96 yıllık yaşamına 51 kitap sığdıran gazeteci, yazar Hıfzı Topuz, son olarak "Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday" kitabını kaleme aldı. Lisede ilk olarak romancı Esat Mahmut Karakurt'tan Türkçe okuduğunu ve çok etkilendiğini belirten Topuz, "Yazar olmayı düşünüyordum yahut Dış İşleri'ne gireyim diyordum, ona da imkan yoktu. Oradan sonra Hukuk Fakültesine girdim ve bitirdim. Bitirdikten sonra avukatlık stajı yaptım ama avukatlık bana göre değildi. Akşam gazetesine girdim ve çalışmaya başladım. 1947 sonunda yolumu seçmiş oldum" dedi. "Bütün hayatım gazetecilikle geçti" diyen Topuz, Akşam'ın patronu değiştikten sonra, yeni yönetim ile anlaşamadığını belirterek, "Bir sene işsiz kaldım. O ara bir burs buldum. Strazburg'da bir gazetecilik semineri düzenleniyordu. Üç aylık bir burs. Kalktım Strazburg'a gittim. Niyetim oradan UNESCO'ya girmekti ama kolay değildi. UNESCO'da bir ilan olduğunu öğrendim adaylığımı koydum. Ben kazandım. Ondan sonra hayatım büsbütün değişti. UNESCO bana yeni ufuklar açtı" ifadelerini kullandı. Roman yazarı olma serüvenini de anlatan Topuz, şöyle dedi: "Annemin annesi Meyyale Hanım'ın hayatını anlatıyordum her zaman. Herkes 'Bunu yazsana' dedi. Ben de yazdım. Sonra 'Nereye bastıracağız?' dedim. Emre Kongar 'Bu kitabı ben Remzi’ye (Kitabevi) veririm, 4 baskı yapar, görürsün' dedi. Kitap 38 baskı yaptı. Ondan sonra devamı geldi." "ATATÜRK'Ü GÖRDÜM, TANIDIM, ÇOK SEVDİM" "Mustafa Kemal Atatürk ile olan bağınızı biraz anlatır mısınız?" sorusunu da yanıtlayan Topuz, "Atatürk'e dair 4 kitap yazdım. Atatürk'ü gördüm, tanıdım, çok sevdim. Ankara'da motosiklet geçişlerinde Atatürk geçiyor diye kenarda dururduk. Atatürk arabayla gelir, selam verirdi. Çok heyecanlanırdık. Cumhuriyet Bayramı'nın 10. yılında Atatürk'ü görmeye gittim. Doyamadım. Bir iki kere tribünlerin önünden geçtim Atatürk'ü göreceğim diye. Galatasaray'da okulun önünden geçerdi, orada görürdük. Haydarpaşa'ya geldiği zaman polisleri görürdük, 'Atatürk geliyor' derdik ve beklerdik. Atatürk benim hayatımda çok önemli rol oynadı. Ben çok sevdim Atatürk'ü. Kumandanlığıyla hiç uğraşmadım. Benim alanım değil. Benim sevdiğim, insancıl bir Atatürk, herkesin düzeyine inen, herkesle dost olan, herkesi anlayan, devrimci bir Atatürk. Atatürk'ün en önemli tarafı bence, bilime inanması. Atatürk son kez İstanbul'a geliyordu, hastaydı. Pendik'e gittik karşılamaya, Atatürk pencereye çıktı, biz de alkışladık. İndi, el sıkıştık. Sohbet değil ama bu kadar bir temasım oldu Atatürk ile" dedi. Topuz; Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Abidin Dino, Sabahattin Ali gibi isimlerle olan ilişkisini de anlattı ve şunları söyledi: "Nazım hapisten çıktı, Vala'nın evinde kaldı. Ben o zamanlar yedek subaydım, göremedim ama çıktıktan sonra Türkiye'ye yerleşmek niyetindeydi. Kadıköy'de bir ev tuttu, Münevver’le beraber oturacaklardı. O zaman göremedim kendisini. Benim Paris'e gittiğim sıralarda onun Fransızca bir kitabı çıktı, bir telif ücreti vardı. Onun yakın arkadaşı Abidin (Dino) bana dedi ki, 'Sen bunu yayınevinden al Nazım'ın karısı Münevver'e ver'. Ben de öyle yaptım, Nazım'n parasını yolladım. Nazım telif ücretini nakletmede aracı olduğumu biliyordu. Sonra Paris'e geldi. Nazım, Abidin’le beraberdi. (Abidin) 'Sizi tanıştıracağım. O da seni merak ediyor' dedi. Buluştuk. Nazım çakı gibi bir adam, gayet şık giyinmiş. Kalktık kucaklaştık, kırk yıllık dost gibi. Dostluğumuz başladı. Nazım'ın sesini banda almak istedim, 'Gel al' dedi. Otele gittim, sesini banda aldım. O muazzam bir belge oldu benim hayatımda." Abidin Dino'nun herkesin yardımına koşan bir sanatçı olduğunu vurgulayan Topuz, "1952'de Rasih’in (Nuri İleri) evinde Abidin’i tanıdım. Ablasının oğluydu, bizi o tanıştırdı. Sonra Abidin'le Paris'te buluştuk. Dostluğumuz ölene kadar devam etti. Abidin çok açık bir insandı. Bütün sevdiklerine yardım eder, herkesin yardımına koşardı. Kimseden çekinmezdi" dedi. "SABAHATTİN ALİ İLE MÜTHİŞ KAYNAŞTIK" Duayen gazeteci, Sabahattin Ali ile nasıl tanıştığını ise şöyle anlattı: "Sabahattin Ali'yle uzun dostluğumuz olmadı. Bir gün Nişantaşı'nda Rasih Nuri İleri'ye rastladım. 'Bu akşam eve gel, sana bir sürprizim var.' dedi. Gittim, bir süre sonra eve bir misafir geldi. Deri ceket, deri meşin bir kasket falan. Herkes ona 'bibi' diyor. Meğer Sabahattin kaçmış, orada gizleniyormuş. Ondan sonra müthiş kaynaştık." MELİH CEVDET ANDAY İLE MEKTUPLAŞMA Melih Cevdet Anday ile dostluklarının 27 yıl sürdüğünü söyleyen Topuz, "Melih'i bana Vala Nureddin tanıttı. İşsizdi, İstanbul’a gelmişti. Vala, 'Bu çocuğa bir iş bulalım. Bir şeyler yapsın' dedi. Ben yazı işlerine falan bakıyordum, Bir otoritem vardı gazetede, Vala da köşe yazarıydı. Melih'e dışarıdan röportajlar yaptırmaya başladım. Sonra kitap sayfası diye bir sayfa yaptırdım gazetede. Melih'e bıraktım bunu. Melih 'Ömür Boyu Kitap' sayfasını yaptı. O ara Melih'in bütün arkadaşları gazeteye gelip gidiyordu. Sonra Melih'e bir sabotaj oldu gazetede. Çalışmasını engellediler, baltaladılar. Necdet diye bir adam vardı, patronun damadıydı. Futbolcuydu, kaleciydi. Gazeteye bir ara hakim oldu. Melih'i de gazeteye sokmama kararı aldı. Melih artık başka işler bulmuştu. Gazete dışında yaşayabilecek hale gelmişti. Konservatuvarda öğretmen oldu. Başka yerlere yazı yazıyor, ders veriyordu ve kendini kurtarmıştı. Onunla uzun süre mektuplaştık ben Paris’teyken. O bana yazıyordu, ben ona yazıyordum. Onun yazdıklarını saklıyordum. Melih'in mektupları ölümünden sonra elime geçti. Hepsini aldım, değerlendirdim ve Melih kitabını öyle çıkardım. 110 mektubu vardı. Kitap ortaya çıktı" diye konuştu. (AA)