Ayça Hanım, karantina günleriniz nasıl geçiyor? Gayet iyiyim... Ben Akyaka'da yaşıyorum. Kalk Gidelim setimizin çekimleri de Muğla bölgesinde. Burada kaldım, İstanbul'a dönmedim. O açıdan benim için birazcık daha tatlı geçti. Şehir ve kentsel hayatta corona günlerini yaşayan vatandaşlarımızın yanı sıra birazcık doğa içerisindeydim. Çıkıp yürümeyesem de doğa içinde olduğunu bilmek, yeşil ve mavi arasında kalmak da beni rahatlamadı değil. Yeni yaşınıza da karantinada girdiniz. Kutlayabildiniz mi yeni yaşınızı? Burada lokal arkadaşlarım var. 3-5 kişi sosyal mesafe kurallarını göz önünde bulundurarak, bahçemde bir pasta kestik. Canlı yayında mini bir konser verdim. Ben aynı zamanda şarkıcıyım. Muğla'ya geldiğimden beri sahne çalışmalarım biraz daha kısıtlı. Bu dönemde corona sürecini biraz üreterek, müzik yaparak geçirdim. Son olarak bir video yayınladık. Mozart'ın Türk Marşı'nı pandemi günlerine uyarladınız. Çok ilgi gördü sosyal medyada da... Nasıl çıktı bu çalışma ortaya? Sheilablanco adlı İspanyol müzisyen bir hanımefendi var. Ben kendisine hayranım. Senaristimiz Baykut Badem bana, 'Sen müzikalcisin, şarkıcısın, Sheilablanco Debussy'den, Wagner'den, Mozart'tan bir şeyler yaratmış, gel biz bunu Nurcan karakterine yapalım' dedi. Tamam dedim. Setimiz 21 Mart'ta ara verdi. 2-3 hafta sonra evde çok az kişiyle çekim yaptık. Mini bir projeydi. Bu corona günlerini anlatan proje oldu. Bu karakter de dizi gereği İstanbul'dan Muğla'ya geliyor, bir öğreniyor ki her yerde izolosyon başlamış. Kendisini karantinaya alıyor. Kocası ile asla görüşmüyor. Bu insanın sinirlerini bozmaya başlıyor. Bu gerçekten de yaşadığımız bir şey. Tatlı bir dille, komedi unsuru da taşıyarak oyunlar başlıyor. Bu corona günlerinde Nurcan nasıl yaşıyor onu anlattık şarkıyla. Bayrama özel bir hediye yapalım dedim. Enteresan bir iş oldu. Karantina günlerinde sosyal medyada insanlar birbirlerinden ilham almaya başladı. Sizin önümüzdeki dönem için planlarınız ne? Müzik tarafını nasıl ilerleteceksiniz? Dizi setleri ile ilgili fikriniz ne? Tiyatroda neler yapmak istiyorsunuz? Dizi setleri ile ilgili bir genelge yayınlandı. Belirli kurallar var. Hepimiz test olacağız. Eskisi kadar büyük bir ekip olmayacak. Teknik ekip azalacak. Belki bazı bölümlerde dönüşümlü oynayacağız. Nasıl altından kalkacağımızı yaşayarak öğreneceğiz. Senaryomuz genelde dış çekimler... Eskisi gibi olmayacak. Onun dışında özel tiyatrolardaki oyuncu arkadaşlarımı ve müzisyen arkadaşlarımı düşünüyorum. Piyasa durdu. 300 kişilik ya da bin kişilik koltukları olan salonlarda olmak mümkün değil. Bir ay sonra ne olacağını bilmiyoruz. İki ay önce bugünü de öngöremiyorduk. Bu süreçte fikri olarak müzik yönüne mi, oyunculuk yönüne mi ağırlık verdiniz? 2,5 aylık süreç içerisinde birçok şeyi düşündüm... Diziye ara verdik. Kalk Gidelim Eve projesi oldu. Oyunculuk bir yandan devam etti. 3 ay önce ABD'de yaptığım global anlamda bir single çalışması var. İngilizce okudum. Onun üzerinde hala çalışıyoruz. 1,5 sene sonraya dönük bir tiyatro projem var. Onunla ilgili de altyapı çalışmalarım devam etti. Bu süreyi güzel kullandım. Ben planlı gitmeyi severim. Tek kişilik tiyatro projem iyi ki olmamış diyorum. Ertelenmesi işime yaradı. Bazı şeyler tıkır tıkır yerine oturdu. Ben şanslıyım ama hayatını kaybeden, işinden olan, maddi durumu yeterli olmayan birçok arkadaşım, tanıdığım, tanımadığım insan var. Bu durum böyle gitmeyecek. Bir an evvel birbirimize şefkatli olup, sakin kalıp, olduğumuz yerden devam etmek için sabretmemiz gerekiyor. Ruh sağlığımız pek yerinde değil. Özellikle kentsel yaşamda olan tanıdıklarım pek iyi değiller. Daha sağlam adımlarla gitmemiz lazım. Bir yanda dünyanın kontrollü bir bağışıklık sistemine geçtiğini söyleyenler var, bir yanda da normalleşme için çok erken olduğunu vurgulayanlar var. Siz ne düşünüyorsunuz, erken mi başlıyoruz sizce sokaklara çıkmaya? Ben aradayım. Bu sonuçta bütün dünyada yapılıyor. ABD'de de aynı şekilde. O kadar çok şey konuşuluyor ki... Hangisine nasıl inanacağını insan bilmiyor. Ben 1 Mart'ta ABD'ye gittim, 9 Mart'ta Türkiye'ye döndüm. Hiçbir şey yoktu. 12 Mart'ta vaka patladı. Her gün kartopu gibi büyüdü. DSÖ hasta değilseniz maske takmayın diyordu, şimdi diyor ki takmadan hiçbir yere girmeyin. 2 ay içerisinde birçok şeye abondene olduk. Sağlığımızı korumak için biraz akışa bırakıp, akıllıca davranmalıyız. İnsanların bireysel sorumluluklarını yerine getirmesi taraftarıyım. Gece 10'a kadar restoranlar açık diye, her Allah'ın günü o restorana gitmeyelim. İçselleştirmemiz lazım. Bireysel sorumluluklarımızı yere getirirsek, kolektif bilinç haline gelecek. Bu süreçle birlikte dünya ölçeğinde demokratikleşme ve otoriterleşme gibi birçok konu tartışmaya açıldı. Siz gelecek adına dünyanın daha iyi olacağına dair umutlu musunuz, yoksa insanlık böyledir, böyle devam eder düşüncesinde misiniz? Bence 2020 dönüm noktası. Yangınlar, virüs salgını, hayvanların ölmesi... Yarasadan ya da yılandan geldiği iddia ediliyor virüsün. Bize verilen algı bu. Toplumsal bilinç düzeyi dünya çerçevesinde arttı. 8 milyar bu işten etkilendi. Artık herkesin bir farkındalığı var. Üniversite mezunu olmuş, kültür seviyesi yüksek görünen insanların, hâlâ "Ben anneannemin kürkünü giyiyorum, o kürk sayılmaz" diyen genç yeni nesillerimiz var. Dünyadaki moda tasarımcıları da bu işi ticari anlamda bırakıyor, kürk kullanmıyor. 2020 insanlık için bir dönüm noktası. Dünya bize bir yakarışta bulundu. Avustralya yandı, salgın oldu, depremler oldu... Dünya bizi bir silkelemeye başladı. 'Küllerinden tekrar doğacaksan, bir bak bakalım' dedi. 2,5 ay evden çıkmadık, ozon tabakası iyileşti. Dünya bir kendine geldi. Keşke her yıl bir ay evimizden çıkmasak ve doğaya yaptığımız zulmün geri ödemesi olsa. Dünya bir canlı, bir varlık. Biz onun kum taneciği kadar küçük varlıklarıyız. Biz birlik olursak dünya yaşayacak, o yüzden de 2020 çok önemli! Bu bireysel sorumluluklarımızı yerine getirirsek, umarım kolektif bilinç de çığ gibi büyür. İnsan birbirinden ilham alır. Size en çok sorulan soru evlilikle ilgili... Çin'de vesaire boşanma davalarında patlama olduğu haberlerini okuduk. Yalnız olmak rahattı herhalde bu süreçte? Evlilik neden olmasın? Ben öyle bir aileden geldim ki... Annemin babamın uzun süren bir evliliği var. Ablamın da öyle. Ben özgürlüğüme çok düşkün bir insanım. Doğru kişiyle bugüne kadar karşılaşmadım. Yoksa benim de ilişkilerim oldu. Herkes evleniyor, ben de evleneyim diyen birçok tanıdığım boşandı. Ben o hatayı yapmadım. Yalnız kalmak korkusuyla evlenmek kadar kötü bir şey yok. [old_news_related_template title="Ayça Varlıer, Türk Marşı'nı pandemiye uyarladı!" desc="Corona virüsü salgını nedeniyle iki aydır Muğla’da kalan oyuncu Ayça Varlıer, Mozart'ın Türk Marşı'nı pandemi sürecine uyarladı ve takipçilerine bayram hediyesi verdi." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2020/05/26/iecrop/ayca-foto4_16_9_1590480861.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/ayca-varlier-turk-marsini-pandemiye-uyarladi/"]