Röportaj: REHA BAŞOĞUL Gazi Üniversitesi’nde önce resim, sonra tarih okuyan ve doktorasını Hacettepe Üniversitesi’nde erken dönem İslâm tarih yazımında gerçeklik meselesi üzerine yapan Dr. Emine Sonnur Özcan, ‘İbn-i Sina’, ‘Biruni’, ‘İslam tarih yazımında gerçeklik ve El-Mesudi’ ve ‘Farabi’ kitaplarının yazarları olması dışında, ‘Tarih ve Tarihçiler’, ‘Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’ ve ‘Kıymetli Taşlar ve Metaller’ kitaplarının çevirilerini yaptı. ‘Kültür Tarihi Açısından İskit-Türk Aynılığı’ kitabı ile Türkiye’de ve dünyada İskit-Türk aynılığının bir araya getirilmesindeki eksiliği kapatan önemli bir kitaba imza attı. Dr. Özcan, kitabında erken Mezopotamya döneminden başlayarak , eski Fars, Yunan, Roma ve Arap kaynaklarını tarayarak İskit-Türk aynılığı üzerine oldukça önemli ve net bilgileri artarda ortaya koyuyor.  Da Vinci ve Newton gibi şaşırtıcı isimlerin yazınları dışında Yecüc-Mecüc gibi dinsel öğelerin arkasındaki İskitlerin izlerini sürüyor. İskitlerle Türklerin ortak kültür özelliklerini kapsamlı bir çalışmayla anlatan Dr. Özcan ile Türkiye’de pek sahip çıkılmadığını gözlemlediğimiz İskit-Türk aynılığının detaylarını konuştuk. sonnur_ozcan_iskit_turk_ayniligi_sozcu_roportaj_1 sonnur_ozcan_iskit_turk_ayniligi_sozcu_roportaj_kitaplar sonnur_ozcan_iskit_turk_ayniligi_sozcu_roportaj_ceviriler Araştırmanız “Türkler ve İskitlerin aynı topluluğa mensup halklar olduğu” yönünde. Ters açıdan sorarsak, İskitlerin Türk olmadığını söyleyen araştırmalar var mı? Öncelikle çalışmamı fark ettiğiniz için teşekkür etmek isterim. Doğrudur, kitabımın temel iddiası kültür tarihi açısından bakıldığında İskitlerin ve Türklerin aynı yaşam tarzı unsurlarını (konar-göçerlik, at, ok, kement, savaşçılık, çadır, keçe, kımız, et ve darıya dayalı beslenme, kadınların güçlü konumu, özgürlük fikri vs.) taşıdıkları yönünde. Sorunuza gelince, 20. Yüzyıldan itibaren İskitlerin Türk olmadığına dair çokça çalışma yayımlanmıştır. Hatta aksini (yani Türk-İskit aynılığını) iddia eden çalışmalar anılan eşikten sonra çok daha azdır. Ancak bu noktada üç şerh düşmem gerekir: Bunlardan ilki, İskit tarih ve arkeolojisine ilişkin yayınların tamamına yakının batılılar tarafından yapılmış, yapılmakta olduğudur. İkinci şerhim, bu çalışmaların çoğunun son derece güdümlü olmasıdır. Şöyle izah edebiliriz; önce Ruslar kendilerine uzun bir geçmiş inşa etme adına İskitlerin halefleri olan Sarmatları Slavların ataları olarak belirleyecek tarih tezleri geliştirdi. 18. Yüzyılda bu anlamda ortaya çıkan sözde araştırmaları 19. Yüzyılda Almanların, İskitleri kendileri gibi Hint-Avrupalı orijinli olan İranlılara nispet eden diğer sözde araştırmaları ve yayınları izledi. Buradaki amaç da Ruslar ile aynı idi: Kendilerine köklü bir geçmiş inşa etmek ve hakimiyet alanlarını genişletmede meşruiyet yaratmaktı. Ne yazık ki günümüzde pek çok bilimsel makale ve yayında İskit tanımlaması hâlâ İranî köken üzerinden yapılmaktadır. Oysa, eski İran, Yunan, Roma, Çin, Arap ve Avrupa Ortaçağlarında yazılmış kaynaklarda yer alan bilgilere bakıldığında İskitlerin İranlılar ile ilişkilendirildiğine dair her hangi bir kayda rastlayamazsınız. Kaldı ki Avrupa merkezli araştırmaların çoğu neredeyse 20. Yüzyılın yarısına değin İskitler ile Türklerin aynı halklar olduğunu kaydetmiştir. Kitabımda eski İran, Yunan, Çin, Ermeni, Arap vd. Kaynaklar üzerinden bunu ispat etmeye çalıştım. Esasen, doğal olan, hakikati temsil eden de budur çünkü yaşam tarzı ve dil aidiyeti açısından bakıldığında İskit kültürünün tipik unsurları tarih boyunca ve hatta günümüzde Türk halkları tarafından temsil edilmektedir.