ankara’dan yeni talebelerim oldu. Dünyanın birçok yerinde konserler verdiniz. Hele Japonya konserindeki heyecan verici performans hala hafızalarımızda. Dünyaya açılmak nasıl bir duygu? Yurt dışı turnelerinde ülkemizi temsil ettiğimiz duygusuyla hareket ettik. Herhangi bir olumsuz hareketimizin Türkiye’ye zarar verebileceği düşüncesiyle hassas davrandık. İki yıl İngiltere’de yaşadınız. İyi bir pozisyondaydınız, kalsaydınız belki sizin için çok daha parlak olacaktı. Ama yurda döndünüz. Niçin? Çünkü, öyle bir noktaya geldim ki, Türk halı motifi gördüğümde bile gözümden yaş akmaya başladı. İyi ki de dönmüşüm. Oradaki birikimlerimi de burada sanat yaşamımıza aktardım. Böylece Türkiye bas gitarın farkına ve tadına vardı. Bunun için çok mutluyum. *** Kendinizi “Cumhuriyet Çocuğu” olarak nitelendiriyorsunuz. Nasıl bir ortamda yetiştiniz? Azerbaycan Sefiri olan büyük dedem Ahmet Ağaoğlu, Atatürk’le birlikte Milli Mücadele’ye katıldı. Malta Sürgünleri’nden biriydi. Atatürk, Cumhuriyet kurulduktan sonra dedemin evine gittiğinde “Haydi bakalım, kızlarını okula gönderiyoruz” demiş. Büyük teyzem Türkiye’nin ilk avukatıdır. Anneannem Tezer Taşpınar sosyoloji ve felsefede ihtisas sahibi olmuştur. Cumhuriyet aydınlanmasının öncü kadınlarındandır. Böyle bir ailede büyüdük. O formatı örnek aldık. Bizi “Önce adam olacaksın” diye yetiştirdiler. “Para peşinde koşma, sen işini iyi yap, para zaten gelir” diye yetiştirdiler. Sonra biz Özal zamanında aptal (!) durumuna düştük. Milyarder olsanız ne yazar, ben sevgi biriktirdim. Anadolu’nun neresine gitsem mutlaka ilgi gösteren birileri çıkar. Bu paha biçilmez bir duygudur. Konserlerinizde Cumhuriyet’in değerine vurgu yapıyorsunuz Sadece o değil, Çanakkale’den başlıyorum. Çanakkale’de hayatını feda edenler, “Sana biz canımızı verdik, sen bu ülke için ne yaptın” diye sorarlarsa ne cevap vereceksin? Ben bunu hep düşünürüm. Barış Manço’nun da Cem Karaca’nın da Bahadır Akkuzu’nun da misyonu budur. Ben ölene kadar bu misyonu sürdüreceğim. Diyorsunuz ki, “Biz dünyayı ayrıştırmaya gelmedik. Biz dünyayı birleştirmeye geldik.” Bu Nesimi’den aldığımız bir laftır ve çok hoşumuza gitmiştir. Hakikaten bizim felsefemiz de budur. Müziğin özü sevgidir. Müziğin olduğu yerde sevgi olur. Birçok siyasetçinin yürüttüğü ayrıştırma politikaları ve bunca toplumsal tahribat sonrası Türkiye’de insanlar yeniden birarada yaşama kültürüne kavuşabilir mi? Kesinlikle kavuşur. Anadolu’yu karış karış gezdiğimden ülke insanımın yapısını biliyorum. Biz bunların hepsini aşarız. Her karanlığın bir sonu vardır. Düşünün, iki tane dünya harbinde birbirini katletmiş olan insanların çocukları 1969’da Woodstock diye bir yerde buluştu, el ele tutuşarak şarkı söyledi. Her kötü şeyden sonra mutlaka iyi gelecektir. Türkiye’de de güneş doğacaktır. Nazım Hikmet’in dediği gibi, güneşli güzel günleri görecek miyiz? Elbette. İstiklal Madalyası’nda niye güneş var? Türkiye’yi kurtaracak ruh bu mudur? Her zaman Atatürkçü düşüncedir. O düşünce yapısının çağa uygun olarak adapte olunmuş uygulamalarıdır. Ben onun en çok ilerici, devrimci yönünü örnek alırım. Konserlerimize her kesimden insanımız gelir. Finalde onları sahneye alırız, hep birlikte 10. Yıl Marşı’nı söyleriz. Orada kalpler birleşir. Bizim ortak paydamız budur. Milliyetçi misiniz? Vatanseverim. Müzikten örnek vereyim: Frigyan mod var, Doryan mod var, İyonyan mod var, Likyan mod var. Bunlar nerede? Anadolu’da. Müzikal modlar bile bu topraklardan çıkmış. Aşık Veysel’imiz var, Karacaoğlan’ımız var, Yunus Emre’miz var… Bu vatana nasıl sevdalanmazsınız? Ben 68’liyim. Hippi felsefesine, dünya barışı ve hümanizme inanan biriyim. O zamandan bu yana o ruhu kaybetmedim. Türkiye’deki siyasal tabloyu nasıl görüyorsunuz? Ben hiçbir partiyi tutmam. Bugün gözü kapalı oy kullanacağım bir parti veya lider yok ne yazık ki… Ben bu ifadeyi hiç düşünmeden Karaoğlan Ecevit için kullanmıştım. Ondan sonra başka biri için kullanamadım. Çıkış yolu nedir? İnsanların düşüncelerini söyleyebilmesi lazım ki hayal güçleri genişlesin. İşinize gelmeyen her insanı bir şekilde sıkıştırıp içeriye atarsanız ülkenin gelişimini önlemiş olursunuz. En başta Türkiye’nin özgürleşmesi lazım. Bu Başkanlık Sistemi Türkiye’ye uymadı. Parlamenter demokrasiye geri dönülmesi lazım. Bugün demokratik cephede buluşan insanları destekliyorum. Mutlaka kazanacaklardır. Corona salgını dünyaya da mesaj verdi. Artık faşist liderlerin sonu geliyor. Bundan sonra gelecek liderler hümanist değerleri gözetmeye mecburlar. Dünya ilerleme içinde. Nehirleri geriye doğru akıtamazsınız.