Son yayınladığınız 'Nereden Nereye' şarkısının ismi bugünlerde yaşadığımız durumu çok iyi anlatıyor. Sizce nereden geldik, nereye gidiyoruz? Bu süreç size ne düşündürtüyor? Nereden Nereye aslında Enver Aysever ile birlikte hazırladığımız politik bir gösterinin açılış şarkısıydı. Oyunlarda hatta daha sonra konserlerde de gördük ki herkesin severek dinlediği ve nakaratına katıldığı bir şarkı. Aslında eğlenceli bir şekilde Türkiye’nin Nereden Nereye geldiğini gösteren bir şarkı. Ülkenin durumu malum. Şu olağanüstü durumda bile seçimle gelmiş belediyelere kayyum atanıyor, bir yardım paketi var ama daha çok sermayeyi ilgilendiriyor, bir aftan söz ediliyor ama fikir suçluları yine kapsam dışında… Bu ve buna benzer şeyler. Türkiye’ de “devlet”in kutsallığı ve dokunulmazlığı kalkmadıkça bin tane de şarkı yazsak pek bir şey değişmeyecek.
Ferhan Şensoy'un yazıp yönettiği 'Şahları da Vururlar' gösterisi, corona virüsü salgını nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Gösteride yer alan Levent Ünsal, geçirdiği kalp krizi sonucunda 21 Mart'ta hayata gözlerini yumdu.
Ferhan Şensoy ile birlikte hazırladığınız ve 40 yıl sonra yeniden izleyicilerle buluşmaya hazırlanan Şahları da Vururlar gösterisini hazırlıyordunuz son olarak... Salgın olmasaydı, nasıl bir gösteri ile buluşacaktık… Hiç sorma. Ortaoyuncular‘ın 40. yılına denk gelen 14 Mart’ta başlamayı düşünüyorduk. Ama ne yazık ki bu salgın hastalık izin vermedi. Şahları Da Vururlar bir efsane. Hepimiz gençliğimizde birkaç kez izlemiştik. Ferhan Şensoy Şah zamanının İran’ını öyle bir anlatmış ki sanki dün yazmış ve de bütün Ortadoğu’da dönen dolapları kendine has mizahıyla gözler önüne sermiş. Şahlıkla, diktatörlükle, padişahlıkla bir yere gidilemez ancak sömürge olunur demeye getirmiş... Nejat Yavaşoğulları beni arayınca “Birlikte yapar mıyız?” diye tabii ki sevinçten havalara uçtuk. Ve de çok yoğun bir prova sürecine girdik. Oyunun bizim için ilginçliği MFÖ, Gündoğarken ve Bulutsuzluk Özlemi’ni bir araya getirmesiydi. Zira oyunun müzikleri Fuat Güner ve Ferhan Şensoy’a ait, bizler de sahnede canlı icra edeceğiz. Gerçekten de inanılmaz bir ilgi vardı oyuna. İlk 3 günün biletleri satılmıştı ve neredeyse Mayıs ayına kadar tarihlerimiz doluydu. LEVENT ÜNSAL ÇALIŞKAN, POZİTİF VE YARDIMSEVER BİRİYDİ Gösteride yer alan tiyatrocu Levent Ünsal'ı da kaybettik. Öncelikle başınız sağ olsun... Levent Bey ile nasıl bir arkadaşlığınız vardı, son gören isimler arasındasınız, neler söylersiniz kendisiyle ilgili? Yani… Ne desem ki… Hepimizin kayıpları var hayatta. Ve de yaş ilerledikçe bu kayıplar artıyor ve de ne yazık ki kanıksamaya başlıyorsunuz ölümleri… Ama Levent Ünsal bunu bozdu. O kadar üzüldük ki anlatamam. Zaten 30 seneyi geçen bir samimiyetimiz vardı ama özellikle provalar sırasında nasıl biri olduğunu görme fırsatına kavuştum. Müthiş çalışkan, pozitif, yardımsever biriydi. Hala biriydi diye yazmakta zorlanıyorum. Ortaoyuncular’ın hafızasıydı. Şahları da Vururlar’ın ilk kadrosunda da yer almıştı ve Ferhan Şensoy’un bu oyundaki en büyük yardımcısıydı. Eşi Pınar da ekibimizdeydi. Bundan sonra nasıl olacak bilemiyorum ama hayat normal akışına döndükten sonra bu oyunun sahnelenmesinden ve Pınar’ın da aramızda olmasından yanayım. Hepimiz için çok zor olacak ama dostum Levent’in böyle isteyeceğini düşünüyorum. Ve de Levent‘çim sessiz sedasız uğurlandı. Bu yüzden bir gece düzenleyip ona hakkettiği saygıyı dinmeyen alkışlarla vermemiz gerektiğini düşünüyorum. OTO SANSÜR İŞİN VAHİM TARAFI Nereden Nereye'nin klibi ile ilgili YouTube’da klip yayınlama platformu netd ile sıkıntı yaşadınız ve ardından kendi hesabınızdan yayınladınız. Çok olumlu yorumlar alan şarkının etkisini nasıl görüyorsunuz? Yani şöyle tuhaf bir durum var netd ile ilgili. Bu şarkı gayet eğlenceli hakaret etmeyen, insanları küçük düşürme çabası olmayan, ama geldiğimiz noktayı da eleştiren bir şarkı. İktidar kanadından bir uyarı gelmeden Nereden Nereye’ye oto sansür uygulamak zaten işin vahim tarafı. Ayrıca yapımcımız Ada Müzik bu şarkı için masraf yaptı. Onunda anlaşmalı olduğu netd şarkıyı lisanslıyor ama klibi göstermiyor… Bu günler geçecek. Biz görsek de görmesek de geçecek. Hepimiz bir şekilde hatırlanacağız. En somut örneği Kenan Evren. Evren’in yıllar önce yaptığı 12 Eylül Anayasası halkın yüzde 93’ünün korkudan evet demesiyle yürürlüğe girmişti. Öldüğü zaman cenazesinde 93 kişi bile yoktu. Bunu da kimse unutmasın… ÖLÜM KORKUSU HERKESİ VAROLUŞSAL KRİZE İTTİ Tüm dünyayı sarsan corona virüsü salgınından sonra insanlar, sosyal medyada, "Aslında dert ettiklerimiz ne kadar da anlamsızmış" gibi düşünceler paylaşıyor. Siz neleri sorguluyorsunuz bu süreçte? Evet ben de benzer düşüncelere kapıldım. Hatta Twiter’da da paylaştım. “Birkaç ay önce dert sandıklarımız birer kuruntudan ibaretmiş” dedim. İnsanlar tabii ki de bu tür travmatik durumlar karşısında günlük koşturmaca içerisinde pek akıllarına getirmedikleri “ölüm” gerçeği karşısında doğal olarak hayatı sorgulamaya başladılar. Ölüm korkusu, yakınlarını kaybetmek tehlikesi, belirsizlik, bilinmezlik, ekonomik sıkıntılar herkesi bir varoluşsal kaosa itti. Ben zaten çoğu ipe sapa gelmese de hem kendimi hem de çevremi ve hayatı çok sorgulayan biriyim. Ben çevremde güler yüzlü esprili biri olarak tanınsam da şarkı yazarken sözlerle uğraşırken çoğunlukla hüzünden beslenirim. İzlediğim filmler, okuduğum kitaplar, dinlediğim müzikler de böyledir. Bu süreçte daha çok kitap okumaya film izlemeye ve de müzikteki eksiklerimi kapatmaya çalışıyorum ben de. Beni bu günlerde en az corona kadar düşündüren bu dünyayı ve dolayısıyla da Türkiye’yi bekleyen ekonomik kriz. Müzik sektörü de bunların en başında geliyor yıllardır. Bir doğal afette, bir yas durumunda hemen yasaklanan etkinlik konserler. Aynı zamanda Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) başkanı olarak diğer sektörlere sağlanan ekonomik önlemlerin ve acil yardım paketinin müzik sektörü için de devreye girmesini de rica ettik sayın Kültür Bakanımız ile yaptığımız toplantıda. Umarım bizlerin sıkıntısına da bir çözüm getirilir. BU SÜREÇ SONUNDA KAPİTALİZM SORGULANACAK Dünyanın çoğunluğunun karantinada olduğu bu süreç birçok şeyi de derinden etkileyecek. Sizce bu süreç sanat alanını nasıl etkileyecek? Bence bu sürecin sonunda tüm dünyada kapitalizm hatta vahşi kapitalizm sorgulanacak. Aynı şekilde dinler de... Bu virüs zengin fakir, ünlü ünsüz, Hristiyan-Müslüman ayrımı yapmadan hepimizi hastalık riski karşısında eşitledi. Bilimin toplumsal dinin ise kişisel olduğunu gösterdi hepimize. Bu salgından sonra en muhafazakar yönetimlerin bile bilime daha çok bütçe ayıracaklarını düşünüyorum. Sanat da ise altyapı üst yapıyı etkiler gerçeğinden yola çıkarsak çok daha dişe dokunur eserler çıkacağını düşünüyorum. Evde günleriniz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz? Yeni bir şeyler üretmek için yeteri kadar konsantre olabiliyor musunuz? Bu süreçte evdeyim. Şarkı yazmak için konsantre olamıyorum ama teknik anlamda müzik çalışmaya oldukça zaman ayırıyorum. Hem teorik hem de teknik anlamda. Sokak hayvanlarımız var oturduğumuz sokakta, onlara her gün mama ve su veriyorum. Güzel filmler izliyorum. Bol bol da yazıyorum. "Salgın bittiğinde ilk iş şunu yapacağım" dediğiniz bir şey var mı? Sevdiklerime sarılacağım. Bu süreçte evde olan okurlarımıza tavsiye edebileceğiniz film, kitap, albüm var mı? Biraz önce de dediğim gibi biraz hüznü seven biriyim öyle tavsiye edeceklerim okuyucuları mutsuz edebilir ama sanki bu dönemde Paulo Coelho okumak Jacques Loussier Trio’dan Bach’ın Brandenburg Konçertoları’nı dinlemek iyi gelebilir.